Sunday, 30 November 2008

007

Gitmeden önce çok fazla kötü eleştiri duyarak beklentimi yerin dibine indirmiş bir şekilde sinema koltuğuna yerleştim. Filmi hiç James Bond müziği duymadan bitirdim. Sonra dönüp bakınca eleştirilerin haklı olduğunu düşündüm. Sonra kendi kendime kızdım, Bond'u nasıl beğenmem, deli miyim dedim. Beğendiklerimi sıraladım, neden böyle yapıldığına dair bahaneler ürettim. Birincisi Daniel Craig'in oynadığı ilk film kronolojik olarak ilk Bond filmiydi. Bu yeni filmle beraber nasıl Bond olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Bunlar bahaneler olabilir (Batman'i de yeniden yapıyorlar ama neyse!!!). İçkisinin nasıl ortaya çıktığını, neden kırılmadık ceviz bırakmadığını anladık. Güzel. Mission Impossible tadında olmasa, hafif Bond tadı bulsaydım daha çok sevecektim. Olmamış demeye dilim varmıyor işte.

Messi

Ona daha kaç post ayırırım bilemiyorum. Dün akşam Sevilla karşısında yaptıklarından sonra bunu kestirmek güç. Sevilla eski gücünden uzak, yıldızları karşı takımdaydı zaten. Maç 0-1 giderken ufaklık yine ortaya çıktı; önü bomboş, peşinde 2 kişi, girmedi ceza sahasına, çaktı köşeye. Maçı bitirdi, sonra Sevilla Fabiano atılmış 10 kişi açıldı, Messi bir tane daha bıraktı ağlara. Ronaldinho'yu neden bırakır bir takım? İşte bu yüzden. Vialli - Del Piero hikayesi...

Goller

Kezman - Guiza

FB evindeki derbileri kazanmaya devam ediyor. 7 maçtır BJK'ye ligde kaybetmiyorlar. Hala Kadıköy fobisinden bahsetmek gerilerde kaldı. İyi oynayarak kazanmıyorlar üstelik, diğer maçlarda göstermedikleri çabayı ve mücadeleyi sergiliyorlar, rakipler de kötü oynayarak yardım ediyor. Ligin tepesi iyice sıkıştı, 5 puan içinde (GS de kazanırsa) 6 takım var. Selçuk yuhalandığı günleri geride bırakıp takımın orta sahasının yıldızı olarak takımın yükünü çekiyor. Gidenler - gelenler - yabancı kontenjanı sonrası "devamlı oynadım, form tuttum" diyor. Ama bu maçları kazanmak FB için çok iyi değil aslında, kötü giden şeylerin üstünü geçici örtüyor. Ve sonrasında geçen seneki gibi elde hiçbirşey kalmayabilir. Rıdvan Dilmen'e göre, takım Kiev ve ligde puan kaybetmezse devre arası transferler için yönetim çabalayacak. Yabancı kontenjanı aslında dolu, yedek yabancılarda gerçekten yedek kalması gerekenlerdi BJK maçında. Mustafa Hoca'nın neyi yanlış yaptığını söylemek zor bence, çünkü BJK kötü oynamadı. FB hataları daha iyi değerlendirdi sadece. Son not Guiza ile ilgili. Aslında ona ayıracaktım postu ama, maçı atlayamadım. Guiza bana Kezman'ın FB'deki hayat çizgisini hatırlatmaya başladı. Konya'da muhteşem bir aşırtma golü atınca Sırp oyuncu, nefes almıştı. Guiza dün aynısını yaptı. Kezman'dan daha çok koşuyor, daha faydalı kabul ama Carlos'un ortasına çizgide ıska geçmek ancak halef selef ikilinin icraati olabilirdi. Kezman gibi sıkıntılı, gülmeyen, bunalımlı bir hali var. Üstelik bu adam Türk futbol tarihinin en pahalı transferi. 14 milyon euro'ya FB 2 orta saha oyuncu alsaydı şu an CL'de bir üst turda, ligde de liderdi bence.

Terminator Salvation

Friday, 28 November 2008

Sert

Cuma akşamı programları yatınca evde işin yorgunluğu cuma maçıyla pek güzel çıktı. Maç da güzeldi açıkçası. Messi yoktu belki sahada ama PL seviyesinde mücadele vardı. TS'un orta sahasına hayat veren Selçuk oyununu geliştirmekten geri durmuyor, onun yerine Burak'ı FB'ye getirmek yanlışmış, bu açık. Kayseri evinde yıpratılması zor bir takım, zaten oyuna hakim başlayan da onlardı. Umut penaltıyı kaçırınca, ki neden Umut attı onu da anlamadım, oyunun dengesi bozulmadı. Kayseri durmadan yetiştirdiği ve bulduğu, aynı tornadan çıkmış gibi benzer sertlik - oyun disiplini - teknik sahibi oyunculara yenisini ekliyor. Kimseyi de satmıyorlar, kadro çok zengin. Yeni sol açıkları hiç fena değil. Turgay - Puroviç - Aghahowa olmayınca gizli forvet Mehmet Topuz olmuştu, Cangele'nin yanında. TS golü attığı an bu maçı kazanamayacağı belliydi, hakem de kötü maç yönetince buna yardımcı oldu. Geçen haftaki Sivas için maçı çok övgü duydum, Kayseri - TS maçı için de bu söylenebilir.

Metalist

Deplasmanda BJK'nin Avrupa dağılmalarına alışkın olmamız sebebiyle Metalist maçını Ukrayna'da kaybetmelerini çok yadırgamamıştım. Ama GS evinde Metalist'e yenilince Türk futbolunun gelişme kaydetmek bilmeyen çizgisini sorgular oldum. Bir iyi bir kötüyüz, hep gündemdeyiz ama favori olduğumuz maçları kaybetmek sürpriz olmuyor maalesef. Hakemin hatalarını, Ukrayna komşusu Polonya'dan olmasını bir kenara bırakalım, GS'nin yönetim karışıklığı iç saha maçlarına bile yansırsa yapılan onca transfer, Arda Turan gibi yetenekler amaçsız bir iç lig sezonu yaşamaktan öteye gidemezler. Lig de şu an TS ve BJK dışında kimseyi tatmin etmez. Metalist'in dinamik ve sert ayakları pozisyon verdi aslında ama Servet'in yıllarca FB'de yaptığı ve geçen sene GS'de hiç yapmadığı bir hatadan çıkan pozisyonu affetmemeleri biraz şans biraz kalite. Niye tırmalıyoruz bu futbolu, sorarım (x+1)'inci defa.

Wednesday, 26 November 2008

Sessizlik Erdemdir!

Roberto Carlos artık susmalı! Demeç vermek yerine katkı yapması gerekiyor, ama ona da fiziği el vermiyor. İsmi Vederson'un önüne geçtiği için takım zarar görüyor. Her yerde demecini görmekten sıkılıyor insan. Her kaybedilen maç sonrası konuşan takım kaptanı Alex değil Carlos. Erman Toroğlu gibi konuşmak içime otursa da; ayaklarını konuştursun çenesi yerine. Burası İspanya değil.

Sunday, 23 November 2008

Annuyé

L'attaquant de l'équipe de France Nicolas Anelka a confié s'être ennuyé, mercredi, lors du match amical France-Uruguay (0-0), dans une chronique pour le site Les Dessous du Sport : «Si les supporters se sont ennuyés, il faut savoir que les joueurs aussi. Il faut comprendre les joueurs. Nous sommes fatigués, il y a de nombreuses échéances en club. Et c'était un vrai match amical. On doit le faire, on le fait, c'est le business

Anelka milli maçta sıkılmış, taraftarların oyuncuları anlamasını bekliyor, yorgunlar. Futbolu iş olarak gördüğünü saklamıyor.

Kısır

Ankaragücü - FB : 0-0
Ankaraspor - GS : 0-0
TS - Sivasspor : 0-0
Liverpool - Fulham : 0-0
Chelsea - Newcastle : 0-0
Aston Villa - ManU : 0-0
Sevilla - Valencia : 0-0

Bir Devrin Sonu

Lise zamanı, küçükken ufacıkken tanışmıştım onunla. Çok tatlıydı. İçi sıcacıktı. Sıcaklığıyla soğukluğu bir arada eritebiliyordu. Sevmiştim onu. Bağımlılıktı, son zamanlarda bile hayatımdaydı. Geçen gün görüştük en son. Ve şimdi öğrendim ki artık yaşlanmış, tercih edilmiyormuş, yerine yenisini koymuşlar. Hoşçakal "Dondurmalı Cherry Pie". Alacağın olsun McDonald's, böğürtlenliyi kim yer ki!

Wednesday, 19 November 2008

Rekabet

"Dünyanın bir numaralı yazılım şirketi Microsoft, PC’leri virüslerden koruma programını gelecek yıldan itibaren kullanıcılara ücretsiz verecek. Güvenlik yazılım firmalarının canını epey sıkacak bu kararla merkezi Washington eyaletinin Redmond kentinde bulunan Microsoft, kod adı Morro olan güvenlik yazılımını gelecek yılın ikinci yarısından itibaren kullanıcıların ücretsiz indirmelerine izin verecek. Morro adlı güvenlik yazılımı, Microsoft’un 30 Haziranda satışına son vereceği, 49,95 dolara sattığı Windows Live OneCare adlı güvenlik yazılımının yerini alacak. Microsoft’un ücretsiz güvenlik yazılımı sunmasının Symantec, McAfee gibi bağımsız virüs programı üreticileri açısından önemli bir pazar sorunu yaratması bekleniyor."

Önce virüsleri yarattılar, sonra virüs koruma programlarını, şimdi de ücretsiz virüs programı çıkacak. Rakiplerin virüs üretimini teşvik etmemesi mümkün mü? Tuhaf bir senaryo, paradoks hatta.

And The Oscar Goes To ...

Futbol Akşamı

21:30 - TRT 1 - Avusturya - Türkiye
21:50 - Kanal A - İngiltere - Almanya
22:00 - NTV Spor - İskoçya - Arjantin

Ortadaki en güzeli, plase sondaki, ilki mecburiyet.

Takas

Mourinho Drogba'yı, Ancelotti Adriano'yu istiyor. Herkes için müthiş olur. Anelka mutsuz olur, devre arası ayrılır o ayrı.

Get Out!

Ancelotti ne zamandır iş arıyor kendine, daha doğrusu keyifli emeklilik. Geçen günlerde İtalya milli takımını çalıştırmak istediğini açıklamıştı. Şimdi de bir Afrika takımını, Fildişi Sahili'ni çalıştırmanın güzel olabileceğini söylemiş. Adam Milan'ı çalıştırmaktan sıkılmış, istemiyor artık, görmeli Galliani. Giderse kim gelir bu çakma Galacticos'un başına meçhul tabii.

Sunday, 16 November 2008

Battlestar Galactica

Geçen bayramdan beri sar(dırıl)mış olduğum dizinin 4. sezonunun ortasına gelmeyi başardım. Muhteşem, sürükledi resmen. Bilim kurgu - macera seven bir adam için fazla iyi. 2009 başında kaldığı yerden devam edecek ve bir sinema filmiyle son bulacak seri. Amiral Adama'dan ayrıldığıma üzülmek bir kenara dursun, kalın belli deli sarışın Kara Thrace özlemlerim içerisine girecek. Saylonların en çekici ve karmaşığı "Six" Gaius Baltar'ın olamayacak kadar derin, hele Saul Tigh'ı öpünce yok artık demekten kendimi alamadım. Karmakarışık oluyor kafası insanın, naparım yeni bölüm gelene kadar, Heroes'da 1. sezonun sonunda kalmıştım, ona mı sarsam dedim, downloada başladım. İzlemeyen varsa hemen izlemeye başlasın, sonunu yazmadan ben bu satırlara. "Six" hangisi tahmin etmek zor olmasa gerek.

Saturday, 15 November 2008

PL Gol Kralı

13 maç, 10 gol! PL TSL'den daha kolay ligmiş, haberimiz yok! Kezman da Fransa'da gol kralı olursa şaşırmam.

Thursday, 13 November 2008

Breno

Bayern'in Sao Paolo'dan 13 milyon euroya transfer ettiği stoper Nesta'dan umudu kesen Milan'ın hedefinde. Bayern'de pek şans bulamayan oyuncunun önce kiralanıp sonra bonservisinin alınması gündemde. Transfere Bayern'de oynayan Oddo da katılabilir.

Turgut Özakman

Mimar Sinan’ın ilk eserini 55 yaşında çizdiğini anlatan Özakman, emekli olunacak yaşta muhteşem bir hayata başlayan Mimar Sinan’ın Süleymaniye’yi 70, Selimiye’yi ise 85 yaşında yaptığını belirtti.

“40 yaşında bir gerçeği keşfetmeye başladım. Yaşlılığınız için dost biriktirin. Size elinizi uzatacak dostlarınız yoksa çok sıkıntı çekersiniz.”

“Gençleri sevmek diyoruz. Onların sevgilileri var, bizim sevgimize muhtaç değiller, ama bizim saygımıza muhtaçlar. Adam yerine konmaya düşüncelerini dinlenmesine ihtiyaçları var. Onun için çocuklarımızın geleceğini planlarken onların fikirlerine danışalım.”

42 Ay

Bir insanı sevmek için kaç gün gerekir? Ya da kaç ay? Kaç senede seversiniz? Aşık olmak için ne kadar zaman lazım sizce? Peki ya aşkın bitmesi? 3 yıl derler bitişine, sonrası aşk değil sevgidir derler. Kimbilir belki de siz ilk görüşte sevenlerdensiniz. Ben seveli tam 42 ay olmuş, dile kolay ...

Wednesday, 12 November 2008

Golcü Madrid

İspanya'da bu aralar bol gollü maçlar moda. Barça Madrid'in ligdeki gol rekorunu kıradursun 6'şar atıp, Madrid de kendi gol yeme rekorlarını alt üst ediyor. Önce ligde Malaga'dan Higuain'in 4 golüyle zar zor 10 kişi kalsalar da 4-3 bir galibiyet, ardından 3-2 mağlubiyetin rövanşında yine 4-3'lük bir galibiyet ve kupadan eleniş. Juventus mağlubiyeti sonrası zaten koltuğu sallanan Schuster oldukça sıkıntılı. Ön liberoda Gago ve Diarra varken neden Guti ile oynadığını anlayamıyorum. Zaten elinde Van der Vaart ve Sneijder varken bir de Guti bence fazla. El Clasico yaklaşıyor ...

Monday, 10 November 2008

New York - D'Antoni

Bu sene New York'un playoff oynamasına olan inancım yüksek. Lakers - Celtics finaline ne kadar inanıyorsam D'Antoni'ye de o kadar inanıyorum. Richardson - Randolp - Crawford ile Phoenix'teki koş - koş basketbolunu oynatmak zor. Ama şimdiden 4 galibiyet aldılar. Allen Houston'ı geri çağırdılar bir ara, şimdi nerede bilinmez. Yaşlandığımdan mıdır nedir bilinmez, eskilere merak saldım.

Arda Turan

Türk futbolunun bilinen en büyük yeteneği son haftalarda abilerine benzemeyi marifet sanar bir ruh halinde. Hakemle anlamsız tartışmalar onun futboldaki güzelliklerini gölgeliyor. O hakemlere taktıkça hakemler ona takıyor. Bir an önce şöhretin yükünü eğer üzerinden atmaz ve terlettiği formanın terbiyesine uygun davranmazsa Hasan Şaş'tan hiçbir farkı kalmaz. O kariyerini daha ileriye taşıma fırsatını profesyonelliği delikanlılıkla karıştırdığı için ilerletemedi ve yerel bir yıldız olarak kaldı. Futbol hayattır, hayatın hakkını vermek gerek.

Sunday, 9 November 2008

FB:4 - GS:1

Yazacak çok şey yok. Kadıköy'e hoşgeldin De Sanctis. 94'ten beri Kadıköy'de ilk golü atan kazanamadı.

Mustafa'dan Sonra

İzledikten sonra konuşma hakkım var artık. Yapılan eleştiriler aslında çok da yersiz değil. İnsani yönü anlatmak isterken bazı detaylar gereksiz ön plana çıktığı için yurtdışında 140 ülkeye dağıtılan filmin Atatürk'ü tam olarak anlatamayacağı düşünülüyor. Biz herşeyi büyütmeyi, sorun etmeyi, polemik çıkarmayı ve yapılan işi takdir etmeyi bilmeyenlerin çoğunlukta olduğu, yermenin marifet olduğunu sanan bir insan topluluğuyuz nedense. Filmi beğenmek ya da beğenmemek tamamen izleyicinin tercihi. Eleştirmek de herkesin hakkı. Ancak bu esere imza atmaya cesaret edecek, özellikle bu dönemde bu ağırlığı yüklenebilecek çok aydınımız yoktur. Üstelik film gerçekten güzel detaylar veriyor. Daha uzun olabilir, zorluklarla kurulmuş bir ulusun ve hayatını buna adamış dahi bir komutanın hayatı elbette saatlere sığmaz. Ancak bir belgesel için zaman daha uzun tutulabilir. Burada eleştirilere katılıyorum aslında. Dünyanın tarihteki yerini kabul ettiği nadir insanlarımızdan birisi olan Mustafa Kemal'i gözyaşlarını tutup izlemek zor, film eksik de olsa, yetersiz de olsa, onun hakkında olması yeterli bir kriter. Önyargılı olmamak bir erdem. Canım Türkiye'm, Mustafa'dan önce, Mustafa'dan sonra ...

Friday, 7 November 2008

Hatıra

GS uzun süre sonra Avrupa'da üst düzey bir deplasman galibiyeti aldı. Benfica'nın parlak isimlerle dolu kadrosu ve İspanyol antrenörü tek tek dağıldı. Reyes'in giderek sönen kariyeri, Aimar'ın yarı sakat performansı, Suazo'nun mutsuz kiralık hayatı GS'nin sezon başından beri en düzgün saha yayılımı ile daha da zorlaştı. Parlak Avrupa takımlarının daha önce GS karşısında dağıldığı günlerdeki gibi. Maçı çeviren adam De Sanctis'ti, Suazo'nun altı pastan sert şutunu çıkaracak o refleks her halecide yoktur. Bizim ülkede görmeye alıştığımız bir olay da şaşırttı beni; defansif orta saha oyuncusu Yebda her kötü hareketinde, ki gerçekten çok etkisizdi, neredeyse yuhalandı. Selçuk - Deniz - Maldonado geldi aklıma, bakın bir Fransız da sizin kaderinizi bir Akdeniz ülkesinde yaşıyor!

Vakitsiz

Thursday, 6 November 2008

Ne Güzel Adamsın Del Piero Abi!

Takımın gençlik yıllarından itibaren yıldızı. Ravanelli - Vialli gitti diye üzülenlere teselli olarak sunulmuş ayaklar onunkiler. Takım Avrupa ve İtalya'yı sallarken de Serie B'ye düşerken de takımda. Serie A'ya geri çıkartanlardan. Bu sene Ranieri hücumda sıkıntıya düşünce pazu bandını takıp takımı manşetlere tekrar çıkaran yine o; Fatih Terim'in "Alessandro" diye bağırdığı çocuk. Real Madrid deplasmanında yine sahaya çıkıp 2 muhteşem gol atan ve milli takıma yaşlı olduğu için çağırılmayan da Del Piero. Futbolu bu adamlar yüzünden seviyoruz.

Kaybolan Yıllarım

Roberto Carlos futbola son noktayı koymak üzereyken FB Emirates'ten 1 puanla dönüyordu dün akşam. Alex'in yokluğunda takımdaki kargaşa, duran topların tecrübeli ayak tarafından harcanmasıyla sonuçlandı. Zaten az olan gol şanslarını bir bir heba etti. Pas delisi Arsenal üretken olamayınca ve biraz da şans yaver gidince yenilmemek güzel sonuç oldu. Topun arkasında durmayı başaran bir takım vardı dün gece, hücum hattı hariç ayakta kalmayı başardılar. Geçen seneden kalma bir Volkan - Gökhan - Edu - Lugano duvarı vardı. Önlerinde FB seviyesinde bir takımda önündeki adama pas veremeyen Selçuk ve Maldonado takımı zora soktu topu oyuna sokmak yerine. Semih belki de son 2 sezondur en kötü maçını oynadı, üzerine yüklenen anlamsız hücuma dönük orta saha oyuncusu misyonuyla. Guiza'ya verilen 14 milyon euroya ise acıyorum. Son notlarım Arsenal'in Hollandalı forveti Van Persie ile ilgili. Geçen sene Diego Capel'in çaresizliğine bu sene çirkefliği - sertliği - şımarıklığı da ekleyince maçtan atılması için dua etmeme sebep oldu. Arsenal sadece pas yapmayı biliyor, gerisi şımarık çocuklarla dolu bir Fransız mektebi.

Dejan Milojeviç

Buducnost maçında Zizic ve Guroviç'i izlemeyi beklerken beyaz kalın bir adamı önce Türk sanıp sonra yabancı olduğunu anlayınca şaşkınlıkla takip ettim. Meğer o kalın adam Guroviç ile beraber gelen Dejan Milojevic'miş. Takım adına hiç spektaküler olmayan, faydalı bir adam görünce araştırasım geldi. Son iki sezon Pamesa Valencia'da oynamış, çok iyi bir high post oyuncusu. Pota altında çok güçlü, ribaund ve asistleri oldukça iyi istatistiklere sahip. Zizic'i Cemal Nalga - Hüseyin Beşok - Milojevic 3'lüsü ile desteklemek önemli. Ama Milojevic şu sıra bu 4'lünün en iyisi. Zaten Sırbistan milli takımının da oyuncularından biriymiş. Buducnost - Partizan - Pamesa Valencia sonrası Türkiye. TBL fazla güçlenmiş, haberimiz yok.

Wednesday, 5 November 2008

CL Salı Maçları

Roma nihayet düşüşüne isyan etti, Chelsea'ye denk getirdi patlamasını. İngiliz ekiplerinin Avrupa kupalarında deplasmanlarda pek güven vermediği hissi bende oldukça derin. Arsenal'in bile o rahat maçta Kadıköy'de FB'ye birçok pozisyon vermesi de buna paralel gözlemlenebilir. Vucinic'in yıldızlaştığı akşamda veteran Panucci beni çok etkiledi. Ters kanatta ilerlemiş yaşına rağmen bu kadar diri kalması önemliydi dün akşam. Bir diğer İtalyan Inter ise tatsız bir Mancini sezonu yaşıyor adeta. Mourinho bu ülkede kariyerini zedeleyebilir mi bilinmez ama Rum deplasmanında beraberliği zor kurtarmaları çarpıcı bir sonuç. Gerçi golleri izleyince Rum ekibinin her golünün şans dolu olduğunu dikkate almak lazım ama futbol biraz da bu. Bremen'in Pana'ya evinde 0-3 yenilmesi de bu sezon yine inişli çıkışlı bir Alman gösterisi. Artık favorilerin hemen hemen üst tura çıkmayı garantilemesi maçların süprize daha açık olmasına sebep olacak. Çarşamba neler olacak göreceğiz.

Alex'siz FB

Alex geldiğinden beri takımın yıldızı, lideri ve istikrar abidesi. Arsenal ve GS maçları öncesi Alex'siz sahaya çıkmak umut kırıcı. Takımın bunu diri bir avantaja dönüştüreceğini hayal bile edemeyecek kadar kötü durumda olduğunu herkes görüyor. Emre'nin sakatlığının devam ediyor olması zaten zayıf olan orta sahayı Selçuk - Maldonado - Josico üçlüsüne emanet etmek demek.Topu ileriye taşıyacak kanat oyuncuları dışında kimse kalmıyor, etkili ara pas atacak oyuncu sayısı zaten çok az. Üstüne topu tutacak ve az hata yapacak orta saha oyuncusu kalmıyor. Dolayısıyla takımı çok zor ve belki de sonucu mağlubiyetle bitecek 2 maç bekliyor. Buna göz göre göre gitmek ise tuhaf bir yönetim biçimi, teknik adamlık, çaresizlik belki de. Takımın düşüş yaşaması anlaşılabilir ama bu kadar geri gitmesi kabul edilebilir değil.

Tuesday, 4 November 2008

Ligin Altı - Üstü

Fenerbahçe şu an ligdeki iyi ve kötü takımları ayıran bir çizgi gibi duruyor puan tablosunda.

1.Trabzonspor
2.Ankaraspor
3.Sivasspor
4.Beşiktaş
5.Galatasaray
6.Kayserispor
7.Bursaspor
8.Gaziantepspor

9.Fenerbahçe

10.Eskişehirspor
11.Konyaspor
12.Gençlerbirliği
13.İstanbul B.B.
14.Denizlispor
15.Hacettepe
16.Ankaragücü
17.Antalyaspor
18.Kocaelispor

Bursa ve Taraftar

Futbol federasyonunun acilen bu konuya bir sınırlama getirmesi şart. Samet Aybaba Bursa'dan ayrılır ayrılmaz Gençlerbirliği ile anlaştı. Yerini LigTV yorumcusu Güvenç Kurtar'a bıraktı. Hacettepe de yine yorumcu Erdoğan Arıca ile anlaştı. Yardımcıları da Ergün ve Kemalettin. Samet Aybaba'nın Bursa'daki anlamsız baskıdan istifa etmesi normal. Ancak normal olmayan birşey var. Turkcell Süper Lig'de sanki görünmez bir teknik direktör havuzu var ve kötü giden takım o havuzdan birini alıp eskisini içine geri atıyor. Havuzdaki ironik popülerlerden aklıma gelenler; Hikmet Karaman - Samet Aybaba - Erdoğan Arıca - Yılmaz Vural - Rıza Çalımbay - Güvenç Kurtar - Ersun Yanal - Raşit Çetiner. Burada suçlu aramak yersiz, çünkü herkes durumdan memnun. Kimse uzun soluklu projeler yapmıyor, sözleşmesine tazminat maddesi eklemiyor. Sonra Türk antrenörlere şans verilmiyor diye ağlanıyorlar. Tabii Samet Aybaba olayında dikkatle bakmak gereken bir nokta daha var; Bursa ve taraftarı. Küme düşmüş, lige yeni dönmüş ve başarılı bir başlangıç yapmış takımın gidişatını bozacak kadar sabırsız olan taraftar ve camialar genelde başarısızlığa mahkum olurlar. Bursa bence geçici yükseliş gösterse de tepetaklak aşağı gidecek gibi görünüyor.

Big Deal

Iverson - Billups takasını hayretle okudum. Detroit kadar sert savunma ruhuyla yaşayan bir takıma Iverson fazla lüks. Üstelik ligin en iyi guardlarından biriyle takas ediliyorsa. Andre Miller'ın yanına Billups oturabilir, ve Iverson'ın görevini Carmelo çok rahat yapabilir. Bu takastan Denver kazançlı çıkıyor sanki. Son dönemlerin kaybeden iki takımı yeniden yapılanmaya çalışıyor ama Iverson Philadelphia'dan ayrılalı ruhunu ve yıldızlığını kaybetti gibi. Garnett gibi bir fırsat arıyor olmalı ki bu takasın içinde yer aldı. Pistons'ın Rodney Stuckey'e daha fazla süre verebilmek için bu takası yaptığı da söylentiler arasında.

Monday, 3 November 2008

Kocaman Devrim

Ankaraspor'un makus talihi İstanbulspor sonrası mutsuz günler geçiren Aykut Kocaman ile birlikte değişiyor. Ankaraspor son 7 maçta yenilmiyor, 19 puanla 2. sırada. Nihayet karakterini sahaya yansıtmayı başardı. Ankaraspor'un ona ikinci bir şans vermesi çok doğru bir karardı. Maddi - manevi gücü olan bir kulüp ile başarılı olması gerekiyordu zaten Aykut Kocaman'ın. Mehmet Çakır'ı almak, Özer Hurmacı'yı kadroda tutmak, Neca - De Nigris'i bir arada almak. Risp'i kadroya eklemek. Seyircisiz olmaları tüm 3 büyük harici takımlarımızın derdi. Ses getirmek için iyi oynamak ve bir İstanbul takımı yenmek yeterli zaten.

1 Puanlık GS

Önce Skibbe, şimdi de Meira. GS kendini daha iyi anlatmanın bir yolunu bulmalı çalışanlarına! Bu demeçler fazla Avrupai olmaya başladı. Ankaraspor kupa maçı sonrası 1 puanı iyi olarak değerlendiren Skibbe'yi yerden yere vurdu basın. Haksız da sayılmazlar. Bugün de Meira'nın Benfica deplasmanından 1 puan çıkarmanın çok iyi olacağı açıklaması. Meira'nınki biraz daha anlaşılabilir. Yöneticiler Kadıköy diye bağırırken ekip farklı bağırıyor. Bundan mutlu olan GS taraftarı var mı?

Sad Kop Fans and Atatürk Banner

Çok fazla sıçramıştı zaten çekirge. Sonunda mağlup oldu. Bu maça yazmayınca tepki aldık. Özetlerden izlediğim kadarıyla Liverpool çok iyi başladığı maçı koparamamanın cezasını çekmiş. Ramos'un takımını Redknapp hizaya soktu, biraz silkelendiler ve 3 maçtır fena gitmiyorlar. Zor maçları çevirmeyi bildiler. Son yılların en kötü Arsenal'ini zorlamak iyi bir deneyimdi. Lider Liverpool'u yenmek ise başarı. Kuyt'ın muhteşem golü ve 2 direkten dönen top sonrası maçı kazandıklarını söyleseler inanmazdım. Kadrosu en az L'pool kadar güçlü ve zengin bir takımın nedense maçlarda en fazla gördüğümüz oyuncusu Gomes idi. Artık değişiyor. Rafa'nın ise bunu telafi edecek çok maçı var, takım iyi oynuyor. Torres dönünce daha da tehlikeli olacaklar.

Liverpool'un sitesinde gezerken gördüğüm ilginç bir haber. Paylaşmak lazım.

"One of my favourite items in the museum is one of the many banners that were on show at the 2005 Champions League final in Istanbul.

"That's mainly because it has some personal resonance with me.

"We all know what an incredible experience it was going all that way to Istanbul and the highs and lows of that extraordinary game.

"It was on that special night in Turkey that I stumbled across this banner for the very first time.

"I was coming out of the ground following the match with a group of friends and one of them said: 'Come on Stephen, lead us, lead us to the coach, lead us to the promised land'.

"I said 'I think it's over there by that hill', and he said: 'It looks like the Golan Heights'.

"So I got this Biblical image in my head and started singing 'Exodus' by Bob Marley.

"It caught on and we continued to sing as we marched amongst a sea of red shirts towards this giant hill.

"Suddenly there was break in the flow of bodies in front of us and we came across a banner with these two lads sitting next to it.

feature_banner_text2

"We stopped in our tracks and read it out loud: 'Moses said come forth Rafa said no we will win the cup instead'.

"So I rushed over and gave them my card. I said: 'Please, please, please... I have to have it in the museum'.

"Fortunately enough they were more than happy to give it to us.

"It just says it all about the whole journey and experience of Istanbul.

"Personally I'm so thrilled that the two lads have let us display it here. It's utterly inspired and just shows what this club is all about and the great tradition of banner making that Liverpool has.

"It's a worthy successor to the famous Joey Jones one and I know a lot of people have taken great pleasure from it."

Sunday, 2 November 2008

Yeni Başlangıçlar

Kötü günleri bir süreliğine de olsa geride bırakmak güzel. Özlenenlerin gerçekleştiğini görmek, ertesi sabah kalkıp mutlu uyanmak. Uzun süre sonra belki de huzur ve rahatlama. Yine zorluklar olacak ama mutlu başlangıçlara ihtiyaç var hayatta. Cumartesi o günlerden biriydi. Daha güzel günlerin ilki, daha güçlü, daha özgür. Dostlarla daha çok paylaşılacak günlerin ilki. Hayat güzelmiş diyebilmek yeniden. Hoşgeldin hayat ...