Monday 31 March 2008

Oyun Hilesi

Cristiano Ronaldo artık bir oyun hilesi izlenimi veriyor. Durdurulamaz bir halde. Dünkü Aston Villa maçında takımının ilk golünü 3 kişi arasında ayağının yanıyla filelere göndermiş. Mutlaka izleyin. Sonra da 3 asist yapmış maçı bitirmiş. Kırmızı şeytanların 7 numarası her zaman efsane olmuştur. Ama bu kadar teknik olanını hatırlamıyorum. Öyle paslar atıyor ki Rooney sadece köşeye tek vuruşla bırakıyor topları. Bu teknik için fazla çabuk Ronaldo. Hilenin temelinde bu var sanırım.

Son dakika dedikodusu; Mourinho Inter ile görüşüyormuş. Mancini zaten kötü giden takımı bu hafta da toparlayamadı. Moratti neden kal dedi o halde orası meçhul. O kadroyla rakipsiz Serie A'da sıkıntı yaşıyorlarsa Mourinho için bile zor bir deneyim olacaktır. Ayrıca bu kadar üst düzey forvet arasına bir de Drogba eklenirse biraz keşmekeş olacak gibi. İtalya daha önce de söylediğim gibi Mourinho'ya uygun bir yer değil. Ama alacağı parayı tahmin bile edemiyorum. Bir rekor olacaktır muhtemelen.

SHUTIT_460545a

Son sözüm Roy Keane ve Sunderland hakkında. 2. ligden buralara gelirken herkesi şaşırtmışlardı ama bence şu an çok daha güzel bir iş yapıyorlar. Düşme potasının biraz üstüne çıktılar. 2-1 kazanırlarken takımın 2.golünü atan Reid'in fiziksel yapısı ve stili bana birilerini hatırlattı. Domine ettikleri 2. yarıda West Ham sahada yoktu. Yıldız olmayan isimlerle Keane çok iyi iş çıkarıyor. Hafta içi büyük takım menajerlerini (Fergie de buna dahil) hakemler üzerinde baskı kurmak, germek ve buradan çıkar sağlamakla suçladı. Çok sert bir çıkıştı. Haksız da sayılmaz. Oldukça şaşırtıcı bir çıkıştı, eski günlerindeki kadar hırçın. Buna paralel biçimde Sun bir kampanya başlattı. Sahada hakemi aldatmaya yönelik ya da futbol dışı sert hareketlerde bulunan futbolcuları teşhir edeceklerini ilan ettiler. Üstelik taraftarların da buraya bilgi göndermesini istiyorlar. Bunları da değerlendirecekler. Kampanyanın adı "Shut It"! Mascherano'nun geveze sertliği sebep oldu bu kampanyanın başlamasına. Üstüne Ashley Cole Arsenal maçında devam ettirdi çirkinliği. Amaç hakemleri ve oyunu korumak. For the love of the game!

Sunday 30 March 2008

Avrupa'dan Futbol - Cumartesi

nihatkahveci

Kıssadan hisse ...

Inter ve Roma 1-1'lik skorlarla döndüler deplasmanlardan. Inter hiç güven vermiyor ve Mancini biraz şaşkın. Roma büyük fırsat kaçırdı.

PSG 2-1 ile Fransa Lig Kupası'nı kaldırdı. Kupasız geçmedi Paris ekibi bu sezonu.

Esas bomba İspanya'dan. Barça Betis deplasmanında 0-2 öne geçmesine rağmen 60-75 arası 3 gol yiyip 2.liği Atletico Madrid'i 3-0 ile geçen Villareal'e bıraktı. Nihat 2 gol attı. Üstelik Edu bir de penaltı kaçırmış Betis'te. Schuster bayram ediyordur ama Sevilla yarın sürpriz yaparsa Getafe'deki yerini Laudrup'a bıraktığına bin pişman olabilir.

Derbi Notları

15  28 1735

Artık BJK maçlarına derbi demeye son vermek gerektiğini düşünmeye başladım. Görüntüler o kadar çirkindi ki futboldan keyif alamıyor insan. Fenerbahçe takımının kaptanı 2 kere tribünden atılan cisimlerle yere düştü. Korner atarken polis koruması yüzünden gerilemedi. Sonra sahada en güzel cevabı verdi aralarında Chelsea forması giymiş insanlar! bulunduran siyah beyazlı tribünlere. Yıldırım Demirören ve ekibi derhal eskiden sempatiyle baktığımız takımdan elini çekmeli. Her geçen gün İnönü daha acı bir sona doğru gidiyor. Maddi ve manevi bir yıkım içerisindeler, bu maç sonrası Kartal'ın fişi çekilmiştir, liderle puan farkı 5, saha kapama gelecek ve Sivas'a gidiyorlar. Başarısızlıklarla dolu senelerin sonundaki tablo bu hem de. Tribünden yağan yabancı maddeler, Alex yere düştüğünde başına koşarak gelip tarihin en mülayim yabancısını numara yapmakla suçlayan Serdar Özkan ve Gökhan Zan, fiziksel olarak sağlam olmasa Colin'i tekmeleriyle öldürecek Baki, oyun anlayışı sadece doldur boşalt olan bir takım yaratan Sağlam ve ne iş yaptığı, kariyeri, tarzı meçhul Sinan Engin, Şansal Büyüka'nın dediğine göre Colin'in elle oynama pozisyonunu çok merakla takip eden yönetim ... İşte siyah beyaz camiayı oluşturan tablo. Daha fazlası kelime ziyanı.

alexbjkfb 22alxxxxx 11 7 sfdkjsdk

Geçelim güzel taraflara, futbola. Alex bir ilah olarak FB ve Türk futbol tarihinde yerini çoktan aldı. Onu senelerdir hayranlıkla izliyoruz. Ama hiçbir maçta attığı gol sonrası, üstelik deplasmanda, tribünlere koşup demir parmaklıklara atladığını görmemiştik. Colin ve FB'nin ilk 10 dakikayı domine eden oyunu golle son buldu. Sonra denge. Uzun toplarla yüklendi BJK. Korner atıp kontraatakla 4 pasta gol yiyen (12 sn.) FB Chelsea maçı öncesi pek iyi sinyaller vermedi. Çok baskı yediler dönem dönem. Üstelik Maldonado tercihine ve Colin'in iyi oyununa rağmen. Futbol oynaması yasaklanmalı Colin'in dağıttığı Baki ve İ.Üzülmez'in. Euro2008'de Üzülmez'in sol bek olduğunu düşünmek bile istemiyorum.

 

 

Saturday 29 March 2008

Doni'nin İntikamı

7-1'in rövanşı ... Bu sezonun en zor gol yiyen takımı Roma Manchester'da tarihi bir hezimete uğramıştı. O maçtan sonra toparlanıp bu sene tekrar çeyrek finaldeler. Üstelik Serie A'da Inter'in ensesine gelip yapıştılar. 3-7-0 oynuyorlar. Biraz tuhaf. İnanılmaz bir savunma ve Totti gibi harika bir gizli forvet. Şimdi yeni moda bu. İtalyanları anlayabiliyorum, doğalarında var ama Man U'nun da böyle oynadığını söyleyebiliriz Tevez ve Rooney'e rağmen. İşte bu daha tuhaf. Bunun sonucu Cristiano Ronaldo Avrupa Gol Kralı olma yolunda ilerliyor.

doniyc5

Doni uefa.com'da okuyucu sorularını cevaplarken; 100 yıl daha oynasak o maçtaki sonuç yaşanmazdı diyor. Ekliyor, o maçtan çok şey öğrendik diye. FB'ye de öğretmişti birşeyler 6-0 ile Man U. Onlar da çeyrek finalde. Tespit mi rastlantı mı bilemedim. 28 yaşındaki Doni'nin idolü her Brezilya kalecisinin olduğu gibi Taffarel. Ama o kendini fizik olarak Dida'ya daha çok benzetiyor. Çünkü daha uzunlar. Üstelik Corinthians'ta oynarken Dida'nın arkasında çok şey öğrenmiş. Roma'nın bu seneki başarısında büyük payı var ve her geçen gün daha üst düzey bir kaleci olduğunu herkes kabul ediyor. Kaleciler şu an en aranan pozisyon sahipleri üst düzey takımlar için. Doni devlerden birine gider mi? Bilinmez ama bu soruya onun cevabı aşağıda, yorum sizin.

"No, I don't see myself playing for any other club. I am very, very happy here. I'm about to sign a new contract. My idea is to play for Roma until the end of my career. I want to stay here for seven more years, at least. I have nailed down my position and I don't want to leave it. The supporters are great, the club likes Brazilian players, the city is great, the weather is warm and perfect, I live close to the beach … The food is perfect as well! There's nothing but positives here."

Friday 28 March 2008

L'épopée Parisienne

25 senede 7 Fransa Kupası, 2 Lig Kupası ve 1 Kupa Galipleri Kupası. Cumartesi Lens'a karşı yeni bir savaş. Fransa Lig Kupası finali.

psg psg_600

psg_3 psg_605

Meçhul

Dünya Genç Milli Şampiyonası'nda parlamıştı ilk. Fatih Terim de o zaman bu çocuk iyi olacak demişti. Bu parlama onu Liverpool'a taşıdı. Harika bir performansla kariyerini sürdürüyordu ki sakatlıklar Gerard Houllier'nin onun yerine Heskey - Owen ikilisini tercih etmesine sebep oldu. Haksız da sayılmazdı. Rafa da onu tercih etmemeye başlayınca soluğu Aston Villa'da aldı. Ve bu saatten sonra onu artık medyada daha az görür olduk. Carew ile takasta kullanıldı ve en sonunda Lyon'a geldi. Hep iyi kulüplerin kadrosunda yer aldı ancak hiç o kulüplerin ilk 11 golcüsü olamadı. Lyon'da fırsat kollarken genç Benzema patladı Fransa'da. Oradan da sıkıldı. Sezon ortasında Porstmouth'a kiralık verildi. Premier League'i hep sevdi ama İngiltere onu sevemedi. Milan Baros'un Anelka kadar çarpıcı bir kariyeri olmadı belki ama benzer yaşam çizgileri var. Anelka tam bir atlet ve inanılmaz bir yetenek. Baros'un meziyetleri ise farklı. Hızlı, top saklayan, çevik ama daha az yapılı bir oyuncu.

Milan14_1024x768

Çek 80 jenerasyonu için önemli bir isimdi Baros. Ostrava Maradona'sı artık geleceğini meçhule doğru sürüklüyor. Son verdiği röportajda sezon sonunda ne yapacağını bilmediğini, Euro2008 sonrası herşeyin netlik kazanacağını söylüyor. Ama biraz umutsuz. Öyle olmakta haklı çünkü artık iyi bir kulüpte oynaması için çok başarılı bir şampiyona geçirmesi bile yeterli olmayabilir. Saviola gibi o da yavaş yavaş değerini kaybediyor. Saviola Madrid macerasını da kötü tamamlayacak gibi görünüyor.

Neden?

Turkuaz formalarımızla ne işimiz vardı -6 derece soğukta? Beyaz Rusya'da hem de? En azından Rusya ile oynasaydık belki biraz daha ciddi bir maç olurdu. Bu maçın neden oynandığını kimse anlamadı eminim. Bayern Münih'in ilk 11 oyuncusunu 6 hafta sahalardan uzak tutmaya ne hakkınız var? Hava kötü, saha kötü, rakip kötü, kadro kötü, amacı olmayan bir maç. Hamit, Arda sakatlandı. Belki Hamit form tutamayacak ve Euro2008'de zaten az olan şansımız daha da törpülenecek. Rakiplerimiz üst düzey takımlarla kendilerini denerken biz kendimizi sakatladık. Antrenman edasıyla Avrupa'nın alt liglerinden topçu deniyoruz. Brezilya İsveç ile, Arjantin Mısır ile oynuyor, niye böyle üst düzey bir maç ayarlanmıyor? Korkumuz ne? Becerememekse neden Euro2008'e gidiyoruz?

Merseyside Derby

kuyt416

Geçen haftasonu İngiltere'de büyük maçlar vardı. Ama bu hafta tarihi en az onlar kadar büyük başka bir maç daha var. Liverpool - Everton. Stanley Park'ın iki yanına kurulmuş iki kulüp. Bu iki kulübün İngiltere'de kazandıkları toplam şampiyonluk sayısı 27 (L'pool 18). 1878'de kurulan Everton maçlarını Anfield'da oynarken stad kirası (100€ - 250€) artınca Goodison Park'a taşınmaya karar verir ve Anfield'ın sahibi Houlding 1892'nin 15 Mart'ında yeni bir kulüp kurar. Takımın adını Everton Athletic yapmak istese de Federasyon kabul etmeyince ismini Liverpool'a çevirir. Bu olay İngiltere'nin en başarılı kulübünün kurulmasına vesile olacaktır.

Bu 2 rakipten Liverpool 59 puanla 4. sırada. Everton ise 2 puan geriden takip ediyor. Geçen hafta West Ham ile berabere kalmasalar Kırmızı'ları yakalamışlardı. Geçen seneki düşüşün ardından tekrar yukarılara oynuyor Everton. Liverpool'un durumu malum. CL'de ilerliyor, ligde ise Torres'in muhteşem performansına rağmen 4.ler. Bu derbinin en büyük özelliği "friendly derby" olarak bilinmesi. Bakalım ne kadar dostça geçecek. Bu sezonki ilk maçı kırmızı formalar 1-2 kazanmıştı. Pazar 18:00 Fox Sports.

Tuesday 25 March 2008

Nostalji

2004 Arsenal - Man U maçı. Arsenal'de Campbell, Bergkamp, Viera oynuyor. Rooney (yaş 19 o sıra) ceza sahasına giriyor sağ çaprazdan. Campbell çalımı yiyince ayağını geri çekiyor. Ama Rooney bırakıyor kendini yere, hem de çok kötü bir atlayışla. Arif Erdem'i hiç izlememiş yazık. Ama Mike Riley çalıyor penaltıyı. Rezalet bir karar. Campbell inanamıyor. Van Nistelrooy topu alıp konsantrasyon moduna geçiyor. Azılı anti-Ruud Viera dikiliyor hemen başına. Neyse ki hakem orada. Penaltı noktası üzerinde ince bir el ayak marifetiyle düzeltmelere başlıyor Ruud. Abartıyor Viera'yı görmemezlikten gelmek için. Sonra spikerin sözleri duyuluyor, orada kopuyorum : "Ruud Van Nistelrooy is working seriously on the penalty spot!". 1-0! Sonra Rooney atıyor. 2-0! 49 maçlık yenilmezlik serisi son buluyor Arsenal adına. Ciddi çalışma!

2008 Yaz Kreasyonu

Sunday 23 March 2008

7 Kasım '08

Copa del Rey ve Diğerleri

Valencia Barça'yı 1-1'in rövanşında 3-2 elemişti hafta içi. Mata İspanyol kanat oyuncusu fabrikasının son ürünlerinden. Capel ile kapışırlar. 2 gol atıp darmadağın etti kafası karışık Barcelona ekibini. Yıldızlar yok, Henry yedek başladı, genç Bojan ve Santos bitiricilikte yetersiz kaldı ve dolayısıyla Valencia'ya fırsat doğdu. Ki Valencia dökülüyor, Koeman gitti gidiyor, Villa kendisine takım arıyorken devirdikleri Barça'nın Real'i daha fazla takip etmesini beklemiyorum. Eto'o bu takımın en önemli katalizörüydü. Onu hem fiziksel hem de kafa olarak kaybedince takımın ritmi bozuldu. Ronaldinho'nun üstüne düştükleri kadar Eto'o ile uğraşsalardı bu kadar sıkıntı yaşamazlardı. Kral Kupası'da gitti, Rijkaard'ın elinde sadece CL kaldı. Orada da ufukta Man U var. Bugün Real Valencia'yı ağırlıyor. Valencia bir sürpriz daha yapacak motivasyona ulaşırsa belki bir ışık doğar Nou Camp için.

xin_2920305211050453102113

Düne dönelim, yine İspanya. Aguero ve Maxi Sevilla'nın düşüşüne biraz daha barut koydular. Maçta bir iki kapışma olmuş, Maresca atılmış. Fabiano sanırım artık kafasına koydu gitmeyi, dökülmeye başladı. FB'yi elemiş olsalar kulüp tarihi değişik seyredebilirdi belki ama bence Ramos gidince o büyü bozuldu. Chelsea'nin Mourinho büyüsü gibi.

p1_aguero2_01231

Son bomba San Siro'dan. Juve Inter'den intikamını aldı ve Inter'in çaldığı oyunculara rağmen deplasmanda 1-2 galip geldiler. Camoranesi, Del Piero ve Nedved hala nasıl oynuyor anlamıyorum bu kadar sert bir ligde. Puan farkı azaldı ama Mancini'nin bu saatten sonra şampiyonluğu vereceğini sanmam. Zaten onu da kaybederlerse Moratti de bu sefer aman kal demez genç teknik adama.

Ev sahipleri kazanda 2-1 hoş olmazdı ama deplasman galibiyetleri her zaman güzel. Bugün Premier League'deki şova döneceğiz. Tempoyu merak ediyorum 2 maçta da.

İl Padrone

Bu İtalyanlar çok hırslı. Schumacher'in gidişi sonrası tadını kaybeden F1 bu aralar kendini buluyor yine Raikkonen - Hamilton - Alonso üçgeninde. İtalyanlar da domine ettikleri F1'i hırsla daha fazla istiyorlar. Montezemolo Malezya yarışı öncesi Ferrari'nin ne olduğunu bu yarışta göstereceğiz demişti. Sezonun ilk yarışında yarış dışı kaldılar, Jean Todt ayrıldı, kafaları bir karışıktı. Ama bizim ligde bu maç bizim diyen yöneticilerin benzer motivasyonuyla İtalyan patron haklı çıktı ve Raikkonen'in kırmızı aracı podyumun 1. sırasını aldı. McLaren'ler sıralamanın 3. seansında rakiplerini (Alonso ve Heidfeld) engelledikleri gerekçesiyle 5 sıra geriden başlama cezası aldılar. Tesadüftür herhalde, patrona sormak lazım.

Çayır Edebiyatı

Güneri Cıvaoğlu dünkü (22.03.08) GS Kongresi konulu yazısında şöyle diyor :

"Bugün Galatasaray’ın kongresi var.
Adnan Polat ve arkadaşlarının sandıktan çıkması kesin görünüyor.
Lisetede Işın Çelebi, Yiğit Şardan, Mümtaz Tahincioğlu, Cemal Özgörkey gibi uluslararası vizyon sahibi, deneyimli isimlerin bulunması güvence...
Ayrıca... Murat Yalçındağ gibi Galatasaray tutkunu genç adamlar da yönetimde yarınlar için deneyim kazanacaklar.
Adnan Polat, dün de belirttiğim gibi yıllardır yönetim merdivenlerinde adım adım doruğa tırmandı.
Karizmatik, mert, ağırlıklı, tribünlerin sevdiği -hadi şunu da söyleyeyim- “uğurlu” bir isim.
Listesinde “liseli”si de var, dışarıdan olanlar da... Yani tüm Galatasaray camiasının etrafında kenetleneceği bir kadro.
Evet... Galatasaray, çayırda değil, 500 yıllık bir kültür geçmişine sahip bir coğrafyada Galatasaray Lisesi’nde kuruldu.
Çıtasının yükseklerde kalmasının bir nedeni de camiadaki “lise” mayasıdır. Ama... Hâlâ kimi liselilerin internet ortamında “Oy atmayın” ya da “beyaz liste” çağrıları dolaşıyor. Liselilerin çoğunun bu çağrıya uyacaklarını sanmıyorum. Galatasaray Liselileri kongrenin senatosu gibi görürüm."


Bence bu zihniyetin dışa vurumu bir hazımsızlık örneğidir. Eğer yanlış değerlendirmiyorsam (hiç sanmıyorum) kendini üstün görme duygusu hep hata yaptırır insana. Mantıklı değerlendiremez durumu. Ki yazı tamamen ezeli rakibin doğrularını analiz etmek üzerine kurulmuşken kendisiyle çelişmek denir buna. Bunu yaralamak için söylemiyor ise çayırda kurulmanın o cümlede ne işi var onu anlayamadım. Tepsit bence şudur; fark gerçekten açılmış durumdadır 2 camia arasında. Maddi - manevi.

Gerçek Superman

Howard peleriniyle smaç şampiyonu olmuştu NBA AllStar'da. Yerli AllStar'da (keşke AllStar kadrosunda da olsaydı) smaç şampiyonu pelerinsiz ama Howard'ı belki de gölgede bırakacak smaçlar vuran James White oldu. Faul çizgisinden uçarak tek el, çift el ve en sonunda finalde de havada bacak arasından geçirerek vurdu. Kaan Kural bunu da yaparsa kapatıp gidelim dedi 3'üncü smaç öncesi. Sanırım Kural'ı duymuş White, acımadı ...

Friday 21 March 2008

Maldonado'nun Pası

Şilili oyuncunun 2. maçıydı, deplasmanda oynadığı ilk maç. Kezman'a attırdığı gol öncesi attığı pas (topla diripling yaparken topa basıp geriye bırakışı) bana halı sahada yapılan cinsten geldi. Akıl ve teknik doluydu. Bir futbolcuyu daha çok izlemek gerek ama bu hareket güven ve uyum demektir. Deivid de önüne bıraktı, savunma yapan oyuncu orta sahada kalıverdi Maldonado ileri topsuz depar atınca. Sonra Kezman'a çok ince bir pas verdi. Ofsayta sokmadan, çok yumuşak, önüne bıraktı. Kezman'ın vurup vurmadığı belirsiz, köşeye gitti top. Sadece savunma yapmadığını görmüş olduk. Appiah bu takıma katkı yapsa takım sertliği üst düzey olacaktı. Ama artık fiziksel olarak dönse de kafası buraya ait olmadığı için yerini Maldonado'ya bırakacak gibi. Aurelio da giderse diğer yer Deniz'in. Ama Aurelio gibi bir oyuncu bir daha bulunamaz sanırım.

Thursday 20 March 2008

Başarmak

Beşiktaş futbol ve basketbolda iyi bir ivme ve motivasyonla oldukça başarılı sonuçlar alıyor. Futbolda rakiplerinin puan kayıpları sonrası aldığı liderliği, ki bunun için senelerce beklemek zorunda kaldılar, 3 haftadır vermiyorlar. Holosko transferi pahalı olmasına rağmen oldukça doğru bir iş olduğunu gösterdi. Nobre'nin patlama yapmasında bence en büyük pay Holosko'nun. Diğer rakiplerinin aksine sadece ligi düşünüyor ve 1 hafta buna hazırlanabiliyorlar. Başarısızlığın da iyi yanları olabiliyor. Ankara'da son saniyede Bobo golü aslında çok şey demek. O maçtaki puan kaybı sonrası toparlanmaları muhtemelen imkansız olacaktı. Trabzon'un yumuşaklığı da bir maç daha lider kalmalarına yetti. Sağlam son senelerdeki en başarılı BJK antenörü ve devre arasında gönderilmemiş olması mucize. Ama şampiyon olacak kadar iyi oynamadıkları da bir gerçek. Ligde herşey olabilir ama fikstür ve motivasyon avantajı şu an BJK'de.

PH2007071202209

Aynı şekilde basketbolda da dolu düzgün gidiyor siyah beyazlılar. Demirören yönetiminin belki de en başarılı dönemi. Yarışmaların sonuna kadar içinde kaldıkları yegane yıl. Lig lideri olmaları tesadüf değil, bunu ULEB'de ispatladılar. Çeyrek finalde GS'yi eleyeceklerini düşünüyorum. Çünkü daha önce de söylediğimiz gibi rotasyonları daha iyi ve bugün point guard mevkiine bir takviye daha yaptılar. Brian Chase'i getirdiler. Açıkçası kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok ama istatistikleri hiç fena görünmüyor.

Çeyrek Finale Alışmak

basketsampiyonluk20079

FB ve BJK farklı alanlarda benzer çizgilerdeler bu sene. BJK basketbol ve futbolda lig lideri. FB ise Avrupa'da Şampiyonlar Ligleri'nde çeyrek finalde. Solomon'un inanılmaz performansı ile TAU'yu geçti ve 2 maçtır kaybettiği çeyrek final şansını nihayet yakaladı. Yeni rakip Siena. Genç FB takımı gelişiyor ama çeyrek finalde birileri Solomon'a yardım etmezse, özellikle Mirsad geri dönmezse iş çok zor. TAU'nun namağlupluğuna son vermek, 2 periyotta 40 sayı atmak güzel ama TAU'nun bu maç öncesi son 8'i garantilediğini unutmamak gerek. Yine de TAU maça asılmaya başladığında gösterilen direnç güzel. İnanılmaz 3 sayı yüzdesi düşünce zaten maç dengeye geldi ama TAU hiç yaklaşamadı. Tanjevic'in rotasyonu işe yarıyor. Ligde de bundan sonra daha farklı olacaklardır. Kinsey her geçen gün Avrupa basketboluna alışıyor ve White ile beraber takıma katkı yapıyorlar. Üstelik takım oyuncusu olarak. Tipik Tanjevic takımı. Bu takımı burada görmek gurur verici ama aynı zamanda şaşırtıcı. İbo'ya selam olsun ...

Tottenham:4 - Chelsea:4

Muhteşem bir maçtı. Bu kadar gol gördüğüm için söylemiyorum, oynanan futbol üst düzeydi. Ancak inanılmaz hatalar ve şans golleri görmek açıkçası beni şaşırttı. Chelsea Manchester'ı kovalamak istediğinden çok istekli başladı ve golü erken buldu. Drogba modern futbolun en iyi santraforu diyebiliriz. Eto'o onu zorluyordu ama bu sezon ortalarda yok. Chelsea 4 golün 3'ünü duran toptan yedi. Kornerlerde güçlü olduklarını düşünüyorduk ama Alex'li Fenerbahçe için iyi bir haber. Son golü de Carvalho'nun sırtına çarpıp önünde kalan Keane muazzam bir vuruşla sonlandırdı. Berbatov son saniyelerde karşı karşıya kaldığı pozisyonu gol yapsa, daha doğrusu Cudicini çıkarmasa Tottenham bir efsaneye imza atabilirdi. Cech dönmezse Palop'un yaşadıklarınu Cudicini'ye yaşatmak daha kolay çeyrek final maçlarında. Ramos'u kaybeden Sevilla sonrası Mourinho'yu kaybeden Chelsea. Kimbilir. Tesadüf.

092cole_468x774

Joe Cole için birkaç kelime yazmadan geçmemek gerek. Sakatlıktan döndükten sonra takımı resmen ileri taşıdı. Asist, gol, çalım, savunma herşeyi kuvvetli bir şekilde yapabiliyor. Çok teknik ama bir o kadar da güçlü. 2 gol attı, 1 tane attırdı. Şu an takımın en formda oyuncusu. Capello Beckham'ı kadroya çağırdı Fransa maçı için. Tabii ki Cole da kadroda. Daha önce düşündüğümüz gibi Woodgate de kadroda. Yavaş yavaş kadro oluşuyor. İzlemeye devam.

Wednesday 19 March 2008

Es Es

Eskişehirspor büyük bir efsane aslında futbol izleyicisi için. Sevilla'yı FB'den önce efsanevi bir şekilde yenerek bir İspanyol ekibini eleyen ilk Türk takımı. Statları her daim dolu, İngiliz alt ligi kulüpleri gibi biraz. 1. Lig'de yer aldıkları zaman 2.,3. sıralarda yer almış, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Kupası'nı müzesine götürmüş kırmızı siyahlılar. Bunu yapabilen sadece 6 takım var Türkiye'de. Aslında onlar varolmanın zorluğunu bilen başarılı bir kulüp. En azından eskiden öylelerdi. Şimdi 1. Lig'den Süper Lig'e terfi etme mücadelesi veriyorlar. Geçen sene kılpayı kaçırmış oldukları bu başarıyı bu sene Sergen, Coşkun gibi oyuncularla yakalamak istiyorlar. Takımın başında Metin Diyadin vardı uzun zamandır. Oftaş yukarı çıkma yolundayken görevden alınmıştı. Eskişehir'de de aynı şey geldi başına. Sergen'i kadroya almadığı Sakarya maçı sonrası görevine son verildi. Sergen'in takımda olmamayı kabul etmemesi üzerine onu kadroya almaması sonunu hazırladı! Kulüp 12 sene sonra bu fırsatı yakalamış ve iyi gidiyorken bu yapılana anlam vermek mümkün değil. Büyük olanın kulüp ya da teknik direktör değil, Unakıtan'ın Sergen transferinin olduğu belli oldu. İyi bir futbol şehrine yakışmayacak bir popülizm. Yapılması gereken hocanın arkasında durmak, hatta bu konuyu hiç tartışmamaktı. Sakarya maçını kazanmış olsa acaba Metin Hoca'ya dokunurlar mıydı? Bu takımın başına geçmek için yarışacak şimdi herkes. İlk isim Terim'in çakma taklidi Karaman. Sergen'e taviz vermeyi sorun etmeyecek kadar bu liglerde çalışmış birisi. Başka adaylar da mevcut tabi ama burada konuşulması gereken yanlış sistemin kurbanı Diyadin. FB'de oynarken takımın resmen en iyi işleyen çarkı olan Diyadin sakatlanınca FB'nin çıkışı durmuş, hatta Löw'ün takımdan ayrılmasına kadar uzayan bir olaylar zinciri başlamıştı. Gökhan Gönül'ü FB'ye tavsiye eden, futboldan anlayan bir adam. Dik duruşunu bozmayan Diyadin, hiç dik duramamış Yalçın karşısında mağlup oldu. Aslında kaybeden Diyadin değil. Eskişehir ve Türk futbolu. Kazanan Sergen değil. Burada kazanan yok. Umarım Eskişehir olması gereken yere çıkar ama çıkamazsa Metin Diyadin'e yaptıklarını asla unutamayacaklar ...

Tuesday 18 March 2008

Tur Vakti

Basketbolda Avrupa Kupaları'nda kritik maçlar bugün ve yarın heyecanla bekleniyor. BJK ve GS tur için avantajlı durumda 2. maçlara çıkacak ve muhtemelen 1 üst tura yükselecekler. Ve birbirlerine rakip olacaklar. BJK daha favori gibi görünse de yerel bir çekişmeye şahit olacağımız için ben çok çekişmeli maçlar izleyeceğimizi düşünüyorum. Keşke daha ileriki turlarda görseydik bu eşleşmeyi. Pota altında daha güçlü görünen siyah beyazlı takım, hem rotasyonda daha fazla seçeneğe sahip hem de şutörleri çok formda. Apodaca ve Schumpert yüksek yüzdeyle oynuyorlar. Dee Brown'ın sakatlığı ise GS'nin ritmini biraz bozdu. En azından Telekom kadar şanssız değiller. Son piyango Dudley'e vurmuş. 1 hafta idmanlara çıkamayacak. Wright sakatlanınca sezonun gidişi değişti bir anlamda.

0408spurs5_white_dl

Efes tur şansını yitirmişti ama FB tur için son şansını kullanacak İstanbul'da. En azından kazanırlarsa bir üst turda olma lüksüne sahipler. Tau ilk 8'e kalmayı garantilediği için bu maçta konsantrasyon eksikliği çekebilir ancak az süre alan oyuncular için de kendini gösterme fırsatı. FB için güzel bir haber, Mirsad bu maçta az da olsa oynayabilecek. Tecrübesi ve savunmadaki yırtıcılığı takım için oldukça önemli. TOP 16'da en fazla blok yapan oyuncu olma rekorunu kıran Ömer Aşık bu maçta Semih ile beraber çok etkili oynamak mecburiyetinde, çünkü maç pota altında kopacak. Geçen maç inanılmaz bir hücum performansı gösteren ancak Tanjevic'in Preldziç'i tercih etmesiyle unutulan ve belki de bu yüzden kaybedilen Rytas maçının bence en çarpıcı 2. ismi White bu maçta tercih edilmeli. Kinsey yine kendini göstermek için üst düzey oynar ve Solomon'u küstürmemeyi başarırsa son 8 hayal değil.

Monday 17 March 2008

Torres ve T-Mac

Haftaiçi enteresan bir haber vardı. Takım sporlarında kırmızı renkte forma giyen ya da taşıyan ekipler daha başarılı oluyor diye. Bilimsel araştırmanın cahilce bir sağlamasını yapalım hemen, Man U, Arsenal, L'pool, Ferrari, Galatasaray, Bayern... Sanırım futbol odaklı olmuş biraz. Basketbolda bulamadım hemen. Houston'ı unutmayalım tabii. Şu sıra pek fazla söz ettiriyorlar kendilerinden. Üst üste 21 galibiyet (az önce LA'i devirdiler 22 oldu!) alarak NBA tarihinin en iyi 2. (1.LA 33) galibiyet serisini gerçekleştirdiler. Ve sonunda Batı'nı lideri Rockets!

Houston Yao olmadan bu seriyi sürdüremez diye düşünüyordu herkes, ben dahil. Ama hala devam ediyorlar. Gasol yoktu bunu eklemek gerek. Olsa da farketmeyebilirdi, çünkü inanılmaz iyiler şu ara. Tarih yazıyorlar. NBA'de aslında bu ara serilerin tadı kaçmıştı. Utah, LA seri yapıyordu 15 ve civarı. Takımlar artık daha mı zayıf, yoksa Avrupalı oyuncuların entegrasyonu fazla mı dengeleri bozdu bilemiyorum. Ama Houston'ınki hariç diğerleri NBA'in itibarı için hoş değil.

Gelelim başlığımıza. Houston'ın yıldızı sleepy face T-Mac Orlando'dan geldiğinden beri rotasyon, sakatlık, gelişim engellerine takılmış ve spektaküler oyununu takımı adına yukarı taşıyamamıştı. Artık en fazla sayıyı o atmasa da takımı sürüklüyor. Üstelik Çinli partneri olmadan. Geldiğinde çok eleştirilmişti. İstikrarı bir türlü yakalayamadı. Tıpkı Torres gibi. El Nino da formunu yakaladı. İnanılmaz bir ücretle getirdi Benitez onu Anfield'a ama ritmini yakalaması sezon ortasını buldu. O da bir rekortmen artık. Robbie Fowler'dan sonra L'pool'da 20 lig golüne ulaşan ilk oyuncu. 2 hat-trick yapıp 6 golü bir çırpıda çıkarmıştı zaten geçen 3 haftada. Üstelik attığı gollerin her biri ayrı güzel. Nobre gibi güreşip kale içine dürtmüyor. Çalım, hız, esneklik, teknik ve stil dolu goller. Inter'e attığı golü hatırlayın. O seviyede bir maçta kendi ekseni etrafında dönüp Cesar gibi bir kaleciye o golü atmak çok çok zor. Atletico Madrid'de bir efsaneydi İspanyol oyuncu ama burada gerçekten harika işler yapıyor. Ve şu an kırmızı takımını taşıyan başka bir sporcu hüviyetinde.

Unutmadan Rafa bu hafta Mascherano'nun golü sonrası onu daha fazla şut çekmesi için cesaretlendirdiklerini ve sonunda golü atmasına çok sevindiklerini söylemiş. Acaba Zico'da Wederson'a vur diye gaz veriyor mudur? Eğer veriyorsa lütfen dursun, çünkü şutları artık dayanılmaz bir hal almaya başladı.

Sunday 16 March 2008

Daria Werbowy

Chelsea'yi Tanıyalım!

7 takımdan 1 tanesi kalınca konuşacak, spor medyasının kısır gündemi daha da daraldı. Chelsea analizi yapmak gibi harika bir bilimsel çalışma gördük ilk günden tüm gazetelerde. Eşleşme ile ilgili yapılan yorumlara saygım sonsuz. Ama neredeyse her hafta en az bir maçı yayınlanan ve Anelka'nın transferi sayesinde zaten devamlı manşetlerde olan bir takım hakkında çok uzun zamandır bilinenleri yinelemek bir yayın zorunluluğu mudur bilemiyorum. Hiçbir şey katmadığı kesin. Sayfa doldurmaktan başka.

Rus petrolü Maviler'e aktığından beri altyapıya yaptıkları transferleri bile izliyoruz Chelsea'nin. Yıldızlarla dolu bir kadrosu var. Bu sene anlamsız bir şekilde Mourinho'yu görevden alıp kariyeri olmayan bir futbol adamını takımın başına getirmeleri en bomba haberdi. Beklenenin aksine başarılı oldular. Sadece 4 maç kaybettiler hoca değişikliği sonrası. 38 maçta hiç fena istatistik değil. Ama kaybedilen bu kadar az maça rağmen 2 kupadan elendiler. En büyüklerinde oynamaya devam ediyorlar. Afrika Kupası bitti, sakatlar iyileşti, herşey yoluna girmeye başladı. Tek sorun Mourinhosever futbolcuların takımdan ayrılmak için sezon sonunu bekliyor olması. Takımın en etkili ismi Drogba eski hocasının peşinden takım değiştirecek. CL'de 6 maçtır gol yemiyorlar. Tabii ki zayıf noktaları var, kanat beklerinin hücum dönüşleri zayıf. Bu kadar üst seviyedeki takımların eksiklerini yakalamak biraz da şans. Tur sahada belli olacak elbette ama iyi ki Mourinho yok!

Yine de en ağır toplar diğer kanatta diye düşünüyorum. Barça - Man U kapışmak zorunda. Man U bu sene finale çıkacak kadar iyi. Diğer kanattan %75 İngiliz gelecek. Domine ettiler bu sene CL'yi. Ama az önce Roma - Milan maçında izlediğim sarı kırmızılı ekibi Man U'nun üzmesi biraz zor olacak. 4-6-0 şeklinde sahada olmaları çok gol atmalarına engel değil. Orta saha dinamizmleri kabus gibi yorucu. Çok güzel bir eşleşme olmuş, bunu az önce farkettim. Milan öne geçse de Roma çok formda ve küçük bir detay; Cicinho kadroya girmiş, sağ kanattaki asfaltı ağlatıyordu. Cassetti sakattı sanırım. İyi değerlendirdi fırsatı. Totti yaşlanmadan Avrupa'da heyecan yaratmayı aklına koymuş gibi...

Friday 14 March 2008

Mourinho

Rijkaard Cruyff kabusundan şimdilik sıyrılmış gibi. Ajax'ın başına geçip takımı da Van Basten'e emanet etti. Barça'da mentalite değişecek mi kısa sürede belli olur. Tabi böyle sallantıda olan her teknik adam için bir başka kabus da Mourinho. Schuster, Rijkaard, Koeman, Grant, Mancini (Moratti bırakmadı, istifadan vazgeçti), Ancelotti hergün dedikodularla sallanıyor.

Mourinho Robson'ın yardımcısı olarak Barça'da yaşadığı günleri unutmamış olmalı. O yüzden İspanya'ya dönmeyi ve başarılı olmayı çok istiyor ama İtalya'da iyi bir seçenek. Zaten bu ikisinden birinde çalışacağını açıkladı. Ancak ben yine de Mourinho kadar spektaküler ve karizmatik bir teknik adam için en iyi yerin İngiltere olduğunu düşünüyorum. Mourinho bütün kupaları kaldırsa bile Chelsea'deki havayı arayacaktır. Bunu kendisi de çok iyi biliyor ve İngiltere'ye döneceği kesin. İtalya'da onun stiline alışacak çok az detay var. İspanya belki biraz daha uygun düşebilir. Milan'a gitmek yerine Valencia'ya gitmesi onun tarzına daha uygun. Çünkü o hiç üst düzey bir takımı alıp başarıya taşımadı. Hep yeni yapılanan takımları yukarı taşıdı. Portekiz macerası bununla başladı. Porto aynı şekilde. Sıfırdan yarattı ama bir geleneğin gücü arkasındaydı. Chelsea palazlanırken elini sürdü büyük Porto başarısı sonrası. Şanslıydı. Onları da zirveye taşıdı. Şanssızdı, CL'yi alamadı Maviler ile. Bir kupa almak sadece güç değildir. Biraz şanstır. Şimdi ismi hep en üst düzey ve oyuncu kadrosu aslında çok değişmeyecek efsaneler ile anılıyor. Başarılı olur mu? Elbette olur ama Ramos'un yolunu tercih etmeyişini anlıyorum. Artık alttan alıp yetiştiremeyecek kadar yükseldi kariyeri. Ve artık o değil üst düzey futbolcular onun kariyerini ileri götürecek. Milan ile bitmek bilmeyen galibiyetler serisine imza atabilir. Aradığı herşey orada var. Ama Barça çok zorlu bir yer. Kadro büyük çatışmada. Bakalım şovmen Mourinho ne istiyor?

PSV Engeli

PSV Tottenham'ı penaltılarla elemeyi başardı UEFA Kupası'nda. Hani şu beğenmediğimiz, İstanbul'da yenemezse FB büyük rezalet diye düşündüğümüz takım. Biz haddimizi bilmediğimiz gibi olaylara objektif ve geniş bir bakışla yaklaşmayı da çok uzun zaman sonra öğreneceğiz. Formasyonumuz mu yoksa içinde bulunduğumuz psikolojimi buna engel bilemiyorum. Ramos'un Münih'in müthiş kadrosuna en azılı rakip olacağı düşünülüyordu ama İngiltere'deki 0-1'lik mağlubiyet herşeyi alt üst etti. 2. maçta da 80'den sonra ancak Berbatov ağları bulabildi. Şimdi Tottenham'ın hedefi kalmadı ve Ramos'a hazırlık için gün doğdu belki de. Hem zaten bir kupası var elinde şimdiden. PSV büyük bir futbol mirasına sahip olduğunu kadrosuna bakmaksızın gösterdi. Onlara 10 kişiyle Hollanda'da dayanacak kadar iyi bir performans göstermiş olan sarı lacivertlileri tekrar takdir etmek gerek.Unutmadan sürprizlerle dolu UEFA maçlarını ve yeni kapışmaları da ekleyelim. Serhat'ın gol attığı maçta Bayern evinde Anderlecht'e 1-2 mağlup oldu. Maçı pek ciddiye almadılar ve güzel bir ders oldu. Everton Fiorentina'yı evinde 2-0 yendi ancak penaltılarla elendiler. İngilizlerin şansı CL'deki kadar yağver gitmiyor UEFA'da. Asıl büyük sürpriz Marsilya'yı 2-0 yenen Zenit'ten geldi. Gerets'i biraz üzdüler. Bremen 1-0 yenmesine rağmen İskoçları geçemedi. Schuster'in mirasını taşıyan Getafe ise bir üst turda. Ama Getafe bir üst turda en zor rakiple eşleşti.

Glasgow - Lisbon

Leverkusen - Zenit

Fiorentina - Eindhoven

Münih - Getafe

Yarı finalde ise Bayern Münih - Getafe galibi Leverkusen - Zenit galibi ile Rangers - S.Lisbon galibi Fiorentina - PSV galibi ile oynayacak.

Why We Love Kobe?

Aslında niye bu kadar insan sevmiyor onu araştırmak lazım. Adam başarılı, zengin, ukala, sorunlu, lider, kavgacı, yetenekli. Ve daha birçok artı - eksisi olan bir sporcu. Şampiyonluk yüzükleri, AllStar olmuşluğu, sayı krallığı var. Mesela Martina Hingis'i de sevmezdi insanlar. Neden anlamıyorum. Çok mu hümanistim yoksa diye düşünürdüm.

Başarılı olanı sevmek çok kolaydır. Başarılı olandan nefret etmekte. Esas olan gelişim sürecine şahit olduğunuz olayın başarıya ulaşmasını görmektir. Hornets Kobe'yi hiç takas etmemiş olsa belki de hala büyük bir yıldız için takas edilen küçük oyuncu ordusunun bir elemanı olarak kimliğini arıyor olacaktı. Şimdi ise Shaq'sizliğe rağmen yeni bir yüzük için alternatif olmayı sürdürebilen bir süperstar. Onu izlemek büyük keyif. Bu kadar yüzdeli oynamak için gerçekten çok çalışmak gerek. Neyse bilinenleri anlatmak pek birşey katmaz bu satırlara.

Benim derdim bu basketbolcuya kıl olanlarla. NBA.com'da Kobe Blog Day olduğu zaman sayfalarca yazı yazabilecek kadar bu sporu takip eden ve istatistikten hayata anlamlı şeyler yazabilen bir sürü hayranı var bu adamın. Kıl olanlara ben de kılım.

Tuesday 11 March 2008

Daha Fazla Olmaz!

12032006hedo

Daha fazla göz ardı edemedim gerçekten. Hedo'yu hiç sevmiyorum. Ama Reggie bile playofflarda Hedo kilit rol oynayacak deyince, boynumuz kıldan ince. Hedo kendini uzun süre geliştiremedi. Sacramento macerası iyi başlayıp düşüşe geçmesiyle son buldu. Ama bu sezon harikalar yaratıyor. Orlando'nun şu anki yıldızı Howard değil Hedo. Son maçta Hawks karşısında triple-double (kariyerinde 2. kez) yaparak takımını galibiyete taşıdı. Utah'ta Memo'nun yaptığını o şu an kendi takımında yapıyor. Ve Howard gibi bir AllStar kahramanını geri planda bırakarak. İstikrarlı biçimde bu sezonu üst düzeyde oynuyor. AllStar olamadı belki ama New Orleans'ta yer alması gerektiğini düşünenlerin sayısı hiç az değildi.

Monday 10 March 2008

Barnsley

L'pool'dan sonra Chelsea'yi de elediler FA Cup'ta. Man U'da Portsmouth'a geçildi ama Barnsley'nin yaptığı daha sansasyonel. Neden bizde olmuyor böyle şeyler. Çünkü; adamların böyle bir web sitesi var. Türk liginin bu sezonki en flaş ekibinin web sitesi ise burada. Standartlar o kadar yüksek ki Chelsea maçını kazandıran Odejayi'nin röportajı hemen konmuş siteye. Göz ardı edilmemesi gereken bir futbol kültürü var İngiltere'de bunu da ekleyelim. 3. lig takımları bile binlerce taraftar önünde harika sahalarda futbol oynuyorlar. 1. ligde 4 Ankara takımı varken oynadıkları 19 Mayıs Stadı'nın BJK maçındaki halini gördük. Konya, Kayseri malum. Beton gibi sahalar. Utanılacak bir durum bence. Barnsley'nin sponsorları; mobil hizmetleri dikkat çekici. Reklam verenleri oldukça fazla. L'pool ve Chelsea'nin maçları ciddiye almaması bir etken ama son maçta Blues tam kadro sahadaydı. İkinci ligde 19. sırada yer alan Barnsley FA Cup'ta ilerliyor. Keşke Adanademirspor'da Gençlerbirliği'ni eleseydi. For the love of the game ...

barnsley

Madrin'in Kadro Yapısı

Madrid sezona rüya gibi bir başlangıç yapmıştı. Tarihin en fazla puanını topladılar La Liga'da. Schuster'e methiyeler düzülüyordu. Herkes kabul ediyordu ki taş gibi takım olmuştu Madrid. Barça üstünlüğüne son verebilirlerdi artık. Ancak biraz sakatlıklar (cam adam Robben, Heinze, Nistelrooy, Sneijder), biraz form düşüklüğü (Robinho, Diarra), biraz da tecrübesizlik (Gago, Marcelo) Madrid'te işlerin kötü gitmesine sebep oldu. Ligde puan kayıpları, CL'de Roma'ya elenişleri tepki çekmelerine sebep oldu. Aslında Madrid çok iyi bir takım ama kadro yapısını incelediğimizde bazı yönlerin aşırı güçlü olmasına rağmen tam aksine bazı yönlerin çok zayıf olduğunu görebiliriz. Hem de sadece takım listesine bakarak.

7348

Sol kanatta anlamsız bir birikme var. Drenthe, Heinze, Marcelo. Roberto Carlos'un yerini doldurmak için bir arayış olarak görmüştüm en başta. Drenthe hücum yönü iyi bir sol bek. Heinze ise savunmacı, hatta stoper olarak belki de daha iyi. Marcelo ise çok tecrübesiz. Dolayısıyla 3 oyuncudan oyunun iki yönünü oynayabilen kimse yok. Sağ kanat ise çok daha farklı bir halde. Orada artık kariyerinin sonuna gelmiş (ama gerçekten olayı bitirmiş) bir Salgado en klasik sağ bek belki de. Bu sezon en az oynayanlardan biri. Onun yerine Schuster Sevilla'da sağ bekte iyi iş yapan ve stoper bolluğundan (Metzelder, Cannavaro, Pepe) gerçek yerinde kullanmak istemediği Ramos'u kullanıyor. O da bu ara sakatlıkla boğuşunca sağ bek Torres'e kaldı. Gönderilen Cicinho hepsinden daha iyi ve kollektif futbolu (Ömer Üründül'e bu tamlamayı dağarcığımıza soktuğu için binlerce kez teşekkürler!) etkin oynayabilen bir topçuydu. Sol açık Robben. Sağlıklı olduğunda belki de dünyanın en iyisi. Ama sağ açıkta kimse yok. Kadroya baktığınızda tamam orta sahanın sağında kesin bu oynar diyemiyorsunuz. Robinho bir solda bir sağda. Belki sistemi farklı denemeye çalıştılar ama sahaya yerleşirken çok açık vermeye başladı bu diziliş. Bir başka fazla benzer oyuncu birikimi de hücuma yönelik orta saha oyuncularında. Üstelik Diarra dışında hiç yıldızı parlayan bir ön liberoları yokken (Gago büyük hayal kırıklığı, en azından şimdilik). Sneijder, Robinho, Raul, Baptista hatta Saviola. Madrid için alışılmadık bir gelenek. Suker - Mijatoviç, Raul - Ronaldo gibi muhteşem ikililere tanıklık etmiş Bernabeu şimdi Van Nistelrooy gibi futbolun sadece topu çerçeveye sokmak olduğunu sanan, ülkesine bile yakışmayan derecede teknikten uzak çakılı bir tek santrafora mahkum. İlk yarı nasıl bu kadar puan almışlar hala anlamadım! Eksik adamlar ilk resimde.