Tuesday, 24 November 2009

Kültür

Hayat gelgitlerle dolu. Kimi zaman sarsıyor, kimi zaman sevindiriyor. Ne adım atacak cesaret kalıyor ne de birşey yapma isteği. Sonra geçer gibi oluyor, ama hatıralar gelip tekrar al aşağı ediyor insanı. Mehmet Demirkol yazmak disiplin işidir demiş; ben bazen o disiplini kaybedecek kadar duygusal ve tembel olabiliyorum. Blogun Türkçe karşılığı günlükse, ben günlük tutamıyorum. Yaptığım şey keyfim oldukça bir iki satır yazmak. Ama hayatta esas olan disiplindir, başarı disiplin olmadan gelmez. Kendimi, ara versem de hep dönüyor olma başarısıyla avutuyorum.

Iniesta ile başlayalım. Şu an yerde yatıyor. Chivu tekmeyi yapıştırdı; çünkü haketti, sağdan atıp soldan geçerek Rumen oyuncuyu küçük düşürmek üzereydi. İlker Yasin'in yalancısıyım, Rooney onun için dünyanın en büyük oyuncusu demiş. Bence de Messi-Ronaldo saçmalığından öte bir adam. Xavi'den daha üstün mü tartışırım, Ronaldo'dan hızlı mı bilmiyorum, Messi kadar kıvrak mı incelemek lazım. Ama mütevazi ve sessiz bir adam olması onu sempatik yapıyor. Nou Camp'ta bu hallere düşeceği aklına gelmeyen adam Eto'o ona baktıkça gıpta ediyor mudur acaba? Bu sene çok iyi olmayan Barça'nın Inter'e karşı geçen seneden bir 45 dakika izlettirmesi de Afrikalı oyuncunun şanssızlığı. Messi-Ibra yok, ama tribünler altyapıdan çıkan Pedro'yu alkışlıyor. Rubin 1 puan aldı, bu haftadan geçen sezonun efsane takımının elenmesi tatsız olurdu, neyse ki olmadı. Haftasonu El Clasico var, kadrolar müthiş, ama Barça'nın silkelediği Inter kadrosuna da kim laf edebilir ki?

Julio Cesar-Maicon-Samuel-Lucio-Chivu-Cambiasso-Stankoviç-Motta-Zanetti-Milito-Eto'o

Saturday, 21 November 2009

Gözler Santrada

Bir örnek giyinmiş 45bin taraftar stadyumda, tüm gözler sahadaydı...
Fakat bu sefer santra noktasında meşin yuvarlak değil,
beyaz güllerle kaplanmış, son yolculuğuna uğurlanan Enke’nin tabutu vardı.


2003 yılında Frank Rijkaard, Louis van Gaal’den görevi devralınca
Rüştü kiralik olarak Barcelona’ya gitti, Enke de kiralik olarak Christoph Daum’lu Fenerbahçe’ye geldi.
Ancak Fenerbahçe 10 Ağustos günü İstanbulspor’a 3-0 mağlup oldu.
Yediği gollerde hatalı olduğunu düşünen Fenerbahçe taraftarı Enke’yi protesto etti ve tribünden su şişeleri, çakmaklar yağdırdı; kendi sahasında, kendi futbolcusuna.
Ben o sırada tatildeydim, deniz kıyısında rakı içip balık yiyordum.
Maçı rakı soframdan seyretmiş, muhtemelen Enke’ye de sövmüştüm.
Birkaç gün sonra ben İstanbul'a döndüm, Enke de İspanya’ya.

Sonrasında 4 ay Barcelona’da takımdan ayrı olarak çalıştı, 2004 Ocak ayında İspanya ikinci ligindeki Tenerife’ye kiralandı. Tenerife’de iyi oynadı, yükseldi, futbolseverlerin sevgisini kazandı.

Temmuz 2004’te bedelsiz olarak Bundesliga’ya döndü, Hannover 96 ile 2 yıllık anlaşma imzaladı. Kulübün as kalecisi olup Kicker dergisinin düzenlediği ankette spor dünyası tarafından ligin en iyi kalecisi seçildi, başarı ve istikrara kavuştu.
Yükselişi Stuttgart gibi daha büyük bir takıma transfer ihtimalini doğurduysa da Aralık 2006’da Hannover 96 ile 2009-2010 sezonu sonuna kadar anlaşma yeniledi, spekülasyonları bitirdi.

Eylül 2006’da 2 yaşındaki kızı Lara’yı bir kalp hastalığı nedeniyle kaybedince zor günler ve depresyon geri döndü. Aslında eşinin ve doktorunun anlattıklarına göre depresyonun temelleri 2003 yılına kadar gidiyordu.
Eşi Teresa Enke “Depresyon süreci kolay olmadı. Ama birlikte üstesinden geldik.
Çünkü Barcelona ve İstanbul’dan bir süre sonra iyi durumdaydık, doktorların da yardımıyla atlattık. Geleceğe dair umutluyduk. Lara’yı kaybettikten sonra daha da yakınlaştık. Sevgimizle her şeyin üstesinden gelebiliriz diye düşünüyorduk. Ama bunu her zaman yapamıyorsunuz.” dedi.

Doktoru Valentin Markser, birkaç başarısız transfer yaşadığı 2003 yılından beri Enke’yi tedavi ettiğini, kendisinin “depresyon ve başarısız olma korkusu” yaşadığını söyledi. İntihar günü ise iyi hissettiğini ve tedaviye gelmeyeceğini söylemişti.
Anlaşılan Enke’nin kaçırmaması gereken bir treni vardı.

2007-08 sezonunda arkadaşları tarafından takım kaptanı seçilen, 2008-2009 sezonunda tekrar en iyi kaleci ödülünü alan Enke, 10 Kasım'da son atlayışını bir trenin önüne yaptığında halen Hannover 96’nin kaptanı ve Almanya’nın en iyi kalecisiydi.

İntihar ettiğinde yaklaşık 6 yıldır depresyondaydı ve rahatsızlığının ortaya çıkması durumunda Mayıs 2009’da evlat edindikleri Leila’nın ellerinden alınmasından “ölesiye” korkuyordu.


Barcelona, o gece oynadığı maçta 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu.
21-22 Kasım Bundesliga maçlarında ve Benfica'nın oynayacağı ilk maçta da saygı duruşu yapılacağı açıklandı.

Enke’nin Hannover’deki AWD-Arena’da yapılan cenaze törenine 45bin kişi katıldı.
Bizim derbiler dahil birçok maça zar zor topladığımız bir sayıyla, gerçek taraftarlar ve Almanya’nın önde gelen isimleriyle birlikte.

Alman Futbol Federasyonu Başkani Zwanziger;
“Futbol yaşamdaki her şey olmamalı. Siz taraftarlar, kahramanlarınızın günlük hayatlarında karşılaştıkları baskılara daha fazla anlayış göstermelisiniz.
Gelecekte Almanya’nın yıldızları olacak futbolcuların aileleri; eğer çocuklarınızın bir gün milli takım oyuncuları olacaklarını düşünüyorsanız, sadece zaferi düşünmeyin” dedi. Oysa görünüşe bakılırsa bu sözleri asıl duyması gereken Almanya’daki değil, Türkiye’deki tribünleri dolduranlar olmalıydı. Sahada ve özel hayatında sınır tanımadan üzerlerine gidilen genç futbolcuların bir hafta kahraman bir hafta hain ilan edildikleri Türkiye’deki.

Hannover 96 Kulübü Başkanı Martin Kind;
“Enke’yi sadece elde ettiği başarılar popüler yapmadı. Kişiliği bunda büyük pay sahibiydi. Sen kelimenin tam anlamıyla 1 numaraydın. Bu yüzden kalplerimiz çok ağır durumda” dedi.
İşte bu yüzden Hannover 96 kulübü 1 numaralı formayı Enke’nin anısıyla birlikte emekliye ayırmayı düşünüyor.

Törende Hannover 96’nın şarkısı Alte Liebe “Eski Aşk” ve You’ll Never Walk Alone çalındı, The Rose şarkısı esliginde Enke arkadaşları tarafından son yolculuğuna taşındı.
15 Kasım günü, Enke 2004 yılından beri ter döktüğü sahayı son kez terk etti.
2 yaşında kaybettiği kızı Lara’nın yanına gitmek üzere...

Bence o bir kahramandı, belki de bir sihirbaz. Ne de olsa 2004 yılından bu yana iyi bir performans yakalamış, bizim ilk maçında hiç utanmadan ona savurduğumuz çakmak ve şişeleri 45bin kişinin gözleri önünde bembeyaz güllere çevirmişti. Ama galiba hayat çok fazla üzerine geldi.

Hafta sonu “derbi” var.
Biz şimdiden çıkacak olayları, tribünlerdeki küfürleri, hangi futbolcuların göklere çıkarılıp, hangilerinin yerin dibine sokulacağını bekliyoruz. Kimimiz stadyumda bağıracak, kimimiz rakı sofrasından sövecek, “bu takım adam olmaz” diyecek.
Ama kimse “ben gerçek bir taraftar olabilecek miyim, ben Hannover 96 taraftarı kadar vefalı, futbolcusuna sahip çıkan, onu asla yalnız yürütmeyen bir taraftar olabilecek miyim” diye düşünmeyecek.

Zaten insan düşünmeden edemiyor. Bizim “derbi”den önce saygı duruşu olsa ne olur, olmasa ne olur. Zaten yıllardır sessiz sedasız bir saygı duruşunda bulunmaktan bile aciz değil miyiz? Bizim “derbi”ler çook uzun zaman önce traş bıçağı oldu bile.

Enke’nin oynadığı tüm takımlar, tüm ülkeler gibi Fenerbahçe’nin de Türkiye’nin de kendisine bir gönül borcu vardır, olmalıdır.
Maçtan önce yapılacak bir saygı duruşu, kendisine yaptiklarımızdan dolayı üzgün olduğumuzu ama aradan geçen bunca yılda yaptıklarına ve üstesinden geldiklerine, gelebildiği kadarına duyulan saygıyı anlatır belki de. Tabii eğer çıt çıkarmadan yapılabilecek bir saygı duruşu olursa, saygısızlık yerine.

Bir de gönül istiyor ki Fenerbahçeli futbolcular ellerinde Almanca bir pankart ile çıksalar sahaya. Ama üzerinde ne yazması gerekir, insan karar veremiyor.
“keşke burada olsaydın” mı, yoksa “keşke buraya hiç uğramasaydın” mı?
Belki de tüm bunların acısını da içinde taşıyan sadece bir “keşke” bile yeterli olur.

Sen çöküyordun, ben rakı içiyordum. Keşke seni anlayabilseydim.

Beni ve bizi affet.

Hannover 96 şarkısı Alte Liebe


AWD Arena'da You'll never walk alone

The Rose ile veda

BBC Haber

Telegrahp foto galerisi

by eA

Friday, 13 November 2009

Kara Melek

Ruhun şad olsun. Huzurlu uyu, Cem'in yanında Kara Melek.

Anneannemin hatırasına, 11.11.2009.

Sunday, 8 November 2009

Namağlup Lider

Twente-Ajax:1-0

Kaderin Böylesine ...

Hull City-Stoke City : 2-1

Dakika 81; oyuna giren oyuncu : Tuncay Şanlı

Dakika 88; oyundan çıkan oyuncu : Tuncay Şanlı

Chelsea-ManU

Evet tempo vardı, evet her zamanki gibi koş koş oynandı ama geçen senki PL maçlarını bulamıyorum sanki. Bir şeyler eksik. Inter-Roma maçı şu an oynanıyor ve çok daha keyifli bir çarpışma var sahada. İngiltere'de maç kilitlenmişti. Kademeli savunmalar, savunma oyuncularının hatasız vurduğu kafalar. En sonunda ManU bir hata yaptı ve duran toptan Terry golü attı. Maç öyle de bitti. Anelka dışında ekstra iş yapan kimse yoktu. Essien yıkılmak bilmeyen fiziğiyle bence şu an dünyanın en iyi ön liberosu. Drogba da fazla tırmalayamadı, Manchester'ın takım savunması zaten alan bırakmıyor. Ancelotti zaten iyi olan kadroyu düzene soktu ve takımı PL'in 1 numarası yapmış durumda. Şu an yarışta en yakınında Arsenal var. ManU Ronaldo'suz bir gömlek aşağıda. Lpool gerilerde, City takım olamadı. Bu sene rahat bir şampiyonluğa doğru gidiyorlar. Wenger'in gençlerinin yeterince tecrübesi olmadığı aşikar, Chelsea'ye rakip olamazlar.

Madrid Derbisi

Ronaldo'suz Real'in karşısında Agüero'suz bir Atletico vardı. İstikrar abidesi Kaka oyun başlar başlamaz golünü attı, ardından Marcelo ters kanatta sıfırdan kapalı köşeden müthiş bir gol attı. Erken bitti aslında maç. 2. yarı Perea büyük bir hata yapınca her geçen gün daha da büyük bir golcü olmaya başlayan Higuain topu kaptı, döndü attı. 3-0 olunca Vicente Calderon hiç de beklediğim gibi yıkılmadı, tribünler sinirli bile değildi. 2. yarı oyuna giren Agüero hareketlendirdi ortalığı, bir Forlan bir kendisi attı. 3-4 senedir çok iyi kadrolara rağmen Sevilla, Valencia hatta Villareal'in yaptığını yapamıyor Atletico. Savunmada problemleri büyük. İyi stoperleri yok, takım savunmalarını tamamlayacak ön liberoları hiç yok. Kanatları ve forvetleri müthiş ama takım savunma yapamayınca bir adım ileri gidemiyorlar. Real ise yavaş yavaş takım oluyor, bu kadar kolay kazanmaları iyiye işaret. Ronaldo olmadan da büyük maç kazanmaları artı. Zaten Pellegrini'nin kaderi de buna bağlı. Takımın başında daha fazla kalmak için Alonso-Diarra ikilisini mutlaka daha iyi bir formata sokmalı. Savunma ve forvet yeterli gibi ama orta sahanın savunma tarafı daha güçlü olmazsa üst düzey maçlarda dağılacak gibi görünüyorlar. Gago bence Diarra'dan daha iyi ama geçen seneki çöküşte çok yıprandı, o yüzden biraz zamana ihtiyacı var.

Wednesday, 4 November 2009

Çirkinlik Diz Boyu

Dün akşamki maça ait sonra yazacağım. Tribünlerdeki rezilliği sabah idrak edebildim. Başkan başarısız olabilir ama bu çirkinliği yaşatmaya kimsenin hakkı yok. BJK futbol takımı değil camiasıdır eriyip giden.

Tuesday, 3 November 2009

Sağlam Maç Listesi

CL

Atletico Madrid-Chelsea : 03.11 Salı 21:45
BJK-Wofsburg : 03.11 Salı 21:45
Milan-Real Madrid : 03.11 Salı 21:45

UEFA

Dinamo Bükreş-GS : 05.11 Perşembe 20:00
Hamburg-Celtic : 05.11 Perşembe 20:00
Roma-Fulham : 05.11 Perşembe 20:00
Everton-Benfica : 05.11 Perşembe 22:05
FB-Steaua Bükreş : 05.11 Perşembe 22:05
Villareal-Lazio : 05.11 Perşembe 22:05

Sunday, 1 November 2009

Cumartesi

Güzel maçlar vardı. Napoli 2-0 geriden gelip deplasmanda Juve'yi 2-3 yendi, Hamsik 2 gol attı, Amauri De Sanctis'e son saniyede çift dalınca kırmızıyı gördü. Zaten Juve'nin nasıl 2-0 öne geçtiğini izlemek maçı keşfetmeye yetiyor. Trezeguet'nin golü fena değil, 2. gol ise Napoli savunmasının asisti. Ferrara'nın takımı istikrarlı bir onbire kavuşturamadığı ve takımı Diego'dan başka ileri götürecek oyuncu bulamadığı görülüyor. Giovinco çok genç, forvetler çakılı, orta sahada defansif oynayanlar tek taraflı oyunun üretkensizliğinde boğuluyor. Bu maçta savunmayı da iyi yapamayınca Hamsik meydanı boş buldu ve affetmedi. Napoli zaten iyi bir takım, onları hapsedemeyince hücumda da etkili olmalarına fırsat vermiş oluyorsunuz. Daum'un GS maçı boyunca her pozisyon sonrası blokları koruyun işaretlerini hepimiz gördük. Bu oyunun olmazsa olmazı kademeli savunma. Açıklar ancak böyle kapanıyor.
Bu sene bunu yapamayan diğer takım da bu işin kitabını yazan Benitez'inki. Fulham'dan 3 gol 2 kırmızı kart yemeleri savunmada Kyriagos'un varlığıyla korkunç bir hal aldı. Degen-Carragher maçı çevirmek isteyen tek adam olan Torres'e yardım etmediler. ManU galibiyeti dönüşün başlangıcı olamadı, L'pool yokuş aşağı gitmeye devam ediyor, bu sezon artık kaybedildi gibi. Chelsea ve ManU net galibiyetler alıyor, Arsenal de saman alevi gibi parlayan Tottenham'ın ateşini söndürdü. 2 dakikada 2 gol yiyen PL takımı şampiyonluğa oynayamaz. Tabii burada Fabregas'ın da hakkını vermek lazım, müthiş bir gol attı.

İspanya'da ise Madrid kör topal 10 kişi kazanırken (Albiol erken atıldı), Barça sürpriz kayıplar vermeye devam ediyor. 90'da Osasuna'dan golü yiyip 1-1'le puan bıraktılar. Geçen sezonu artıyorlar. Herşeyi kazandıktan sonra Guardiola'nın birşeyleri değiştirme çabası boşuna değildi ama henüz işe yaramadı. Çünkü sadece strikerı değiştirmekle herşey çözülmüyor. Sorun savunmada. Alves'in yokluğu çok önemli. Milito'nun dönmesi onları pozitif etkileyebilirdi. Aynı Ronaldinho'nun Milan'a dönüşü gibi. Formunu ve etkisini arttırdıkça takım kıpırdanıyor. Topu ileri sürüklüyor, rakibinin üstüne üstüne gidiyor. Herşeyden önemlisi hızlanmış durumda. Pato ve Borriello'nun gol atmaya başlamaları bu yüzden. Parma'yı 2 golle geçerlerken azıcık üzüldüm ama Milan toparladı, yine de üst seviyede değiller, Serie A'da ilk 4'te olacaklardır.
Son satırlar hala çağ atlayamayan Mustafa Hoca'ya. 3 günde bir maç oynayamayan takımın CL'de ne işi var hala anlayamamış. Türkiye'nin maçı, sizin için savaşıyoruz ağlamaları bence artık eskidi. Bunu tartışma konusu yapıyor olmak yetersizlikten başka birşey değil. Geçen senenin şampiyonunun siyah beyazlılar olması esas kaybıdır Türk futbolunun.

Friday, 30 October 2009

Sağlam Maç Listesi

TSL

BJK-Ankaragücü : 31.10 Cumartesi 20:00
GS-Sivasspor : 01.11 Pazar 16:00
Kayserispor-FB : 01.11 Pazar 20:00

PL

Arsenal-Tottenham : 31.10 Cumartesi 14:45

Serie A

Juventus-Napoli : 31.10 Cumartesi 19:00
Milan-Parma : 31.10 Cumartesi 21:45

Bundesliga

Stuttgart-Bayern Münih : 31.10 Cumartesi 16:30
Schalke-Leverkusen : 31.10 Cumartesi 19:30

Wednesday, 28 October 2009

Sağlam Maç Listesi

Carling Cup

Arsenal-Liverpool : 28.10 Çarşamba 21:45

Serie A

Juventus-Sampdoria : 28.10 Çarşamba 21:45
Napoli-Milan : 28.10 Çarşamba 21:45

Türkiye Kupası

GS-Bucaspor : 28.10 Çarşamba 19:00

Who's Better?

NBA başladı. Potansiyel final belli; LAL vs Boston. Boston ilk maçta Cleveland'ı evinde yenerken LAL Clippers'ı rahat geçti. Muhtemel finalde ilk beşlere bakmak lazım. Hangisi daha iyi tartışılır.

LA : Fisher-Artest-Kobe-Gasol-Bynum (Lamar)
Boston : Rondo-Allen-Pierce-Rasheed-Garnett

Monday, 26 October 2009

Keita

Barcelona'nın Zaragoza'ya yarım düzine gol attığı maçın yıldızı Keita. 3 gol, 2 asist, muhteşem bir oyun. Madrid'in Sporting Gijon deplasmanında 2 puan bıraktığı haftada Barça geçen seneden enstantaneler izletmiş. Xavi-İniesta-Keita üzerine Ibra etkili olmuş. Goller burada.

Sunday, 25 October 2009

Büyük Maçlar

İster pazarlama harikası deyin, ister Avrupa'nın gücü; FB-GS'yi bizden başkası izlemezken, Liverpool-Manchester United maçını tüm dünya izlesin diye pazar 16'ya koyuyorlar. Biz kendi kendimize sahaya ısınmaya çıkan futbolcuların kavgasını izlerken, dünya Gerrard'sız Liverpool'un ManU'yu yenmesini izledi. Benitez eksiklerini iyi değerlendirmiş, kurtarıcı Benayoun ilk 11'deydi. Liverpool'un kadro kalitesinin zayıf olduğunu daha önce de belirtmiştim. Ferguson maçtan önce tuhaf şeylerin olabileceğini, form veya kadronun önemli olmadığını söylemişti. Nitekim öyle de oldu. Manchester oyunu domine edemedi. Benitez'in kovulma söylentileri de böylece tarihe gömüldü. Şahsen ben artık değişim zamanı olduğunu düşünüyorum ama takım sahipleri İspanyol'dan memnun olduklarını belirtiyorlar. Transferde oldukça başarısız bir 2 sene geçirdi. Benchte kimse yok. Bu geçici bir galibiyet mi dönüm noktası mı kısa sürede belli olacaktır.Köyümüze dönelim. Maça çok iyi başlayan FB oldu. Önde müthiş bir baskı vardı. Baros'un ilk dakika sakatlığı GS için büyük şanssızlıktı. Topu ileri taşımada ona çok ihtiyaçları vardı. İki bek; Lugano ve Bilica arasına kimse koşu yapmayınca etkinlik yaratılamadı. Nitekim ilk gol geldikten sonra güven kaybıyla birlikte şahsi hatalar başladı. Leo Franco iki degajı FB'lilere teslim etti. Alex'i düşürüp penaltı yaptırdı. Kötüydü. Önündeki iki bek ise beklenmedik şekilde iyi mücadele eden Kazım'la beladaydı. Zan ve Servet Kazım'ın fizik mücadele ve faullerinden yıldılar, sinirlendiler, oyunu kuramadılar. 2. yarı ise Kazım'ın oyundan düşmesiyle GS daha üstün olmaya başladı. FB yoruldu, ama yine bir hatadan bir penaltı golü geldi. 4 dakika sonra kornerden Hakan Balta'nın golü geldi. Maç giderek GS'ye dönüyordu. Ancak Carlos'un yaptığı faulde Keita maç boyunca başına gelenlere isyan etti ve yumruğu yapıştırdı. Kırmızı kartı görünce maç bitti diyorduk ki, sonradan oyuna giren Aydın %100 gol pozisyonunu kaçırdı. Asıl dönüm noktası belki de burasıydı. Oyundan çıkan Arda ve Elano yine birlikte etkin olamadılar. Arda eski yeri olan kanatta oynamayı artık sevmiyor gibi, forvet arkasında çok daha etkin. GS bu sorunu sezon ilerlemeden çözmeli. Topal bu takıma hepsinden daha fazla lazım. FB ise takım olarak iyiydi. Takım savunması üst seviyedeydi. 60'tan sonra düşen takım, değişikliklerle toparladı. Daum iyi bir takım çıkardı sahaya ve üretken oldular. Topuz-Gökhan ve Vederson-Carlos savunmada çok iyi, hücumda da yeterliydi. Cristian bu takımın kilidi, Emre de onu önde çok iyi tamamlıyor. FB için işler yolunda gidiyor. GS için bir maç kaybı çok önemli değil ama Baros'suz kalmaları ciddi handikap.

Friday, 23 October 2009

Sağlam Maç Listesi

TSL

TS - Kayserispor : 23.10 Cuma 20:00
Eskişehirspor - BJK : 24.10 Cumartesi 20:00
FB - GS : 25.10 Pazar 20:00

PL

Liverpool - Manchester United : 25.10 Pazar 16:00

Serie A

Fiorentina - Napoli : 25.10 Pazar 16:00

Bundesliga

Schalke - Hamburg : 25.10 Pazar 16:30

Ligue 1

Marsilya - PSG : 25.10 Pazar 22:00

Thursday, 22 October 2009

Çarşamba - CL

Casillas 100. Avrupa kupası maçında inanılmaz kötüydü. Neyseki karşı kalede de durumlar pek içi açıcı değildi. Dida elindeki topu bacağına çarptırıp yere sektirince kurt Raul golü yapıverdi. Maç sonunda ise stadı mutlu terkeden Milan'dı. Ronaldo'suz eksik görünen beyaz şimşekler Nou Camp'a bu haliyle pek rakip olacak gibi görünmüyor. Diğer bahsedilecek maç ise Almanya'daki BJK maçı. Bu sezonun en iyi BJK'si olduğu herkesin görüşü. En azından maçın 2. yarısı. Ben bu şekilde düşünmüyorum. Wolfsburg sağlı sollu müthiş bastırdı, çok gol kaçırdı, oyun tek kale oynandı, özellikle 2. yarı. Bir gol bulsa Wolfsburg maç en az 3-0 olurdu. Ama Denizli şanslı hoca, Grafite atılınca maçı kazanabilirlerdi bile. BJK iyi oynamıyor, üst düzey bir takım disiplinine, savunmasına ve kurgusuna sahip değil. Nihat yurtdışındaki Nihat değil, futbolu 2 gömlek geriye düştü. Sol bek yok, sağ bek yok. Ekrem her yeri dolduramıyor. Avrupa grubunda 4. olacaklarını düşünüyorum. 3. olurlarsa başarıdır.

Rubio

Onu canlı izlemek büyük keyifti. 19 yaşında bu kadar büyük bir yetenek uzun zamandır görmemiştim. Euroleague'de bu kadar rahat oynayan, Solomon'u rahat rahat geçen, asist-sayı-ribaund yapan genç Rubio NBA'e gitmeyerek büyük bir olgunluk göstermiş diye düşünüyorum. Isınırken bile şut yüzdesi %75 civarındaydı. Çok vurdumduymaz görünmesine rağmen o kadar süratli bir giriş yaptı ki, FB karşısında duracak gücü bulamadı. Zaten maçta FB'nin şansı olmadığı açıktı, Solomon'un 3 sayı denemeleri dışında herhangi bir varlık gösteremediler, formsuz oldukları çok açık. Tanjeviç bile maçı erkenden bıraktı. Keyifli bir maç değildi ama Rubio ve asistlerini, hareketlerini izlemek büyük keyifti. O yaşta bu kadar iyi bir oyun görüşü, esneklik, atletiklik hatta savunma o gencecik adama hediye edilmiş. Tekrar izleme şansım olur mu bilmiyorum ama fırsatınız olursa kaçırmayın derim.

Wednesday, 21 October 2009

Southgate Out!

M'boro başkanı taraftarın azalan ilgisine daha fazla dayanamadı ve son maçı 17.459 kişi izleyince (tarihlerindeki en düşük izleyici rakamı) takımı düşüren eski yıldızını takımdan uzaklaştırdı. Southgate uzun süredir takımın başında ve hiç iyi oynamayan, skor üretemeyen bir takım yaratabildi ancak. Middlesbrough geçen sene kabus gibi bir sezon geçirmiş, küme düşmüştü ve bu sene de tekrar geri dönmek için pek umut vermiyor. Seyirci gelmiyor diye tadı kaçanlar var, biz de gayet normal.

Salı - CL

Star'ın maçsız geçirmemize sebep olduğu 2. CL gecesine dair bir sürü not var. Sunderland'e kaybeden Liverpool Anfield'da Lyon'a mağlup oldu. 4 maçtır kaybeden kırmızılar 22 yılın en kötü sürecini yaşıyor. İşin kötüsü; haftasonu oynanacak ManU maçı öncesi dünkü maçta kaptan Gerrard tekrar sakatlandı. Torres ve Glen Johnson da sakat. Maçın sonlarında Benayoun'un yerine Voronin'in girişini ise kimse mutlu karşılamadı. Anfield'da tatsız sesler vardı. Rafa L'pool kariyeri boyunca hiç bu kadar zor duruma düşmemişti. 1-0 öne geçmesine rağmen bir türlü savunma dörtlüsünü istikrara sokamayan Rafa Lyon'un 2 gol bulmasına ve takımın gol yemeye devam etmesine engel olamadı.
Canı sıkılan bir başka İspanyol ise Guardiola. Geçen seneki efsane takımın yerinde yeller esiyor. Ne Eto'o ne de Barça bu işten karlı çıkmayacak demiştik. Ahenk bozuldu. Gerçi henüz çok erken ama Nou Camp'ta Rubin Kazan'a kaybetmek kötü sinyal. Ibra her maç gol atıyor belki ama takımı ileri taşıyan dinamik bir forvet değil. Orta saha daha çok yoruluyor. Savunma da orta saha az top yapınca açık veriyor. Galibiyet golünü atan Gökdeniz.

En son canı sıkılan 2 kişi Wenger ve Mourinho. Wenger çok önemli değil belki ama Mourinho 3 maçta 3 beraberlikle 3 puan alabildi ve grupta son sırada. Kiev'i geçemediler, Sheva kıs kıs gülüyordur. L'pool ve Inter bir üst turda olmazsa büyük kıyamet kopar. Her ikisinin de kalan maçları hatasız kazanmaları şart.

L'pool : Lyon (D), Debreceni (D), Fiorentina
Inter : Kiev (D), Barça (D), Rubin Kazan

Son notum Mutu'yla ilgili. Müthiş oynayan genç Jovetic'in onu arka planda bırakmasına çok dayanamamış olmalı ki 2 müthiş gol attı Debreceni deplasmanında. Goller burada.

Tuesday, 20 October 2009

Sağlam Maç Listesi

CL

Chelsea - Atletico Madrid : 21.10 Çarşamba 21:45
Real Madrid - Milan : 21.10 Çarşamba 21:45
Wolfsburg - BJK : Çarşamba 21:45

UEFA

Lazio - Villareal : 22.10 Perşembe 20:00
Steaua Bükreş - FB : 22.10 Perşembe 20:00
Celtic - Hamburg : 22.10 Perşembe 22:05
GS - Dinamo Bükreş : 22.10 Perşembe 22:05

Monday, 19 October 2009

Pazar

Yurdum maçlarına dönelim. 2 kritik maç vardı; birincisi özlediğimiz gündüz maçı olan FB-Antep. Takımın asları sakat veya yorgun oldukları için kadroda yoktu. Aslında Alex yoktu, gerisi boştu demek yerinde olacaktır. Buna rağmen iyi başlayan ve golü bulan takım FB oldu. Sonra diğer maçlar gibi bunu da rahatça kazanabileceklerini düşünüp geri çekilen sarı lacivertliler rakibe oyun üstünlüğünü verdi. Daum'un oyuna geç müdahale etmesi, Cristian'ın GS maçını düşünerek karttan kaçınan yumuşak oyunu takım savunmasını zaafa uğrattı. Çok eleştirilen Kazım ve Emre haricinde adam eksilten de olmayınca Antep'in Brezilyalısı müthiş 2 gol atarak rekoru bitirdi. Aslında maç başı çok yumuşak olan Antep savunmasıydı ve FB maçı erken bitirmemenin cezasını kötü ödedi.
GS-TS maçı ise gerçekten bol gollü ve zevkliydi. GS erken bulduğu gollerle rehavete girince TS şok 2 gol buldu. Colman gerçekten formda ve Arjantinli sağlam bir çift ayak izlemek keyif veriyor. Serkan 2-2'de karşı karşıya kaçırınca maç döndü. Nihayetinde 90 dakika 4-3 biterken Türkiye'de iyi savunma yapan bir takım olmadığını açıkça gördük. Kolay gol yiyor tüm takımlar, çok atan kazanıyor. GS bu yönden avantajlı. Müthiş bir potansiyel; kötü oynarken bile Keita, Arda, Kewell, Baros, hatta Elano her an sonucu değiştirebilir. GS'dan puan almak kolay değil.

Not : Milan 1-0 mağlupken bitirdim, maç izlemekten sıkılıp uzun süre sonra. Roma gayet iyi oynuyor ve Milan tribünleri homurdanıp duruyordu. Ronaldinho-Pato birer gol atıp maçı almış, nasıl toparladılar izlemek lazım. Yine de Zambrotta-Seedorf gibi son kullanma tarihi geçmiş yıldızlar Milan'a yakışmıyor. Pirlo hariç takımı satsa Galliani kimse üzülmez herhalde.

Sunday, 18 October 2009

Cumartesi

Gerrard ve Torres'siz Liverpool'un puan kaybıbeklenebilirdi ancak kimse sahaya giren balondan yenecek golü hesaba katmamıştı. Ucuz gazeteler gibi manşet atmak lazım, Rafa'nın balonu söndü. Takım 2 sene öncesine göre çok gerilerde. Alonso'nun gidişiyle iyice gerileyen takım savunması her hafta açık verirken, Gerrard ve Torres'siz üretkenliğini de kaybetti. Şu bir gerçek ki; L'pool şu an ne Chelsea ne de ManU ile yarışabilecek seviyede. Aquilani'nin buna ilaç olması da çok zor.

Diğer maçlara göz atmak lazım; Chelsea mağlup, 2. mağlubiyetlerini aldılar.Villa bu ligin üst seviye takımlarından. Everton gibi büyükleri çelmeleyebilecek nadir ekiplerden. Friedel'ın yumurtladığı ilk golden sonra geri gelmek kolay değil Ancelotti takımı karşısında. Kornerden uzun süredir gol yemeyen takımın 2 kafa golünü çok kolay yemiş. Pierre'in dediği gibi; yiyeceksen güzel gol yiyeceksin. Tottenham galip, Defoe yine golünü attı, Harry Redknapp eski taraftarı tarafından alkışlarla karşılandı ama onları üzdü.

Inter 5 attı, Milito-Eto'o olmasa da Mourinho Genoa'yı dağıttı. Madrid iyi, Higuain kardeşine hiç benzemiyor, Marcelo müthiş gol attı, Sevilla maçı eleştirileri sonrası kendine gelmiş. Lyon mağlup, Valencia-Barça kötü maçtı; 0-0 ve Messi milli takımda bitirdiği enerjisini yenileyememenin sıkıntısını yaşadı. Iniesta zorladı ileriyi, müthiş yumuşak çalımlarıyla tekrar sevdirdi kendini. Rakip Valencia iyi bir kadroya sahip her zamanki gibi, Pablo Hernandez'i çok beğendim, Abidal'i feci zorladı. Joaquin'in devri kapanıyor tabii, Mata Vicente'yi kesmişti, sıra sağ kanada gelmiş demek.

Friday, 16 October 2009

Sağlam Maç Listesi

TSL

BJK - Kasımpaşa : 17.10 Cumartesi 20:00
Gaziantepspor - FB : 18.10 Pazar 16:00
GS - TS : 18.10 Pazar 20:00

PL

Aston Villa - Chelsea : 17.10 Cumartesi 14:45

Serie A

Juventus - Fiorentina : 17.10 Cumartesi 19:00
Genoa - İnter : 17.10 Cumartesi 21:45
Lazio - Sampdoria : 18.10 Pazar 16:00
Milan - Roma : 18.10 Pazar 16:00

La Liga

Valencia - Barcelona: 17.10 Cumartesi 23:00

Bundesliga

Stuttgart - Schalke : 17.10 Cumartesi 16:30
Werder Bremen - Hoffenheim : 17.10 Cumartesi 16:30
Hamburg - Leverkusen : 17.10 Cumartesi 19:30

Wednesday, 14 October 2009

Monday, 12 October 2009

Tercih

Altı dolu olmayan birşeyin üzerine ağır yükler bindirmek hep olumsuz sonuç vermiştir. Ama bunu yükleyen hiçbir zaman objektif olarak aşağısının zayıf olduğunu kabul etmiyorsa inşa edilen şey her halükarda çökmeye mahkumdur. Gurbetçi futbolculardan Nuri ve Mesut'un tercihleri de bana bunu hatırlattı. Nuri çok gençken A milli oldu. Mesut'u beceremedik. Haftasonu Mesut'u Alman ilk 11'inde izleyince buruldum. Almanlar ihtiyaçları olan teknik, top tutacak, hücuma dönük orta saha oyuncusuyla öyle rahatlamışlar ki. Mesut sağında solunda koşturan Alman dinamoları sayesinde ileride fink atıyor. Ara paslar, şutlar, çalımlar, Ballack'tan daha çok keyif veriyor. Biz ise hala Nuri'nin bir türlü gelmeyen patlamasını bekleyip duruyoruz. Gidilemeyen 2. Dünya Kupası bize kapak oldu, Avrupa Şampiyonası'na gitmeyeni zaten dövüyorlar!

Monday, 5 October 2009

8'de 8 İçin Gerekenler

  • Alex
  • Alman teknik direktör (Daum)
  • Formda kaleci (Volkan)
  • Kötü geçirilmiş önceki sezon
  • Formu yükselen defansif orta saha (Cristian)
  • İyi savunma (Yediği : 3)
  • Kalitesiz rakipler
  • Kötü bir lig

Friday, 2 October 2009

Sağlam Maç Listesi

TSL

TS - Gaziantepspor : 02.10 Cuma 20:00
BJK - Denizlispor : 03.10 Cumartesi 20:00
Ankaragücü - GS : 04.10 Pazar 16:00
FB - Gençlerbirliği : 04.10 Pazar 20:00

PL

Chelsea - Liverpool : 04.10 Pazar 18:00
Aston Villa - Manchester City : 05.10 Pazartesi 22:00

La Liga

Sevilla - Real Madrid : 04.10 Pazar 22:00

Bundesliga

Stuttgart - Werder Bremen : 04.10 Pazar 16:30
Hertha Berlin - Hamburg : 04.10 Pazar 18:30

SPL

Glasgow Rangers - Celtic : 04.10 Pazar 14:30

Thursday, 1 October 2009

Did You Know?

  • Arsene Wenger'in profesyonel olarak sadece Strasbourg'da 11 maç oynadığını?
  • Kendisini Arsenal'e önerenin Gerard Houllier olduğunu?
  • Sezon ortası gelip ligi 3. bitirdiğini?
  • Ertesi sezonu (ilk tam sezonu) duble (PL-FA) yaparak kapattığını?
  • Nagoya Grampus Eight'in başında Japonya'da hiç beraberlik almadığını? (Çünkü berabere kalmak yoktu ve maçlar uzatma+penaltı ile belirleniyordu!)
  • Resmi olarak takımın başına geçmeden 1 ay önce Vieira'nın transfer edilmesini istediğini?
  • The Evening Standard'ın onun gelişini 'Arsene Who?' manşetiyle karşıladığını?

Sıkıcı

Atletico Madrid teknik direktörü Abel Resino, Porto deplasmanına gitmeden önce Mustafa Denizli'nin yaptığı konuşmanın çok benzerini yaptı. Bu maç benim kariyerimi etkilemez! Aslında bu açıkça; "Takımımın bu maçı kaybedeceğini biliyorum, ey futbolcular size güvenim bu kadar, ama ben bu maçtan sonra kovulmam, 1-2 maç daha kaybedersem ancak giderim!" demekten başka birşey değil. Sonuç olarak her ikisi de maçlarını kaybettiler deplasmanda. Zaten kazanamayacakları o kadar belliydi ki, insan maçın karşısında maça odaklanamıyor. İlker Yasin'in müthiş! yorumları ve ses tonuyla zaten maç ilk 10 dakikada çığrından çıktı. Rüştü'yü eleştirmeye kadar vardırdı işi kendileri. Rüştü kötü, giderek de form kaybediyor ama her önüne gelene şut çektiren 10 kişi daha var siyah beyaz formalı. Üretemeyen bir orta saha, orta sahadan şut çeken forvetler... Takım yokuş aşağı gidiyor ve dur diyebilen yok. Wolfsbur'un Old Trafford'da oynadığı futbolu görünce çok gerilerdeyiz diyebiliriz rahatça.