Wednesday 27 February 2008

Kart Derbisi

Sarı Kartlar: Dk. 34 Selçuk, Dk. 45 Volkan Demirel, Dk. 46 Deivid, Dk. 81 Semih, Dk. 90 Edu (Fenerbahçe), Dk. 37 Volkan, Dk. 42 Ümit, Dk. 45 Lincoln, Dk. 90 Arda (Galatasaray)

Kırmızı Kartlar: Dk. 26 Lugano, Dk. 75 Gökhan, Dk. 90 Volkan Demirel (Fenerbahçe), Dk. 90 Lincoln (Galatasaray)

Objektif olamayacağımı düşündüğümden bu maça dair birşey yazmak istemiyorum.

Yabancı Kontenjanı

Kosova'nın bağımsızlığı ile ilgili birşeyler yazmak istiyordum ama bu şekilde bir olayla gündeme geleceği aklıma gelmemişti. Efes Pilsen Euroleague karşılaşması için Partizan deplasmanına gidecekken kadrosundaki 6 Amerikalı oyuncusundan 4'ü güvenlik sebebiyle İstanbul'da kalmayı tercih etti. Efes'te bu oyuncuların kulüple ilişiklerini derhal kesmeye karar verdi. O kadar zor kararlar ki bunlar. Amerikan elçiliği bile kapatılmışken, Sırbistan deplasmanına hem de Partizan gibi spor adına cehennem bir salona çıkmaktan kaçtılar diye bu sporcuları kimse suçlayamaz. Can güvenliği garantisi verilmesi birşey ifade etmiyor. Giden oyuncular içinde Amerikalı Kenny Gregory ve Sconnie Penn de var. Orada başlarına birşey gelirse kimse bunun bedelini ödeyemez. Ama Partizan deplasmanına gitmeyenlerin takımla birlikte hareket etmemeleri de ayrı bir sorun. Takım 8 kişi. 4 Nisan'a kadar yabancı transfer hakkı var Efes Pilsen'in. Amerikalı koç Blatt takımın bu durumundan kendini düşünmeksizin endişeli. Bu tip olayların spora engel olması ve sportif aktiviteleri, hatta kulüplerin yapısını etkilemesi çok kötü. Ayrıca yönetici ve sporcuları çok zor kararlar almak zorunda kalıyor. Hepsine saygı duymak gerek.

Saracoğlu Kapanıyor ...

Boyumuzun Ölçüsü #3

Tamam kabul ediyorum haksızlık etmişim. ULEB Cup'ta dün akşam 3 maçı da takımlarımız kazandı. 2'si turu geçti. BJK 15 sayı farkla kaybettiği ilk maçı 20 sayı farkla 73-53 kazandı. Üstelik Schumpert'in sadece 4 sayı bulduğu bir maçta. İlk 3 periyot pek iç açıcı bir görüntüsü yoktu maçın. Bir türlü istenen tempo yakalanamadı. Zaten 4. periyodun son anlarına kadar fark 10 sayıydı. Sinan Güler'in 3'lükleri ve Hapoel'in kaçırdığı şutlar turu getirdi. GS maçı ise gerçekten çok çekişmeli geçti. Asvel ilk yarıda pota altını çok iyi kullandı. Şutu iyi olmayan ama kalın pota altı oyuncuları, özellikle 5 numara Nsomvu, yalnız kalan Hüseyin'i çok zorladı. Üstüne Hüseyin çok erken faul problemine girince maç zorlaştı GS için. Murat Kaya'nın hataları, son dakikalarda Foirest'ye yaptığı anlamsız faul bu maç için fazlaydı ama GS bunlara rağmen maçı çevirmeyi başardı. Gaines, Hite ve Cenk oldukça etkiliydi. İlk yarıdaki düşük şut yüzdesi ve savunma sertliği 2. yarıda yukarı çekilince maç dengeye geldi. Keyifli bir maçtı son ana kadar. Efes maçlarından hatırladığımız eski Asvel yoktu belki sahada ama GS'de Dee Brown'dan yoksundu. 76-75 gibi yüksek ve kritik bir skorla son 16'ya 2. biletimiz alındı. Telekom ise beklendiği gibi elendi. Zor bir eşleşme ve kötü bir ilk maç bence bu kupanın çeyrek final adaylarından birini erken kupa dışında bıraktı. 3 sayılık galibiyet yeterli olmadı. Boyumuzun ölçüsünü küçük almışım. Bir sonraki turda BJK-Partizan, GS-Kalise Gran Canaria ile oynayacak.

Monday 25 February 2008

Şaşkın Galacticos

Getafe maçında attıkları golün ofsayt olduğunu farkedene kadar golü yediler. Getafe oyuna hızla başladığında Madrid takımının çoğu rakip korner direğinde seviniyordu. Kontraataktan golü yediler ve maçı 0-1 kaybettiler. Sevinirken oyunun başladığını farkedip koşturmaları hafızalardan silinmeyecek. Son zamanlarda gördüğüm en komik futbol olayıydı herhalde. Hakem de ben ne yapayım der gibi ... Barça puan farkını 2'ye indirdi.

Haftasonunun Ardından

Bir parmak bal çalındı yine siyah beyazlı camianın ağzına. Bu sezonki başarısızlıkların üstünü örtecek kılıf hazırlanmış. Yeni stat projesi. FB meyvalarını topluyor, GS temelleri attı. İdari, mali ve sportif anlamda hiçbir başarısı olmayan (Türkiye Kupası hariç) BJK yönetimi aslında diğer rakiplerinden çok ileride ve yatırımlarla durdurulamaz bir kulüpmüş! Başka birşey yazmaya gerek yok sanırım.

FB Bursa maçına neredeyse tamamen yedek takımla çıkıp 37 maç sonra evinde kaybetti. Bursa'nın 2 golünü de biri penaltıdan olmak üzere FB maçlarının mutasyona uğrayan 3. sınıf yerli forveti Sinan Kaloğlu kaydetti. Geldiğinden beri senelerdir her maç üst düzey oynayan Aurelio haricinde kayda değer bir görüntü yoktu ev sahibinde. Ligin sonuna doğru bu kadar fazla rotasyon ile maça çıkıp yenilince, Zico eleştiri oklarının hedefi oldu. Lider farkı açar diye düşünürken büyük bir sürpriz Sami Yen'de yaşandı. Lig sonuncusu Kasımpaşa tek golle lideri sahasında mağlup etti. Kalli ne yapmaya çalışıyor bilmiyorum ama GS bu kadar sahipsiz bırakılamaz. Kalli'ye daha fazla katlanmaları takıma zarar veriyor. Maçın 85. dakikasında tescilli orta saha oyuncusu Barusso stoperden top şişiriyordu. Emre ön libero denemesinde başarısız oldu. Canaydın seçimde aday olmayacağını açıklayınca GS'liler rahat bir nefes almıştı ama takım tepetaklak zorlu bir sürece girerken yöneticilerin sorumluluktan kaçabilecek olması korkutucu bir gelişme.

İngiltere'de Carling Cup'ta Tottenham Chelsea'yi 0-1 geri düşmesine rağmen uzatmalarda 2-1 ile geçti. Drogba frikikten Robinson'un yanlış barajına cezayı kesti ve golünü attı. Penaltıdan Berbatov 90 dakikayı eşitledi. Ramos giderek takıma imzasını atıyor. Sert bir takım olacaklar ve yumruk yiyip kalkmayı öğreniyorlar. Chelsea gibi bir kadroyu finalde geriden gelip devirmek güzel bir dinamizm. Chelsea ise giderek klasını yitiriyor. İsrailli teknik direktör takımı sadece geriye götürüyor. Takıma hiçbir şey veremediği açık. Rus patron sezon sonu, belki daha erken, mutlaka bu takımı ehil ellere teslim etmeli. Bu kadar büyük isimlerle dolu kadro toplama bir listeye dönmeye başladı. Woodgate uzatmalarda takıma galibiyeti getiren golü atarken Ramos'a İngiltere'ye geri dönüş şansı için teşekkür ediyordu. Capello'da tribündeydi. Belki de milli takıma da geri döner belli mi olur? İtalyan'ın gözüne girmek zor ama imkansız değil.

Thursday 21 February 2008

Takas Bank

Shaq ve Gasol takaslarından sonra haber çıkmaz diye düşünenlerin sayısı az değildi. Dolayısıyla yanılanların sayısı da bir o kadar fazla.

Mike Bibby 4 oyuncu + 1 draft hakkı karşılığında Atlanta Hawks'a takas edildi. (The Hawks traded for the veteran point guard Saturday, completing a 5-for-1 deal by sending point guards Tyronn Lue and Anthony Johnson, veteran center Lorenzen Wright, second-year forward Shelden Williams and a second-round draft pick in the June draft to Sacramento.) Hawks kontratları sona eren bu 3 oyuncusunu kullanarak hem yeni bir yapılanmaya gitmeyi tercih etti, hem de 8 yıl playoff görememe kabusunu bitirebilecek kadar kaliteli bir tecrübeyi kadrosuna katmayı başardı. Biraz fazla mı fedakarlık ettiler bekleyip göreceğiz.

Kidd nihayet muradına erdi ve başladığı yere geri döndü. Dallas Jason Kidd, Malik Allen ve Antoine Wright için 3 milyon dolar, 2008-2010 birinci tur draft hakkı, Devin Harris, DeSegana Diop, Trenton Hassell, Maurice Ager ve takasın gerçekleşmesi için yeniden sözleşme imzalanan Keith Van Horn'u Nets'e verdi. Yani takımın yarısı Kidd için feda edildi. Kesinlikle değer. Ama bu yaştan sonra ne kadar daha bu seviyede basketbol oynar bilinmez. Oynarsa da kimse şaşırmaz, o da yaşayan bir efsane.

Esas bomba yeni patladı. Cleveland James'e şampiyonluk yarışında destek olsun diye Ben Wallace'ı kaptı. Larry Hughes, Drew Gooden, Shannon Brown, Cedric Simmons'ı gönderip Bulls'tan Ben Wallace, Joe Smith ve 2009 2. tur draft hakkını aldı. Görünen o ki veteran yıldızlar için oldukça fazla oyuncu feda edilmiş durumda tüm takaslarda. Bibby ve Kidd için yorumsuz kalsam da Cleveland çok başarılı bir iş yaptı. Chicago'ya alışamayan Wallace burada Detroit günlerinden birkaç dirhem koyarsa ortaya Cleveland bu sefer şansını daha da zorlayabilir.

Damon Stoudamire Spurs'e gitti sessiz sedasız. Eleştiri de aldı bu transfer ama bence harika bir iş becerdiler. Onu disipline edebilirlerse şampiyonlukları çok kolaylaşır.

Başka bir zihni sinir projesi açık havada NBA maçı. Premier League'in bazı maçları yurtdışında oynama saçmalığı kadar olmasa da. Zaten sokak basketbolundan uzaklaşmaya çalışan bir yapıyı niye pazarlama uğruna sokağa çıkarmaya çalışıyorlar anlam veremedim. Phoenix ile Denver 11 Ekim 2008'de Indian Wells'te açık tenis kortunda bir hazırlık maçı yapacak.

Steve Francis Houston'da uzun süredir sakat. Takıma katkı yapsın diye heyecanla beklemiştim oynayacağı günleri. Ama T-Mac onu beklemeden 23 sayı 10 ribauntla Miami'yi devirdi. Galibiyet serisi 10 maç. Olajuwan'dan beri özlenen forma dönmeleri çok zor ama biraz kıpırdanmaları mutlu ediyor beni. Son not; Kobe Shaq'e hoşgeldin dedi. 41 sayı attı ve deplasmanda 130-124 ile Suns'ı devirdiler. Shaq'in M'benga üzerinden ilk Phoenix sayılarını yaptığı smacı mutlaka hafızalara kaydetmek gerek. Gasol geldiğinden beri LA Bynum'suz ama 7-1 ile harika bir form sergiliyorlar. Kobe'nin parmağı iyileşirse playoff eğlenceli olacak.

Monsieur Gerets

Marsilya'nın dibe gittiği dönemde geldi takımın başına. Türkiye macerası da oldukça başarılıydı. Elindeki malzeme ile harikalar yarattı. Şimdi de Fransa'da kendinden söz ettiriyor. UEFA Kupası'nda da bir üst turdalar. Cissé'nin yerine Niang'ı ilk tercih olarak belirlemesi CL'de L'pool galibiyeti getirdi onlara. Cissé'de işi ciddiye alıp formunu arttırınca takım adaha etkili olmaya başladı. Zenden, Nasri ve Ziani cesaret buldu Gerets ile beraber. Alt sıralardan alıp 5. sıraya çıkardı Fransa Ligi'nde takımı. Bu sefer GS'de yaptığı gibi hücum futbolu oynatmıyor, daha kontrollü ve sonuca giden bir taktik belirlemiş durumda. Seneye çok farklı bir Marsilya izleyebiliriz.

Cicinho

Roma'dan ayrılmak istiyor kendileri. En son Madrid maçında kadroya alınmayınca Sabrivari bir çıkşla isyan etmiş. Kulüpte buyur demiş. Madrid'de çok iyi başlamıştı aslında Avrupa macerası. Alves'in esamesi okunmazken Cafu benzetmeleri onun şahsına yapılıyordu. Sakatlık sekteye uğrattı gelişimini. Kadroya giremedi sonra. Sezon başında İtalya'nın yolunu tuttu. Orada da sağ kanat fazlası mevcut, aslında yanlış bir takım seçti. Guily, Mancini, Panucci, Cassetti orada. Yeniden doğacağı bir transfer yapmalı. Yoksa kaybolacak.

Boyumuzun Ölçüsü #2

Efes ve FB Euroleague'de bu hafta maçlarını kaybettiler. Beklenen bir tablo daha. FB maça hiç ortak olamadı. Efes maçı uzatmaya götürdü ancak uzatmada dağıldı. Blatt hücumda savunmadaki kadar etkin olamadıklarını ve bu yüzden maçı kaybettiklerini söyledi. Tanjeviç ise hiç iyi oynamadıklarını ve Mirsad'ı çok aradıklarını. Önceki günkü ULEB faciasından sonra bu en azından daha az acıtıyor insanın canını. Beklenen mağlubiyetler şaşırtmıyor. Çünkü oynanan rakipler muhtemelen Final 4'un en önemli adaylarından.

FB - Sevilla





Tarih değişiyor... Kale arkası yıkık bir statta oynanan Şampiyonlar Ligi ön elemesi maçından, son 16'da UEFA Kupası'nı son 2 senedir üst üste kaldıran İspanya'nın parlayan yıldızını 50.000 kişiyle evine mağlubiyetle gönderen bir maça. 10 yılda 10 teknik direktörden son 5 senede 2 teknik direktöre. Sol bekte devşirme oyunculardan Carlos'a. Yuhalanan futbolculardan alkışlanan kötü paslara. Alex bile değişti. Avrupa'da kaybolan yerel ligin istatistik harikası CL'de de harikalar yaratıyor. Pahalı yabancı golcülerin değil yerli "genç" bir altyapı oyuncusunun gollerine aşık tribünlerin sesi. Maçın yıldızı çalımcı Uğur Boral, Sevilla'lı hasmı Capel değil. Jimenez saha bozuk diye onu oynatmayıp FB'nin işini kolaylaştırdı. Kanouté maç sonrası en çok Uğur'u beğendiğini itiraf etti, formaları değiştiler. Parlayanlar Selçuk ve Gökhan. Kezman eski günlerini hatırlatırken Alex çoktan bir FB efsanesi oldu. Carlos golü çıkarmak için ayağının kırılmasını göze alarak topa çift dalabiliyor. Ve FB Sevilla'yı CL son 16 ilk maçında evinde 20 Şubat 2008 Çarşamba günü 3-2 yendi. Kayıtlara geçsin. Bu basit bir galibiyet değil. FB tarihinin en büyük galibiyeti. 100 yıllık tarihinde ulaştığı en üst nokta. Üstelik bu topraklarda buraya gelmesine en az ihtimal verilen takım muhtemelen. Komik, basit, kolay mağlubiyetlerin Avrupa sahasındaki en önemli temsilcisi bu sene ne olduysa Şampiyonlar Ligi'nin son 16'sında grup 2.lerinden 1.leri deviren tek takım haline geldi. Ağlayan insanlar görürdük Kadıköy'de, deli misiniz niye ağlıyorsunuz, bu bir spor derdim içimden. Bence ağlama zamanı şu andır. GS'nin taşıdığı bayrağı devralacak seviyeye geldi bu futbol takımı. Her dalda üst düzey bir kulüp olduğu çok açık artık. Bu kadar amatörce yapılan işlerden bu kadar cesur ve dev kararlarla buraya taşımak büyük bir iş. Pahalı ve büyük kariyerli bir hocayla değil üstelik. Ama büyük bir futbol adamıyla. Zico herkesin eleştirisini her zamanki güleç ve mütevazi üslubuyla yerin dibine gömmüştür. Acaba bu tur geçilir mi diye bir umut varsa hala sarı lacivert camiada bu büyük bir gelişimdir. 2. maçtaki skor ne olursa olsun hepinize çok teşekkürler. Siz bu camiaya tarihinin en büyük başarısını yaşattınız. Özlemle beklenen günleri görmek sevinçten çok gurur artık...

Ferrari Scuderia

TR'den 9 tane 400.000 Euroluk Scuderia siparişi...

Yeri gelmişken (aslında hiç yeri değil) Roma'lı Ferrari Milan ile anlaştı. Sözleşmesi sezon sonu bitiyor.

Tuesday 19 February 2008

Boyumuzun Ölçüsü

Avrupa Kupaları'nda (hem basketbol hem futbol) Şubat sonrasını görünce seviniriz hep. Sonra da üzülürüz. Hep bir heyecan, bir beklenti ... Neyse seneye der örteriz üstünü hayal kırıklığımızın. Niye böyle başladın derseniz, ULEB Cup'ta 3 takımımız (Telekom - BJK - GS) ilk maçlarına çıktılar deplasmanda. Telekom 26 sayı, BJK 15 sayı fark yedi. Telekom tur şansını kaybetti sayılır. Bir mucize gerek. BJK'nin işi oldukça zor. Fark bir ara 22 sayıya çıktı. 10 maçlık galibiyet rekorunu elemelerin ilk maçında bu kadar havada bırakmak tam bize göre. GS neyse ki Dee Brown'sız olsa da bir beraberlik aldı (69-69). Bu beraberlik olayını tam anlamadım ama iyi sonuç.

CL Is Back

Materazzi de döndü aynı şekilde. Gereksiz 2 sarı kart. Torres'i tutamayınca çekti 2 kere. Hakem de Anfield da sektirmedi kırmızıyı. Sonra Inter gayet güzel kapandı. Maicon gerçekten Cafu'dan iyi olabilir. Daha Avrupai ve sert. Viera'yı görmekten pek hoşnut olmadı tribünler. İlk pozisyonda az kaldı Torres'e golü attırıyordu ters vuruşuyla. Babel gerçekten etkileyici oynuyor. İleride çok tehlikeli olacak. Messi gibi ters ayakla oynuyor sağda. Demek Rafa La Liga'yı hala izliyor. Nihayet son 10 dakika Benitez'in L'pool'un başında kalma süresi biraz daha uzatıldı Kuyt ve Gerard'ın şık golüyle. Roma Madrid'i 0-1 geriden gelerek 2-1 yendi. Schalke Porto'yu 1-0 ile geçerken, Chelsea kendini yormadan 0-0 ile döndü Yunanistan'dan. Nefesleri tuttuk, yarın 21:45'i bekliyoruz ...

Monday 18 February 2008

New Orleans


Man U #7


Bazı takımlarda bazı numaralar gerçekten efsanedir. 10 numara misal. Her takımda en büyük yetenek giyer bu formayı. Oğuz Tanju gelince 10 numarayı ona bırakmıştı. 5 giymişti. Zidane da Madrid'e gidince 5'i seçmişti. Hagi'den sonra birileri giymeye teşebbüs etti ama terletmeseler daha iyiydi. Bilmeyen yok artık; Riquelme, Aimar, Maradona en çarpıcı Arjantin ayakları. 3 numaralar da iz bırakmıştır kimi takımlarda; Maldini, Carlos, Brehme ... Rıdvan 8 giyerdi mesela, başka çarpıcı 8 numara gelmiyor aklıma. 7 numaraya gelince. Eskiden numaraların sınırlı ve anlamlı olduğu bir tablo mevcuttu 4-4-2 dizilişine göre.

1- Kaleci
2- Sağ Bek
3- Sol Bek
4- Stoper
5- Stoper
6- Orta Saha
7- Sağ Açık
8- Orta Saha
9- Santrafor
10- Oyun Kurucu
11- Sol Açık

Manchester'ın Kırmızı Şeytanları'nda ise 7 numara efsanesi bir sağ açıkla başlamasa da, benim hatılarladığım geçmişe kadar en azından, öyle sürüp gidiyor eski geleneklere uygun tatta. Cantona - Beckham - C. Ronaldo ... Hepsi birer efsane. Beckham'ı beğenmeyebilirsiniz bir futbolcu olarak ama dünyanın en ünlü futbolcusu belki de o. Pazarlama harikası. Yakışıklı diye değil eminim çünkü öyle olsa süslü bir İtalyan zirvede olurdu. Ronaldo ise her geçen gün tarihe adını kazıyor. Bencillikte vazgeçmeye başladığı gün dünyanın belki de en korkunç silahlarından biri oldu. Frikikleri (yaprak düşüşü) ve vuruşları, hızı, çalımları, cesareti onu şu an Messi ile yarışabilecek kadar iyi gösteriyor. NBA'de efsane formalar emekli edilir, tekrar giyilmemek üzere. Man U ise bunun yerine 7 numarayı giyenleri emekli ediyor ama forma hep efsane kalmaya devam ediyor.

Superman

Allstar smaç yarışmasını Superman kazandı. Bu kadar maymun bir allstar smaç yarışması daha önce olmamıştır herhalde. Howard evde aklına gelen ne varsa yaptı. Superman oldu, cama küçük ev potası yapıştırıp üzerinden top çalıp smaç yaptı, belki de en iyi 4'lemeydi uzun zamandır. Internet oylarının büyük çoğunluğunu (%78) aldı zaten. Superman smacı gerçi pek smaç gibi değildi. Faul çizgisinin biraz ilerisinden uçtu. Topu fırlatarak çemberden geçirdi ama en çok eğlendiren hareket en çok puanı her zaman alır bu yarışmada. Efsaneler ise gerçek spektaküler smaçlarla kazanırlar. (Bkz : Kobe, Vince, Micheal ... )

Turkcell Süperlig Hiç Bitmesin!

Kasımpaşa nasıl galip gelebildi haftalar sonra ? Çok mu iyi oynadı ? Yeni transferleri mi çok iyi ? Hakem ? Hiçbiri değil. Maçın oynandığı saha, İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı. CL finali oynanmış yegane Türk stadı. Tribünde 100 kişi. Topu ileriye doğru diktiğinde rüzgardan bumerang gibi yükselip geri geliyor. Komik demek isterdim ama değil, acı aslında. Kornerler paslaşarak kullanılıyor ki kontratak olmasın. Amatör lig maçı sanki. Pazarlamaya çalışılan mal bu, hayal satmak daha kolay, yatırımlarımız bile çöpe gidiyor çünkü.

İ. Akın yine 2 attı. İlkinin pası Necati'den, 2. gol şans zaten kendi atmamış. Kayseri 5'te 5 yaptı. Hakem neden o sahada maç oynattı kimse anlamadı. Trabzon ilk kez 3 maç arka arkaya kazandı. Gençler biraz nefes aldı. Yılmaz Vural Manisa'yı da götürmese iyi olur Antalya'dan sonra. Yoksa yaz tatilinde yurtdışına gitmek zorunda kalacak.

Bitmesin bakalım Turkcell Süperlig, ne olacaksa!

Sunday 17 February 2008

Kaleye de Nouma Geçsin!

Mehmet Demirkol TRT1'deki Ömer Üründül soslu programda aynen böyle dedi. Kaleye de Nouma geçsin; Runje'yi yuhaladılar, Ramazan - Murat - Hakan - Rüştü'de kaynadı arada. Sevdikleri tek şey serseri bir topçu. Çünkü kulüp umurlarında değil. Eğleniyorlar takım yense de yenilse de. Tribündeki psikoloji yukarıdaki pankarttan belli, ne için açılmış olursa olsun. Yine tribünde başkandan başka herşeye benzeyen bir fanatik, taraftarıyla kapışıyor. Sahada son 5 maçta 8 gol yiyen bir takım var. Lig o kadar zayıf ki 12 gol atmışlar buna karşılık. Hala şampiyonluktan bahsediyor ve kimi neyle avutuyorlar anlamadım. Yine de ligin 3.sü olabiliyor böyle bir tablo. Çünkü ve işte her zaman, burası Türkiye ...

Donde Estas Yolanda

I love Pink Martini ...

2-4

Hem FB hem Sevilla deplasmanda 2-4 kazandı. Çok farklı yorumlar yapılabilir aslında. Hepsini boşverelim. Biri Rize'yi diğeri geçen senenin UEFA finalisti Espanyol'u (geçen seneki finalde olduğu gibi) yendi. FB kendini istediği kadar geliştirebilir kendini ancak Meleke'ye saygıda kusur etmeyerek bu ligi de yukarı çekmemiz gerektiğini bir kez daha rakamlarla ispatlayalım ...

Ligde ilk 5 sırada yer alan takımlar, ikinci devrede alt gruptaki 13 takımla 19 maç yapmış : Fenerbahçe 4 maçta 10 puan kazandı, Galatasaray 4 maçta 12 puan (Konya maçı ile beraber 15), Sivasspor 4 maçta 10 puan, Beşiktaş 4 maçta 12 puan ve Kayserispor 3 maçta 9 puan ... Beş büyüğün 19 (20) maçlık performansı 17 (18) galibiyet ve 2 beraberlik ... Süper Lig'de ilk 5 takımın kalan 13 takıma karşı galibiyet oranı yaklaşık yüzde 89 (utanmasam hesaplardım) ...

Avrupa'nın belli başlı diğer ligleri : İngiltere'de ilk 5'in ligin ikinci yarısında kalan takımlarla yaptığı 30 maçtaki performansları 19 galibiyet, başarı yüzde 63 ... İspanya'da 19 maç 8 galibiyet, yüzde 42 ... İtalya'da 15 maç 9 galibiyet, yüzde 60 ... Almanya'da 9 maç, 5 galibiyet, yüzde 56 ... Fransa'da 23 maç, 9 galibiyet, yüzde 39 ... Hollanda'da 29 maç 19 galibiyet, yüzde 66 ... Ve Portekiz'de 12 maç 6 galibiyet, yüzde 50 ...

Friday 15 February 2008

Haftanın Bloğu

Solomon diye diye Ömer Aşık'ın hakkını yemişiz Aris maçında. Semih Erden dönünce pota altını kabusa çevirdiler Yunan takımına. Semih bence çok önemli bir oyuncu FB için uzun rotasyonunda. Onun sakatlanması Ömer'e fırsat doğurdu. Pek yakında Ömer - Semih - Mirsad - Oğuz - Vidmar gibi bir ribaund takımı olacak Tanjeviç'in elinde. Bu çok önemli ve her takımın sahip olmadığı bir silah. Ömer ve Semih'i scoutlar izliyor ve bu seneki draftta yer alabilirler. Herkes için bir win win situation. (Ömer Aşık'ın Kalaitzis Gerorgios'a yaptığı blok Euroleague'de haftanın bloğu seçildi.)

Basden

Ne zamandır Eddie Basden hakkında birşeyler yazmak istiyordum. Almanya'ya transfer olmuş kendileri. Geçen sene FB Ülker şampiyon olurken çok iyiydi ve takıma skor dışında katkı yaparak nasıl iyi oyuncu olur onu gösterdi. Savunma, top çalma ve el yakan şutlarda harikaydı. Örs gidince o da NBA'de tekrar şansını denedi, olmadı, Erman Kunterin Cholet'sinde takıldı biraz. O da kesmedi. Telekom Basket Bonn ile anlaştı en son, takımın kaptanı sakatlanınca (Jason Conley). TBL'de görmek keyifli olabilirdi onu. Tanjeviç White'ın yerine düşünse tribünlerde çok mutlu olabilir. (Ayrıca bir not; Gaines İzmir'de oyundan atıldı ve Kaf Kaf GS'yi yendi. Kendini tutamadı, belki de haklıydı ama takımını yalnız bırakmamalıydı. Bence o takımın lideri Gaines. Telekom Banvit'ten 125 sayı yedi. Kupa yaramadı El Amingillere. Yeni lider BJK.)

Thursday 14 February 2008

FB 25. Zengin

FB Deloitte'un araştırmasına göre 06/07 sezon gelirleri baz alındığında dünyanın en zengin 25. futbol kulübü. Keep walking ...

Yolun Yarısı

36 yaşında bir futbolcu. Kariyeri başarılarla dolu. Andy Cole ile müthiş bir ikili olmuşlardı. Koskoca Man U'yu taşıdılar bir süre. Şimdi eski takım arkadaşı Roy Keane Sunderland'e gelince onu da çekti buraya. Sadece buraya da değil üstelik, bir de orta sahaya çekti yılların forvetini. Trinidad Tobago milli takımında Dünya Kupası finallerinde hiç fena değildi. Burada da iyi iş çıkarıyor. Ve en son röportajında geleceğim belli değil, hala gençlerle rekabet edebilirim diyor. Saygı duyuyorum bu hırs ve disipline. 70 milyonda da bir tane var Yorke gibisi; Tugay ...

Game Over

Sol diz yan bağları koptu Livorno maçında. Aynı dizi yine ihanet etti ona. En az 1 sene yok. Futbolu bırakabilir, kariyeri bitti belki de. Ama o bir efsane. Futbolu bıraksa da Barça'ya ilk transfer olduğu ve Giovanni ile ortalığı kasıp kavurdukları günleri asla unutmayacağız. Aaa evet saçlarını da tabii ki ... Her yerde sakatlık anının fotolarını gördüm, ben Ronaldo'yu yukarıdaki gibi hatırlamak istiyorum.

Biz de Böyle Anladık

Bir dostum Ercan Güven'in yazısının bu parçasını yazsana bloga dediğinde notunu almıştım bile önceden ama akil insanların ortak paydada buluştuğunu kanıtlaması açısından güzel bir anekdot oldu. Uzatmayalım, paylaşalım ...

"Galatasaray Teknik Direktörü Feldkamp'ın maçtan önceki son basın toplantısında verdiği dramatik bir mesaj, maç hengamesinde kaybolup gitti ... Kalli dedi ki, "Leverkusen ve futbolcularına ilişkin her türlü bilgiyi futbolcularımızla paylaştık"... Ve devam etti : "Aslında bu bilgileri futbolcularımın bizi beklemeden araştırmasını, öğrenmesini, bilmesini tercih ederim." Ben size "mealini" söyleyeyim : "Türkiye'deki futbolcular futbolu sadece topa iyi vurmak sanıyorlar. Oysa kendilerini fizik ve teknik anlamda olduğu kadar zihinsel açıdan da geliştirmeleri gerekir. İnsanı geliştiren ise meraktır. Teknik direktör rakip hakkında elbette bilgi aktaracaktır. Ama işini seven bir insan işi için gerekli olan bilgileri merak edip araştırmalıdır. Motivasyon dediğiniz, sadece boğa gibi hırslanmak değildir." Ben böyle anladım. Eminim ki futbolcular duymadı bile. Maç hengamesinde kaybolup gitmesin, en azından arşivlere girsin diye yazdım."

UyuzObradoviç

Efes'in Pana galibiyeti gerçekten etkileyici bir sonuçtu. Obradoviç, ki oldum olası sinir olmuşumdur bu adama, ukala ve başarılıdır, Mourinho tadında biraz, "mucize gibi ama evet gerçekten yenildik" diye açıklama yapıp sinsi sinsi gülmeme neden oldu Efes maçından sonra. Açıkçası Efes'in Amerikalı ordusuna çevirilmesinden rahatsız olanlardanım. 6 yabancı hakkının hepsini iyi yabancılarla doldurmak gerçekten zor kabul ama Woods ve Hutson kadar vasatını da Efes kültürü nasıl kabul etti anlaşılır gibi değil. Blatt'ın hediyeleri bunlar muhtemelen. Sistemini oturtunca da kimse sesini çıkaramıyor. FB de pardon Solomon (23 sayı - 4 ribaunt - 2 asist) Aris'i deplasmanda yenince güzel bir Euroleague haftası oldu. Yunan basketbolunu sarstık biraz. Asıl sürpriz olan Preldziç'in (13 sayı - 3 ribaunt) skorer oyunu. İbrahim'in gitmesi Ömer Onan'a, Semih'in sakatlanması Ömer Aşık'a fırsat tanıdı ve onlarda bunu harika kullandılar. Semih bu maçta geri döndü ve 12 sayı attı ama Ömer Aşık - Oğuz - Vidmar rotasyonu Tanjeviç için bulunmaz nimet. Vidmar'ı Cenk Renda gibi kullansa bile işe yarayabilir. Gerçi o da kenardan içeri girmeye çalışabilir rotasyona aman dikkat.

Biraz transfer; Kaya Dinamo Moskova ile anlaştı ve gidiyor diye duydum. BJK onu kaçırırsa tüm yatırımını riske edebilir. Gerçi Kaya neden bu kadar serseri mayın oldu anlayamadım. Efes'te düzenden çok bunaldı acısını çıkarıyor herhalde. Gitmezse TBL güç kaybetmemiş olur.

NBA'de Gasol ve Shaq takasları sonrası bir bomba daha geliyordu az kalsın. Kidd Dallas'ın yarısına karşılık takas edilmek üzereydi. Ama eski Laker Devean George takası reddedince şimdilik bu plan suya düştü. NBA'de takas reddetme hakkı ulu manitu Kobe'de var sadece. George ise kontratındaki bir maddeyi kullanarak ve kısa süre önce takımını değiştirdiği için bu hakkını kullanabildi. Oyun bozan diye üstüne gidiliyor oldukça ama 35 yaşındaki Kidd'e bir ton genç adamın takası adil değildi. Gerçi Kidd bir efsane, ama Vince ve Jefferson ile hiçbir başarı elde edemedi. Nowitzki ile neden başarabilsin ki?

Wednesday 13 February 2008

2010 Suni Dünya Kupası

Neden Afrika o halde? Teşvik biraz mantıklı ve doğal olamaz mıydı?

"Bir çok Afrika ülkesinde değişken iklim şartları nedeniyle doğal çim zeminlerin bakımı zor oluyor. Bunu son oynanan Afrika Kupası maçlarında da gördük. Saha koşulları kimseyi tatmin etmedi. Suni çimde 4 mevsim aynı kalitede futbol oynayabilirsiniz. Bu alınmış bir karar değil ama bir sonraki Afrika Kupası ve 2010 Güney Afrika Dünya Kupası suni çim zeminlerde oynanabilir. Bu konuyu tartışacağız." Sepp Blatter ...

Monday 11 February 2008

Saygı ve İstatistik

Uğur Meleke'yi bu ara çok severek okuyorum. Zaten saygı duyuyordum uzun zamandır ama bu ara her köşe yazısı ders niteliğinde. İstatistik ve bilgi dolu, mantık ve tartışma dolu. Son yazısındaki istatistik; 10 Şubat, saat 19:00 itibariyle teknik direktör değişikliğine gitmeyen yedi takım, puan durumunda ilk yedi sırada ... Başka bir istatistik; ligin ilk 5 sırasındaki takımlar karşısında BJK 1 puan almış, 14 puan kaybetmiş. Küçük notlar; Özil FB'nin teklifini reddetmiş, Diarra ve Benjani ilk lig maçlarında yeni takımlarında gol attılar, Juve son 2 yılda yaklaşık 1,5 milyon taraftar kaybetmiş. Rakamlar ve futbol.

Charlie Wilson's War

Aslında Robert Redford ve Brad Pitt'in Spy Game filmine benzettim biraz bu filmi. Çok ekstra bir film değildi. Ama sonunda kirli bir politikacının birkaç cümlesi paramı boşa harcamadığımı ve aslında yine aynı şeylerin yaşanmakta olduğunu kanıtladı : "These things happened. They were glorious and they changed the world. And the people who deserved the credit are the ones who made the sacrifice. And then we fucked up the endgame."

Busby Babes

Man U City'ye 1-2 mağlup olurken tarihin bu dramatik gününde maçtan çok anılar ve şekil ön plandaydı. 57-58 sezonunda Kızılyıldız'la oynanan maçtan dönmek üzere olan Man U uçağı 2 başarısız kalkış denemesi sonrası 3.'de yükselemeyerek bir binaya çarpmış ve içerisinde oyuncu, yönetici ve gazeticilerden oluşan 24 kişi hayata veda etmişti. Bu hatıraya sahip çıkan 2 Manchester takımı kazanın yıldönümüne en yakın maçta o günkü "Busby Babes" formalarının birer benzeri ile sahada yer aldılar. Sahaya çıkışları ve tribünler gerçekten muhteşem görünüyor. Onlara bu adın verilmesinin sebebi Matt Busby'nin sıfırdan yarattığı gençlerle Man U efsanesinin başlangıcını yaratması ve dramatik bu kazaya rağmen gençlerle tarih yazmasıdır. Bobby Charlton bu kazadan kurtulanlar arasında. George Best ise bu kazadan sonra Kırmızı Şeytanlar'a katılan isimlerden birisi.