Showing posts with label Film-Dizi. Show all posts
Showing posts with label Film-Dizi. Show all posts

Friday, 17 August 2012

Damages


Uzun zamandır izleyesim vardı. Parça parça izlememek için kanalı değiştirdiğim çoktur. 5. sezonu oynuyor şu an, ilk sezonu yeni bitirebildim. Game of Thrones'un yeni sezonunu beklerken güzel geldi. Macera, entrika, hırs ve gerilim isteyenlere tavsiye ederim. Glenn Close büyük oyuncu. İlk sezon oldukça rahatsız edici ve çekiciydi. Nothing is what it seems!!!

Tuesday, 11 January 2011

Black Swan

blackswan25 Şubat’ta vizyonda, yılın en iyi filmlerinden biri deniyor… Natalie Portman’ın en iyi oyunculuk performansı olduğu konusunda söylentiler var. Peh, Obi Wan duymasın.

Sunday, 9 January 2011

Tron: Legacy

İlki 1982’de çekilen filmin devamı. Her iki filmde de Jeff Bridges başrolde. 28 Ocak’da vizyonda.

Monday, 11 January 2010

Yaban

Başta izlemediğim için ön yargıyla kötüdür diye kurcalamadım. Haneler KanalD'de Cuma akşamları yayınlanan bir dizi. Ferhan Şensoy imzalı. En popüler karakter de Kadir İnanır ve eski Türk filmlerine atıf yapan Yaban karakteri. "Mümtaz Köpeği" ile başlayan satırları dile getirişleri arkası kesilmeyen kahkaha silsilelerine yol açıyor. Jönün yanındaki hatun da oldukça komik bir karakter. Haneler sadece Yaban ile bu işi götüremez ama birkaç karakter daha yaratırsa ekranda kalmayı başaracaktır. Arada göz atmakta fayda var, sevebilirsiniz.

Sunday, 10 January 2010

Avatar

Awesome! Klişe şeyler söylemek istemiyorum. Gerçekten güzeldi, etkileyiciydi. Zaten önce giden dostlar o kadar pozitif yorumda bulundu ki, artık kötü demeye dilim de varmıyor. Görsel bir şölen olduğunu söylememe gerek yok sanırım. IMAX'de derinlik ve o ekrana, filme aidiyet duygusunun üst seviyeye çıktığı bir 3 saatti. Dark Knight'ta yaşadığım kadar olmasa da, etkilendim. Konu, Pandora, aşk, kötülük, hepsi dereceli konumlandırılmıştı. Hayal gücü korkutuyor bazı insanların. Zayıf hissediyorum kendimi. Yanan ağacın küllerinin üstümüze düşmesi, taşların fırladığını sanıp kafamı çekme refleksi. Komikti sonradan düşününce. Mutlaka izlenmesi gereken bir film. 2 ve hatta 3. filmin geleceğini hissedebiliyorum. Cameron zaten hissedip çoktan planlamıştır bile. Yine de bir Yüzüklerin Efendisi etkisi bırakmaması bende bir eksiklik hissettirdi filmle ilgili. Sanırım konu ve akış, görsellik kadar etkileyici değildi.

Saturday, 9 January 2010

What's Next?

Prison Break'in bıraktığı güzel etkilerin ve bitişinin ardından kış günlerine yeni bir heyecan gerek. Sevdiğim ve ne istediğim çok belli; Science Fiction or Adventure. Araştırıp bulabildiğim, eski ya da yeni 6 dizi var.
  • Caprica
  • Flashforward
  • Heroes
  • Lost
  • 24
  • Sarah Connor
Bazılarını bir süre tırmalamışlığım mevcut. Heroes ve Sarah Connor Chronicles gibi. Caprica yeni heyecanım. BG sonrası the PLAN ve pilot bölümü, Ocak sonunda seri bölümler izleyecek. Lost'u izlememiş olmam herkesçe bir şans olarak değerlendiriliyor. Herkes "keşke izlememiş olsam, tekrar izlesem" modunda. 24 eski aşk. Flashforward ise çok popüler bu ara. Ya hep ya hiççi bir adam olarak paralel izleme süreçlerine giremeyeceğim için bakalım neye dalacağız. Heyecanı bile güzel.

Thursday, 7 January 2010

Caprica

Battlestar Galactica hikayesinin öncesini anlatan Caprica'nın pilot bölümü yayınlandı. Seri 29 Ocak'ta başlıyor.

Caprica, 58 years before the Fall of the Twelve Colonies. Two families, the Graystones and the Adamas, are bound by a tragedy with unforeseen consequences, including the development of the Cylons.

Sunday, 3 January 2010

Kısık Gözler, Derin Ses

Bir sayfa daha kapandı hayatımızda. Prison Break bitti; dizi sayısız ölü, 3 hapishane kaçışı (alternatif sonla birlikte), sayısız satış, güzel anlar, adrenalin ve şaşkınlıklar silsilesini de aldı götürdü beraberinde. Battlestar Galactica sonrası biten ilk seri. Gerçekten güzeldi. Michael Scofield'ın gönüllerin kahramanı olduğunu söylemek gerek. Diziyi alıp götürdü, ama sonunda bizi terketmesine gözyaşlarımız izin vermedi. Kalbimizde yeri büyük, ölüp kahramanlığı daha destansı hal aldı. Ezel'in ölmesi gibi birşey bu. 4 sezon akla gelmeyen dertlerle boğuşup dert babası olan, ayıcık Linc'i sayısız beladan kurtaran, durmadan kaçan adam, her iki sonda da yitti gitti zavallı. Sara ve küçük Michael kadar biz de özleyeceğiz kısık gözlerini. Sucre'nin Mariecruz aşkı, Mahone'un elem dolu benliği sonuna kadar etkiledi diziyi. Kötüden iyiye dönen Bellick'in kendini feda etmesi neredeyse ona bile ağlamamıza yol açacaktı. Şirketin ne menem bir bela olduğunu ve meğer tüm belanın başının Michael'ın annesi olduğunu öğrenmek için 4 sezon bekledik. Scylla son sezon iliğimizi kurutan kara kutuydu. Özleyeceğiz bu seriyi, hafızalarımızda sevgili yerini aldı, ama T-Bag hücrede kapalıyken bitmesi sonuna yakışandı, kısık gözlümün ölmesi değil. Michael'ı 2011'de Resident Evil Afterlife'ta tekrar göreceğiz. Sevgiyle selamlıyorum Scofield'ımı.

Sunday, 23 August 2009

The Way We Were

memories
like the corners of my mind
misty watercolor memories
of the way we were
scattered pictures
of the smiles we left behind
smiles we gave to one another
for the way we were

can it be that it was all so simple then
or has time rewritten every line
if we had the chance to do it all again
tell me - would we? could we?

memories
may be beautiful and yet
what's too painful to remember
we simply to choose to forget

so it is the laughter
we will remember
whenever we remember
the way we were

so it is the laughter
we will remember
whenever we remember
the way we were

Monday, 20 April 2009

Caprica

Bittiği an üzülüp kedere bürünmüştüm. Bu seri üzüntümü daha da arttırabilir. Ama bir teselli olur belki de. Battlestar Galactica'nın geçtiği dönemden tam 58 yıl öncesini anlatacak. Teaserlar dolaşmaya başladı. Yakında düşer torrente diyordum ki, baktım pilot düşmüş bile. Korku ve sevinç bir arada. Ama yine de tedirginim.

http://www.youtube.com/watch?v=sQlhlHwXjj0

Monday, 23 March 2009

Yaredir Sineme!

Bitti. Hızlıca geçip gitti hayatımdan. Yerini dolduracak birşeyler arıyorum ama nafile biliyorum. Güzeldi, hem de çok. Üzgünüm. Filmi sabırsızlıkla bekliyorum. Amiral Adama, öl de ölelim! Starbuck'ım çatal karam çingenem yol göstersin, Six kolonisi kuralım.

Monday, 19 January 2009

They're Back!

Döndüler. Hem de çok hızlı. 5. saylon açığa çıkıyor. Spoiler yapanı sevmez hiç kimse, daha izlemedik.

Sunday, 7 December 2008

Issız Adam

Cümlealem gidiyordu, bizim neyimiz eksik deyip bir uğradık filme. İstanbul trafiğine meydan okuyup son saniyede yetiştik. Keyifli başladı, hüzünlü bitti. Hikaye basit aslında, mekanlar tanıdık, Beyoğlu güzel yer, arka sokakları bohem. Çağan Irmak seviliyor, beğeniliyor, Babam ve Oğlum sonrası zaten güzel birşeyler bekliyordum. Genç İstanbulluların bazılarının uç hayatlarından bir kesit, bağlanamayan bir adam, bulduğu doğru insanı kaybedişi, hayatı kaçırışı. Eski müziklerle retro bir kültür, güzel şarkılarımız varmış unuttuğumuz. Son sahne tansiyonun en yükseğe çıktığı andı. Sarılmak lazım sevdiklerimize ... Ada da güzel isim kız için, not ediyorum.

Sunday, 30 November 2008

007

Gitmeden önce çok fazla kötü eleştiri duyarak beklentimi yerin dibine indirmiş bir şekilde sinema koltuğuna yerleştim. Filmi hiç James Bond müziği duymadan bitirdim. Sonra dönüp bakınca eleştirilerin haklı olduğunu düşündüm. Sonra kendi kendime kızdım, Bond'u nasıl beğenmem, deli miyim dedim. Beğendiklerimi sıraladım, neden böyle yapıldığına dair bahaneler ürettim. Birincisi Daniel Craig'in oynadığı ilk film kronolojik olarak ilk Bond filmiydi. Bu yeni filmle beraber nasıl Bond olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Bunlar bahaneler olabilir (Batman'i de yeniden yapıyorlar ama neyse!!!). İçkisinin nasıl ortaya çıktığını, neden kırılmadık ceviz bırakmadığını anladık. Güzel. Mission Impossible tadında olmasa, hafif Bond tadı bulsaydım daha çok sevecektim. Olmamış demeye dilim varmıyor işte.

Terminator Salvation

Sunday, 16 November 2008

Battlestar Galactica

Geçen bayramdan beri sar(dırıl)mış olduğum dizinin 4. sezonunun ortasına gelmeyi başardım. Muhteşem, sürükledi resmen. Bilim kurgu - macera seven bir adam için fazla iyi. 2009 başında kaldığı yerden devam edecek ve bir sinema filmiyle son bulacak seri. Amiral Adama'dan ayrıldığıma üzülmek bir kenara dursun, kalın belli deli sarışın Kara Thrace özlemlerim içerisine girecek. Saylonların en çekici ve karmaşığı "Six" Gaius Baltar'ın olamayacak kadar derin, hele Saul Tigh'ı öpünce yok artık demekten kendimi alamadım. Karmakarışık oluyor kafası insanın, naparım yeni bölüm gelene kadar, Heroes'da 1. sezonun sonunda kalmıştım, ona mı sarsam dedim, downloada başladım. İzlemeyen varsa hemen izlemeye başlasın, sonunu yazmadan ben bu satırlara. "Six" hangisi tahmin etmek zor olmasa gerek.

Sunday, 9 November 2008

Mustafa'dan Sonra

İzledikten sonra konuşma hakkım var artık. Yapılan eleştiriler aslında çok da yersiz değil. İnsani yönü anlatmak isterken bazı detaylar gereksiz ön plana çıktığı için yurtdışında 140 ülkeye dağıtılan filmin Atatürk'ü tam olarak anlatamayacağı düşünülüyor. Biz herşeyi büyütmeyi, sorun etmeyi, polemik çıkarmayı ve yapılan işi takdir etmeyi bilmeyenlerin çoğunlukta olduğu, yermenin marifet olduğunu sanan bir insan topluluğuyuz nedense. Filmi beğenmek ya da beğenmemek tamamen izleyicinin tercihi. Eleştirmek de herkesin hakkı. Ancak bu esere imza atmaya cesaret edecek, özellikle bu dönemde bu ağırlığı yüklenebilecek çok aydınımız yoktur. Üstelik film gerçekten güzel detaylar veriyor. Daha uzun olabilir, zorluklarla kurulmuş bir ulusun ve hayatını buna adamış dahi bir komutanın hayatı elbette saatlere sığmaz. Ancak bir belgesel için zaman daha uzun tutulabilir. Burada eleştirilere katılıyorum aslında. Dünyanın tarihteki yerini kabul ettiği nadir insanlarımızdan birisi olan Mustafa Kemal'i gözyaşlarını tutup izlemek zor, film eksik de olsa, yetersiz de olsa, onun hakkında olması yeterli bir kriter. Önyargılı olmamak bir erdem. Canım Türkiye'm, Mustafa'dan önce, Mustafa'dan sonra ...

Wednesday, 29 October 2008

Mustafa

Can Dündar + Goran Bregovic. Beğenmek için yeterli kendi adıma. Henüz izlemedim, ama şimdiden saçma sapan polemiklere konu olması içimi acıtıyor. Bu ülkeyi kurtaran adamı anlatan bir film, kahramanlıklarını değil belki ilk kez, bu sefer. Beğenmek, beğenmemek izleyicinin kararı. Sponsor olmak ya da olmamak da şirketlerin kararı. Gazetede Turkcell'in sponsorluk önerisini kabul etmemesinin bazı müşterilerini karşılarına almak istememesine bağlanmasını okuyunca üzüldüm. Turkcell'in kişisel bir film olduğu için sponsor olmama kararını açıkladığını da sonradan öğrendim. Bunları tartışmak bile yeterince kötü. Çıkar için birilerinin kullanması ve filmin bahsinin böyle geçmesi. Gereksiz. Değerlerimiz o kadar azken, herbirini bu kadar kolay harcama çabamıza hayranım. Canım Türkiye'm!