Sunday, 8 February 2009

ManU'ya Rakip Olmak

Kazanmayı gelenek haline getirmiş bir ekibe rakip olmak için emek ve zaman gerekir. Chelsea Mourinho gittikten sonra tılsımını kaybetti. Quaresma'nın gelişi de birşeyi değiştirmedi ilk maçta. Hull ile berabere kaldılar, Anelka'nın da motivasyonunu bir şekilde bozmayı becermişler. Joe Cole ve Essien'i kaybetmeleri onlardan çok şey götürdü. Porstmouth karşısında ecel terleri döken ve son dakikalarda maçı Toores ve Kuyt'un golleriyle kazanan Liverpool ise şimdilik ManU'nun tek rakibi olarak kalacak gibi gözüküyor. Aston Villa galibiyet serisini devam ettirip 3.lüğü almayı başardı. Sorun şu ki ManU'yu gerçekten takip edebilecek gibi görünen kimse yok. Rakipsizlik onları ne formsuzluğa ne de istikrarsızlığa götürmüyor. ManU-Barça finalini istemeyen kaç kişi var ki? Belki Mourinho ...

Şampiyonluk

Yarış iyice kızışıyor. Herkes potada. Sivas ve TS kazanmaya devam ediyor. Haftaya BJK-TS maçı mutlaka bazı şeyleri daha da netleştirecektir. FB ve GS bir ileri iki geri bu sezonu yerler gibi, uzun süredir süren 2 takımlı hegamonya da son bulur. Türk futbolu için daha iyisi bu mu tartışılır. CL'de bir adım ileri gidemeyen şampiyonlar yaratmak Türk futbolunun işine gelmez. Ancak bir devrime ihtiyaç olduğu gerçek ve çok iyi oynayan 38 puanlı 2 takım var. TS'li Selçuk'u milli takıma almamak bence büyük hata. Sivrilenlerin hepsine prim verirken (Manisaspor'un kalecisi bile takımda yer buldu?!?!) bu çocuğun istikrarı ve performansı ödüllendirilmeliydi. Yerine formsuz Belözoğlu tercihi tartışılır.
  1. Sivas - 41
  2. TS - 41
  3. GS - 37
  4. BJK - 35
  5. FB - 34
  6. Ankara - 33
  7. Antep - 30
  8. Kayseri - 29
  9. Bursa - 29

Sözün Bittiği Yer

Bu başlıkla birçok postum olabilir. Ama bazen söyleyecek başka birşey olmuyor. Aziz Yıldırım ve ekibinin çeyrek final oynayan bir takımı bu hale getirmesi üzücü. İsteseler bu kadar kötü kararlar alamazlardı herhalde. İBB'ye 2 senedir kaybedilen bir ton puan var ortada. GS'lı Abdullah Avcı kıs kıs gülüyordur haklı olarak. Saha içinde FB'ye yakışmayan haraketler vardı Belözoğlu önderliğinde. Tjikuzu'nun atılmasıyla sonuçlanan şova yönelik tahrikleri hemen tekmeyle cevap buldu. Lincoln'ü de eleştirenler oluyor bu davranışlarında, oysa biz futbolu o güzel hareketler için izliyoruz. 90 dakika tek pozisyon üretemeyen sarı lacivertli ekibin sorunu takımın potansiyel kaybı. Artık futbolu ve futbolcuları değil, makro bakışı sorgulama zamanı. Mikrodan ümidi kesti herkes. Bir devrin sonu belki de ... Bir santrafor bulamamanın cezası işte bu kadar ağır oluyor. Lugano'yu da bu portrede takımda tutmak mümkün değil. FB'nin bu durumda sıralamada 5. olması bile mucize.

Lincoln

GS-Kayseri maçında en çok konuşulan Selçuk Dereli oldu. Lincoln'e verdiği ilk sarı kart doğruydu bence. Lincoln 2 dakika önce atlayıp ayağını savunma oyuncusuna takarak penaltı almak istedi ama olmadı. 2. sarı kartta ise Emre Aşık'ın pozisyonu germesine sinirlenen hakem hıncını Brezilyalıdan aldı. Oysa bu pozisyonda kurallara göre oyunda tutulması gerekiyormuş Lincoln'ün (dostlar bu şekilde iletti). Aslında GS eksilmese Kayseri'nin maça asılacak gücü hiç yoktu. Arda maçı tek başına sürükleyecek seviyeye doğru gidiyor. Yarattığı pozisyonda Nonda kendi becerisiyle inanılmaz bir son hamle yaparak takımı öne geçirdiğinde açıkçası maçın bittiğini düşünmüştüm. Top yerine Nonda'ya bakan Toledo büyük hata yaptı. Kayseri zaten artık bu sezonun en amaçsız takımlarından biri. Kupada yoklar, ligde de alt ve üst takımlar arasında sıkışmışlar. Üretken olmaktan uzak olan takımda Cangele'ye dikkat çekmek istiyorum. Bu adam TV'den verilen maçların kendini göstermek isteyen çalım delisi ve sinir edeni. Bir maç içinde sayısız top kaybı ve pozitif tek hareket yok. Aghahowa ve Olembe katkı yapamıyor, Saidou eski günlerin hatırına herhalde döküldü. Pozisyonları yokken şansa bir golle puan aldılar. Sivas - Trabzon yukarıda yalnız kalırsa bu ligi kimse seyretmez. Gerçi Skibbe GS maçlarını fanatik taraftarlardan farksız izliyor ama 1 kişi yetmiyor ...

Friday, 6 February 2009

Alex Alex Alex!

Bazen sanki maça keyifsiz gelmiş gibi dolanıyor sahada. Bu akşam ne olduysa iyi olmuş, ateşlenmiş, Ivankov'un üzerinden aşırası varmış bir iki. 2. golü 1.'den daha güzel. Guiza'nın bile gol attığı bir maçta Alex'in gol sonrası sevinçleri ne kadar hırslı olduğunu anlatıyor. Bu maça dair yapılacak bir analiz yok. Alex var ve onun golleri ...

Thursday, 5 February 2009

Mario Levi

Kezman ve Bordeaux

Kezman 65. dakikada oyundan çıkarken formayı orta sahaya fırlatıp soyunma odasına gitmiş. Sonra da bunalımdayım demiş. PSG'ye yeni bir bunalım daha yollamak üzere FB. İspanyol Güiza muhtemelen Kezman'ın kaderini paylaşacak. Yükselişe geçmesi büyük mucize olur. Bordeaux kupada deplasmanda PSG'yi dün akşam 0-3 ile geçti. GS sakatlıklarla boğuşurken UEFA'daki rakibi her geçen gün kazanma alışkanlığını arttırıyor. Orta sahadaki dirençleri teknik GS'nin ayaklarını durdurmaya yetmeyebilir. Ancak Bordeaux'nun hücum zenginliği içinde Cavenaghi-Gourcuff-Bellion sadece bildiklerimiz. Diarra defansif orta sahanın beyni. Sağlam bir Linderoth-Topal ikilisi Ayhan'a kesinlikle tercih edilirdi. Ve Kewell'ın mutlaka olması gereken bir seri. Sürpriz çıkışlara ihtiyaç var. Arda'nın oyunu sürükleyip götürmesi için diğer etkenlere her maçtakinden daha fazla ihtiyacı var. Dışarıda durdurup içeride vurmak yerine Bordeaux'yu dışarıda vurup içeride durdurmak daha kolay olabilir.

Everton-Liverpool

Gece 1'e kadar bütün maçı izle. Dakika 116 uyuyakal, dakika 119 uyan, 120 dakikadaki tek golü izleyeme. Çok da güzel bir gol. 10. dakikada Gerrard sakatlanıp çıkarken, Brut reklamını görüp nostalji ve hüzünü bir arada yaşadım. Torres'i yalnız bırakıp sadece koşan Kuyt ile destekleyen Benitez hala pozisyon üretemiyor. Lucas kırmızı kart görünce maç Everton'a doğru kaydı. 118'de Gosling'in golü maçı bitiriverdi. Reina müthiş bir kaleci ama Everton tribünleri o kadar nefret dolu ki o top içeri girsin diye herşeylerini verdiler. Hayalet avcıları bile engel olamazdı.

Çoklama

Artık Sivas-GS ve BJK-Antalya maçlarından sıkıldım. GS Sivas'ı yenemiyor, Antalya'da BJK'yi. Lincoln'süzlükten muzdarip GS. Antalya'nın derdi Şifo'nun BJK'ye karşı yeterince motive olamaması, biraz da güçsüzlük. Çok şükür bitti şimdilik. Herkes yoluna.

Tuesday, 3 February 2009

At The End!

Arshavin nihayet kendini Zenit'ten kurtaracak takımı buldu. Wenger ve ayağa pas ...

Asker Bülent

Herkes onu yazıyor, herkes onu eleştiriyor. Tarzı hepimizin bildiği, Davos'ta dünyaya posta koyan R2D2 modeli. İstanbul'daki Türkiye Kupası ilk karşılaşmasında GS taraftarına maç sonrası namelerini aktarmaya çalışayım :

"Şimdi GS taraftarının gözlerinin içine bakarak birşey söylemek istiyorum. (Kafa kameraya dönüyor aniden, kaşlar çatık, ses tonu hırpalayıcı mağrur) Geçen sene Sivas'a geldiniz. Sizi çiçeklerle karşıladık. Yediniz, içtiniz. Futbolcularınızı sahada karanfillerle karşıladık. Yendiniz, şampiyonluğu elimizden aldınız. Alkışlarla gönderdik. Bugün burada bize küfür edenlerin ... Evet, başka soru var mı?"

İyi futbolcuydu, tuhaf hoca oldu!

Ernst - Aguirre - Aragones

Almanya'nın önemli oyuncularından birini İstanbul'a getirtti Mustafa Denizli. Cisse'den istediğini alamayan siyah beyazlılar oyunu rakip sahaya yıkmada ve top çalmada takımı ileri taşımak için iyi hamle yaptılar. Ernst belki takımı CL'de tur atlatamaz ama TSL'de şampiyonluk yarışında takıma büyük fayda sağlar. Sert bir adam, taraftar da onu sevecektir. Delgado'nun sakatlığını bilir gibi Yusuf'u almış olmaları manidar. Ernst yeni bir amaç için seyahat ederken A.Madrid'in 2,5 yıllık hocası Aguirre de takımından ayrıldı. Uzun yıllar sonra takımı CL'ye taşıyan ve ve halen bu kupada devam eden Meksikalı ligde bir türlü varlık gösteremeyen takımının başında daha fazla kalmadı. Takımın başına geçecek adaylar arasında Aragones'in olması kaçınılmaz ama FB onu bırakmayı göze alamaz! Belki Josico ve Maldonado'yu da alıp gidebilir, hatta Guiza Atletico'nun gol yollarındaki ilacı olabilir. You wish!

Monday, 2 February 2009

Keane

Taraftarı olduğu - hayalindeki takıma geldiğini söylerken şimdi sezon başında ayrıldığı takımına geri döndü. Tottenham'ın anlamsız sezon hikayesi tuhaflıklarla doluyken Benitez'in onu takıma yaratıcılık ve dinamizm getireceğini düşünerek onca para dökmesini anlar gibi yapmıştık. Çok kısa sürdü. Liverpool'un şampiyonluk umutlarının üzerinde kara bulutlar dolaşırken Chelsea maçında Keane değil Babel girdi oyuna son anlarda. Benitez ısrarla onun takımda kalmasını istediğini bağırırken çok da samimi değilmiş ...

En Güzel Gol?

Haftasonu TSL'de atılan en güzel gol hangisi?

  1. Gökhan Ünal
  2. Nonda
  3. Tello
  4. Alex
Alex o kadar alıştırdı ki herkes son sıraya koyuyor bu golü. Tello da benzer goller atmıştı. Nonda kalitesini konuşturdu, organizasyon iyiydi. Gökhan Ünal ise kendisini aşarak muazzam şık bir gol attı. Elçiye zeval olmaz, tablo budur. Kaçıranlara goller!

Tuesday, 27 January 2009

Özer Hurmacı

Çocuk yetenekli. Bu akşam Denizli'ye attığı golü mutlaka izleyin. Halı sahada atılan gollere benziyor. Ayağına hakim. Önce bir çalım, sonra bir feyk, tekrar sağa çekiyor ve köşeye sert-düzgün bir vuruş. Top yakışıyor ayağına. Aykut Kocaman onu kanat oyuncusundan 10 numaraya doğru geliştiriyor. Daha ne kadar elinde kalır bilinmez ama keşke 1-2 sene daha beraber çalışsalar da sonra maç çevirebilecek bir adam olarak belki Avrupa'ya gitse ...

GS:1 Sivasspor:1

Haftasonu futbola elverişli olmayan bir sahada 10 kişi kalan rakibi yenmeyi başarınca Sivasspor iyi takım oluşuna veremedik. Daha çok rakibini bozmaya çalışan ve hızlı adamlarla sonuca giden bir takım. Ankaraspor örneğin, daha pozitif futbolla kazanmak istiyor. Sivasspor ise aksine rakibi durdurmak üstüne kurmuş mentalitesini. Karşısındaki rakip de yaratıcı oyuncularından (Kewell - Lincoln) yoksun olunca işi kolaylaştı. Gerçi GS maça çok hırslı ve rövanşı almak amacıyla kalabalık bir orta saha ve felaket saç stilli Barış ile başladı. Sağda Aydın, solda Arda rakibi geçip çok az uygun pozisyona girebildiler. Bilica gerçekten iyi bir kesici. Bu maçta da soğukkanlı pozisyonlarla defansı toparladı. Mehmet Yıldız savunmayı yorduktan sonra hızlı 2 forvet ile sonuca gitmeyi düşünmek çok derin bir futbol felsefesi değil ama 2 maçtır Sivasspor'un işine yarıyor. Balili golü düşüne düşüne köşeye bıraktı. Skibbe'nin tek forvet arkasına koyduğu adam vazgeçilmezi Ayhan'dı bu akşam. Golünü de atmayı başardı. GS'nin bu tip yerli oyunculardan aldığı performans takdir edilmeli. 2. maçta GS tam kadro olmazsa çok zorlanır. (Aydın derhal kiralık gitmeli. Üzerine hiçbirşey koyamadan eriyor!)

Friday, 23 January 2009

Just Did It!

Rank Player (Team) Year Votes
1. Dwight Howard (Magic) 2009 3,150,181
2. LeBron James (Cavaliers) 2009 2,940,823
3. Kobe Bryant (Lakers) 2009 2,805,397
4. Dwyane Wade (Heat) 2009 2,741,413
5. Tim Duncan (Spurs) 2009 2,578,168
6. Yao Ming (Rockets) 2005 2,558,278
7. Yao Ming (Rockets) 2009 2,532,958
8. LeBron James (Cavaliers) 2007 2,516,049
9. Yao Ming (Rockets) 2007 2,451,718
10. Michael Jordan (Bulls) 1997 2,451,136

Wednesday, 21 January 2009

Diego Lugano

Yönetim onu ilk almak istediğinde Daum yavaş olduğu gerekçesiyle kabul etmemişti. İlk transfer olduktan sonra da herkes eleştirdi. Yarım sezon sonra Türkiye'ye gelmiş geçmiş en sert ve Avrupai stoperlerden biri olduğu anlaşıldı. Ben dahil itiraf ediyorum, adamı Wagenhaus ile karşılaştırıyorduk. Şimdi FB'liler takımdan ayrılmasın diye dua ediyorlar. Edu vazgeçilmez değil belki, zaten 2010'da ayrılacağını açıkladı ama Lugano, eğer FB üst düzey mücadelesini sürdürmeyi planlıyorsa kaybedilecek bir oyuncu değil. Fazla Brezilyalı takımın bir Uruguaylıya ihtiyacı var.

Tuesday, 20 January 2009

Latest Transfer News

  • Arshavin 48 saat içinde Arsenal'e imza atıyor. (£12m)
  • City Kaka'da reddedildi, Hamburg'dan De Jong (£16m) ve West Ham'dan Bellamy'yi (£14m) kadrosuna kattı.
  • Tottenham Wigan'dan Palacios'u aldı. (£14m)
  • Alex 2+1, Roberto Carlos 1 senelik imza atıyor.

Creativity

Eksik olan ne bunu Benitez'in hala göremiyor olması ilginç. Gerrard dışında yaratıcı hiç birşey katamayan bir sürü adam dolu ortalık. Hepsi takım oyuncusu, sert, sağlam, geri koşan, yardımlaşan, iyi paslaşan adamlar. Sağda Kuyt solda Riera inanılmaz dinamik ama adam geçip yaptıkları tek orta yok. Eğer Gerrard üretmezse ve Torres de sürükleyemezse takım kilitlenip kalıyor. Sağ bekteki sorun yüzünden sağa çekilen Carragher defansın ortasındaki etkinliğiyle oynamayınca, üstelik Skertel de onun kadar sert olamayınca hatalar geliyor. Everton'ı bu sene şampiyonluk yolunda çelmelediği L'pool'dan daha fazla mutlu edecek bir maç yoktur herhalde. Ezeli rekabet böyle birşey. Lider ManU, üstelik bir maç eksikle.

Monday, 19 January 2009

Ruled Out for the Rest of the Season

  • Hoffenheim : Ibiseviç
  • Chelsea : Joe Cole
  • Villareal : Nihat bir türlü iyileşemiyor, tekrar sakatlandı, 1 ay daha yok.
  • Podolski : Sakat değil, Köln ile anlaştı. 4 yıllık imzayı attırdı Daum ona.
  • Lyon : Govou

Eksik

Onu İtalya'ya hiç yakıştıramadığımı herhalde 50. keredir söylüyorum. Chelsea'yi almasını bekliyorum artık. Yeri burasıydı, gitmemeliydi. O gidince bütün büyüsü kaçtı Maviler'in. İtalya'daki mavilerle gayet iyi gitse de dünkü 3-1'lik mağlubiyet şok etkisi yarattı. İlk yarı 3-0 bitince, oyuna maçı çevirmek için şu oyuncuları aldı : Figo - Adriano - Obinna. Sahanın en iyisi Figo'ydu 2. yarı. Mourinho'nun oyun kuracak, top kapacak, Ibra'ya top taşıyacak adamlara ihtiyacı var. Mancini ve Quaresma'yı bunun için aldı ama aşı tutmadı. Kazanırken sorunlar gözükmese de en büyük ihtiyacı Essien gibi bir oyuncu Mourinho'nun. Lampard'ı boşuna istemedi sezon başında.

They're Back!

Döndüler. Hem de çok hızlı. 5. saylon açığa çıkıyor. Spoiler yapanı sevmez hiç kimse, daha izlemedik.

Madrid'in Duruşu

Karmakarışık bir sezon geçiriyor Real bu sene. Skandal başkan istifası, sakatlar, rekorlar kıran Barcelona, giden gelen hocalar ... Dün geceki maça da kötü başladılar. Golü yediler. Sonra toparlandılar. Ramos çok üst düzeyde oynamaya başladı tekrar, Avrupa Şampiyonası sonrası ara vermişti. Başkansız çıktıkları maçta Huntelaar sonradan oyuna girdi, Diarra ilk 11'de başladı. İkisi de sırıtmadı. Sonra 2 gol geldi. Osasuna'nın verilmeyen 2. penaltısı çok tartışılır. 2 kez aynı sarı kartı gördü JuanFran. Birincisi doğru, ikincisi 2-1 iken skor net penaltı, Pepe ayağına bastı adamın. 2-2 ve 11 kişiyle devam etmek varken işler tersine döndü. 3-1 bitti. Higuain'in bu kadar etkili oynaması şaşırtıyor beni. Sinmiyor içime adam. Malum kardeşini BJK'de gördükten sonra insan insana benzemiyor işte kabul etmek lazım. Herşeye rağmen Juande Ramos kazanıyor 4 maçtır. Ama Barça paramparça etmeye devam ediyor. İlk yarıyı en fazla gol ve puanla kapama rekorunu kırdılar. Ronaldinho'lu takımdan sonra daha iyi olmalarını hiç beklemiyordum. Guardiola şaşırtıyor.

Friday, 16 January 2009

I Belong To ...


  1. Manchester City
  2. Milan
  3. Money
  4. Myself
  5. 250 B Pound

Thursday, 15 January 2009

Yusuf Yusuf

BJK'nin transfer politikasını eleştirmek ya da kötülemek haddime değil. Çünkü öyle bir politika, ekip ya da duruş yok. O yüzden bunu arka plana atıp Mustafa Denizli'nin Yusuf'u niye aldığına şaşmayalım. Delgado'nun yerine adam alacağını geldiği gün biliyorduk. Ama bunun müthiş Yusuf transferi olacağını hayal edememiştim, hem de TS'nin elinden kaparak. Şimdilik sakat Delgado, ay sonu Meleke'nin dediği gibi acep 2'si bir arada oynar mı? FB Alex'i göndersek mi diye düşünürken BJK yumuşak karnını daha da yumuşatıyor. Bir de Yusuf iyi performans gösteremezse ... Bremen maçında bu akşam şık bir iki hareket yapınca acaba bir BJK taraftarı ne diyordur?

A) Helal be! B) Bırak bu işleri ya! C) Aldığımız adama bak! D) İyi transfer!

Steve

Bill Gates'den sonra Steve Jobs da elini ayağını çekmek üzere işten güçten. Küresel kriz zaten çoğu CEO'yu işinden ediyor. Bir dünyayı yaratan iki isim geri çekilirken biz yerlerine yenilerinin geldiğini görecek bir jenerasyon olma yolunda ilerliyoruz. Belki bizden sonrakiler bu kadar hızlı bir değişimin tanıkları olamayacaklar. Bırakın Pentium 4'ü biz Commodore - Amiga çocuğuyuz, bunları görerek büyüdük. Walkmanleri çantada taşırken şimdi ipodları kaybediyoruz. Bir şarkı indirip winampta çalmak saatler alırken, dial-up modemlerin meşgul seslerini hiç dert etmezdik. Şimdi ne kadar yavaş bağlantı diyoruz 100 mps'ye. Dijital fotoğraf makinesi ne menem birşeydi. VCD üniversitede çıkmadı mı? Şu an DVD yok oluyor. PSP diye bişi var arkadaşım deseler, bas git - konuşma leyn demez miydik? Tek değişmeyen arabalar sanki. Onlar bildiğimiz gibiler hala. Steve abi onlara el atamadan getti gayri.

Wolverine



Aydın Örs ve Ergin Ataman

Büyük hoca olmak için büyük özellikler gerekiyor. Aydın Örs Türk basketbolunu belki de yoktan vareden adam. Ergin Ataman da onun parlayan ekip elemanlarından biriydi. İyi bir kariyer de yaptı, Avrupa'yı da cvsine yazdırmıştı. Nitekim döndü dolaştı ülkeye geri döndü. Geçen sene Beşiktaş'ta çok iyi bir bütçeyi ve iyi bir takımı ligde finale bile taşıyamadı. Avrupa'da ezeli rakibine final 4'un ilk maçında son saniyede Cüneyt'in basketiyle kaybetti. Üstelik üslup hepsini kazanacağız, müthişiz, ezeriz tadındaydı. Bazı adamların kredisi hiç bitmez, Ataman'a bu kez eski kulübü Efes fırsat verdi. Ülkenin lokomotif basket takımı kendi içine dönüp çöküşten çıkış arıyordu çünkü. Ve çok büyük paralar harcandı sezon başında. İyi bir takım kuruldu kağıt üstünde. Ama Türk Telekom'u çalıştırırken Ataman Miliçeviç gibi bir güreşçiden aldığı performansı bu kez kimseden alamadı. Nitekim bu akşam Euroleague'e Real Madrid deplasmanında veda ettiler. Vizyon mu misyon mu? Memo'nun 43'ü üzerine olmadı, yakışmadı.

Saturday, 3 January 2009

Yeni

Yeni yılın ilk postu. Muhteşem bir yıl bekliyorum. "Sevinçler > üzüntüler" denklemi gerçek olsun bu sene. İlk haberimiz Arap sermayeli City ile ilgili. Transferlerine başladılar. Chelsea'nin bir türlü şans bulamayan sol beki Bridge Manchester City ile anlaştı. Abramovich'in servetinin tükenmesi dedikoduları sonrası herhalde gitme vakti diye düşünmüştür. 10 milyon sterlin bonservis bedeli. Mark Hughes ne zaman gider diye tahmin yürütmek zor ama paranın sınırı yok gibi ...