Sunday, 27 December 2009

Özer

Altay maçında Alex'in yerinde yani kendi yerinde oynadı Özer. 2 gol, güzel bir oyun. Yetenkli olduğu belli çocuğun. Alex'in bir öğretmen gibi onu işlemesi ve arkasında durması onun neden sadece bir futbolcu değil, bir spor adamı olduğunu tekrar kanıtlıyor. Trabzon'daki gibi sol açıkta bir Tuncay Şanlı etkisi yaratması futbol karakteristiği gereği pek mümkün değil. Ancak ilk etapta Alex'in yerinde oynaması da pek mümkün değil. Kendisi de 3-4 sene sonra tam anlamıyla hazır olacağını söylüyor zaten. Ama bu temenninin arkasında Alex'in de onunla biraz daha kalması arzusu var. FB'nin bu kadroda risk alması gereken bir pozisyon yaratma lüksü varsa; bunu Özer için kullanmalı. Kulübün alışık olmadığı genç yetenek potansiyeli Gökhan ile müthiş bir uyum gösterdi. Özer bunu daha da ileri taşıyabilir. Çoğu pozisyonda alternatife sahip olan Daum, Alex'in bu takımın lideri, kaptanı, kahramanı, herşeyi olması sebebiyle ona bir alternatif zorlamaması anlaşılabilir. Ancak Özer'in Türk futbolu ve FB için büyük şans olduğu herkesce aşikar. Özer'in stilinin Milan sonrası Bordeaux'da kendini bulan Gourcuff'a benzediğini düşünüyorum. 10 milyon Euro edecek mi göreceğiz.

Katalunya

Karışık duygular içerisindeydim bu maçla ilgili. Hepimiz mi Katalanız bilinmez, anlaşılmaz, Barcelona sayesinde adamların İspanya'ya verdiği sıkıntı ölçülemez boyutlarda. Bask bölgesi gibi silahla savaşmak yerine dünyayı kendisine aşık eden bir futbol takımıyla herşeyi meşru zemine taşımış görünüyorlar. Barça altyapısının harikalarından güç alarak kurulan Katalunya milli takımı, ebedi Barçalı Cruyff'un antrenörleri olmasıyla daha da bilinir hale gelmişti. Nou Camp'ta karşılaştıkları Arjantin'de ise ihanet etmeyen Messi yer almadı. Estudiantes'e karşı oynanan kıtalararası şampiyonluk maçı sonrası vatan haini ilan edilen Arjantinli bu maçta yer almadığı için üzüldüm. Katalunya'da Krkiç'i forvette görmek şaşırtıcıydı. Messivari bir gol attı. Zaten maçtan çok bahsetmek sportif olarak anlamsız. Basket maçı gibi koş koş bir oyun ve bomboş goller. Savunma yapan kimse yoktu. Arjantin rakibine iltimas geçiyor gibiydi. Maradona tribünde sakin sakin oturdu. Oleguer ve Gabri Nou Camp'a dönmekten çok mutluydular. Di Maria'nın golü muhteşemdi, diğerlerine de haksızlık etmeyelim, Krkiç'inki de bireysel olarak müthişti. UEFA ve FIFA'nın tanımadığı Katalan milli takımı sadece dostluk maçı yapabiliyor ama bu sempatiyle giderse İspanya'nın omurgasını oluşturan Katalanları kaybetmesi sürpriz olmaz.

Schumi

Geri döndü. Geçen sene tifosileri heyecanlandırmıştı ama boynu izin vermemişti. Geçen sezonun şampiyonu ve kadim dostu Ross Brawn çelmiş aklını. Ferrari üzgün ama geç kaldılar. Mercedes ile yapılan anlaşma sansasyonel. Brawn GP ilk sezonunda marka-sürücüler şampiyonu olup McLaren'den ayrılan Mercedes ile birleşti. Alman-İngiliz kapışmasına sahne olacak sezon. Bizim de geri dönmemiz gerekecek Mart itibariyle F1'a. 41 yaşında ama 3 senelik anlaşma ve şampiyonluklar istiyor. Button-Hamilton ve McLaren, Schumi-Rosberg ve Mercedes'ten intikam almaya çalışacak. Massa-Alonso ve Ferrari denklemin son halkası. Bu arada Kubica enteresan tipmiş, ilk defa dikkat ettim, kask varken herkes çekici demek.

Görmemişin Antrenörü

Lemerre'in Ankara'ya gelmesi ilginç. İyi para alıyordur ona şüphe yok, yardımcısı Ümit Özat da iyi fikir. Zorla ele geçirilen Ankaragücü'nü ileri götürmek için yapılmaya çalışılan işler göze fazla batıyor. Lemerre yönetimin takımı zor kurduğunu söylerken samimi değildi bence, ne olduğunu biliyor olmalı. Bu kadar iyi tesis görmedim demesi gidip oraya bakasını getiriyor insanın. Kariyeri Ankaragücü için fazlasıyla sofistike bir adamın takımın başında kalması mutluluk verici olabilirdi ama bu yönetim oldukça sarı lacivertlilerin antipatik kalması kaçınılmaz.

Right Back Of The Decade

Liverpoolfc.tv'deki oylamada %53 oy alan Steve Finnan son 10 yılın en iyi sağ beki seçilmiş. Yakışır.

%20-Carragher
%19-Babbel
%8-Arbeloa

Sunday, 20 December 2009

Hava Ayaz Mı Ayaz...

Güzel bir lig oluyor. İstikrarsız 5 takım liderliği kovalıyor. Daum'un nihayet toparladığı ve ayağa pas yapmaya başlayan FB, TS'yi deplasmanda, hem de çok iyi bir ilk yarı oynayarak 0-1 mağlup etti ve ilk yarıyı lider kapadı. Çok eleştirilen Güiza'nın golüyle öne geçtiler, sonra da kapandılar. Santosçok açık vermesine rağmen eğer kondisyonu ve disiplinini üst düzeye çıkarırsa takımın oyun kurmasına Gökhan kadar destek verebilir. Teknik oyuncu her zaman daha iyi savunma yapmayı bilen adamdır. Takımın koştuğu ve savaştığı Cristian'ın ileri çıkışlarından belli oluyordu. Özer'i daha iyi beklerdim, etkisizdi ve çok top kaybetti. TS'un üretemeyişi hem takım koordinasyonundan hem de FB'nin hırpalamasından dolayıydı. İlk yarı maç çok tempolu oldu, PL mücadelesi gibiydi. FB golü bulduktan sonra maç duruldu, Daum takımı maç başından beri ayağa oynadığı topu uzun dikmeye başladı. Zaten ayağa oynasalardı 2. golü bulurlardı, TS çok açık verdi. TS gol pozisyonları da buldu ama atamayacakları çok belliydi. Güneş bu takımı toparlar ve ilk 4'e sokar. Ama o kadar.

Soğuk havanın çarptığı diğer takım da Juventus. Catania'ya evlerinde mağlup oldular, her yerde yazıyor, son 5 maçta 4. mağlubiyet. Eksik olan kariyeri ağır bir teknik direktör, yaşı uygun bir yıldız. Diego tamamlayıcı bir adam ama takımı alıp götüren biri değil. Bremen'i taşımakla Juve'yi taşımak arasında dağlar kadar fark var. Ayrıca Melo'nun da yılın bidonu olmasına katılmıyorum. Adam Brezilya milli takımının ön liberosu. Kötü adam değil, Fiorentina'da oynadığı futbolu onu buraya getirdi. Poulsen'i de çok eleştirmişlerdi ama standart bakıldığında iyi adamlar. Yaratıcı oyun için Del Piero'nun yerine varis lazım.

Günü Dışarıda Geçirince...

Neler olmuş neler. ManU 3, Liverpool 2 yemiş. Crouch 2 atmış. Fiorentina-Milan maçı kar yağışı sebebiyle ertelenmiş. Arda-Elano-Keita-Kewell ve gol; GS 1-0 kazanmış. Antalya Kayseri'de huzursuzluk yaratmış, çirkinliklere rağmen deplasman galibiyeti. Yılmaz Vural ve Kasımpaşa seriye 3-1 ile devam demiş; yenilmezlik 7 maç. Barça Pedro ile maçı uzatmış, Messi ile Kıtalararası şampiyon, bunlara şahit olduğumuz için çok şanslıyız, tekrar ediyorum. City 4-3 galip ama Hughes mağlup; Mancini görevi devraldı. Sivas 2-3 galip, Baki uzatmada kendi kalesine çakmış. Bayern yine 5 atmış. Madrid arttırmış bahisleri, Zaragoza'yı 6'lamış, insaf. Ve benim çok uykum var. Detaylar yarın...

Friday, 18 December 2009

BJK-Bursa

Cuma akşamına neşe kattı bu maç. Sağanak yağmurun ağırlaştırdığı sahada top oynamak için akıllı olmaya ihtiyaç vardı. Kondisyonu daha iyi olanın ayakta kalacağı bir maç oldu. Bursa'nın iyi takım olduğunu biliyorduk ama İstanbul'da 0-1'den 2-1 geri düşüp maçı son 10 dakikada 2-3 alıp gideceğine pek inanmazdım. Maça iyi başlayıp Volkan Şen ile sağ kanadı harmanlayan yeşil beyazlılar, yine bu kanattan golü buldu. Ağır sahaya fazla teknik kalan Volkan'ı Turgay'la değiştirip Sercan'ın yanına süren Ertuğrul Sağlam gecenin yıldızıydı. İntikam alırcasına hamle üzerine hamle yaptı. Hançeri soktu soktu çıkardı. Denizli'nin takımı Nobre ile skoru eşitlemeden önce genç Sercan'ın savunmayı, özellikle Ferrari'yi yere yatırıp kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonu kilit bir an olarak görmek lazım. Tello'nun akıllı çabuk frikik yan pasını Ekrem Nobe ile altı pasın kale çizgisine yakın kısmında buluşturması golü getirdi. Sonra baskı ve penaltı. 80'e girerken Sağlam'ın son hamlesi Ömer Erdoğan'ı Sercan'ın yerine sokmak oldu. Mağlupken güçlü stoperinden teknik santraforuna alternatif yarattı. İlk uzun doldurulan kafa topunda mücadeleyi kazanan Ömer, Ergiç'in golüne vesile oldu. Sonra son intikam hamlesini de Zapo yaptı. Golünü attı, sahayı turladı, maçı bitirdi. Son ana kadar ayakta kalan ve gol vuruşlarını Sercan'a rağmen tamamlayan Bursa şehirde muhtemelen coşkulu karşılanacak. Bursa taraftarı gelemedi belki ama evlerinde mutlu izlediler maçın sonunu.

Kura

Şubat'ı görmek güzel. CL'de olmasak da yeni formatıyla UEFA'da eşleşmelere katılmak eğlenceli. Gerçi bu eşleşmeler sonrası ne kadar eğleniriz meçhul.

CL'de en dikkat çeken eşleşme; Inter-Chelsea. Mourinho'nun her eşleşmesi olay. Barça ile eşleşse bir türlü, Chelsea ile bir başka. Kendi yarattığıyla yaratmaya çalıştığı karşılaşacak. Inter asla bir Chelsea değil. Daha gitmeleri gereken çok yol var. Serie A'dan ayrılmadıkça bir üst seviyeye çıkmaları da çok kolay değil. Hele Ancelotti'yle yakaladıkları anlayış onları biraz daha ileri götürdü. Güzel maçlar olacağı kesin. Diğer iyi eşleşme de Milan-ManU. Kağıt üstünde büyük maç ama Milan iyi bir ivme yakaladı diye onları çeyrek finalde görürüz diyemez kimse. ManU da Tevez ve Ronaldo'yu kaybedeli öksüz bende.Gelelim köyümüze. GS kötü sezon geçiren bir devi çekti; Atletico Madrid. Agüero ve Forlan'ı devre arasında kaybetmezlerse turun mutlak favorisi onlar. İki takımın da savunma zaafları ve üst düzey hücum kapasiteleri var. İspanya'daki ilk maçın sonucu turu belirleyecektir. FB ise nispeten daha insaflı bir kura çekti. Ligue 1'ün genç yıldızı Gervinho'lu Lille. Çok gol atıyorlar. Emre olmadan FB takım savunması yapamıyor. Tur Emre'nin sağlığına ve ilk maçta maksimum tek farklı mağlubiyete bağlı. Bence 2 takımın da turu geçme şansı eşit. Atletico düşüşte, Lille yükselişte. Bizimkiler şimdilik düşüşte. Ancak Şubat'a çok zaman var. Daha çok şey değişir.

Değişmeyecek olan ise bu turlar geçilirse karşılaşılacak takımlar. Romen Unirea ile eşleşen Liverpool bir sonraki turda FB'yi eleyecek gibi duruyor. Ben Unirea'nın Lpool'u zorlayacağına inanıyorum. Benitez'e ızdırap olmak en son dileğimdir ama Kadıköy'e gelirlerse buradan çok kolay çıkamayacaklardır. GS ise Everton-Sporting galibiyle eşleşti. Bu turu geçerlerse bir sonrakinde çok daha fazla şansları olduğu gerçek. Everton PL'de sürünüyor, Sporting ne kadar iyi olursa olsun kafa kafaya oynanacak bir kültürden. Objektif bakınca bu takımların 4'ü de 2 takımımızı eleyebilir, kimse şaşırmaz. Asıl sürpriz bu turları aşmaktır, Şubat sonrası bize lazım olan ligdeki kavgalar değil UEFA'daki turlar.

Stuttgart - Barcelona
Olympiakos - Bordeaux
Inter - Chelsea
Bayern Münih - Fiorentina
CSKA Moskova - Sevilla
Lyon - Real Madrid
Porto - Arsenal
Milan - Manchester United

Rubin Kazan - Hapoel Tel Aviv
Athletic Bilbao - Anderlecht
Kopenhag - Marsilya
Panathinaikos - Roma
Atletico Madrid - Galatasaray
Ajax - Juventus
Brugge - Valencia
Fulham - Shakhtar
Liverpool - Unirea Urziceni
Hamburg - PSV Eindhoven
Villarreal - Wolfsburg
Standard Liege - Salzburg
Twente - Werder Bremen
Lille - Fenerbahçe
Everton - Sporting
Hertha - Benfica

Hamburg - PSV Eindhoven / Athletic Bilbao - Anderlecht
Rubin Kazan - Hapoel Tel Aviv / Villarreal - Wolfsburg
Atletico Madrid - Galatasaray / Everton - Sporting
Hertha - Benfica / Kopenhag - Marsilya
Panathinaikos - Roma / Standard Liege - Salzburg
Lille - Fenerbahçe / Liverpool - Unirea Urziceni
Ajax - Juventus / Fulham - Shakhtar
Brugge - Valencia / Twente - Werder Bremen

Shankly

İngiltere'deki istikrarın ve modern futbolun duayeninin bir İskoç olduğunu biliyoruz; Sir Alex Ferguson. Onun gibi başka bir sembol, yine sabır gösterilen Arsene Wenger. Hep bu adamlar, özellikle Sir Alex yazılıp çiziliyor devamlı. Büyük usta.

Liverpool'un Wigan maçının devre arasındaki kutlamaları görünce anlam veremedim. Shankly kutlamaları? Biraz okudum, araştırdım. Sonra ortaya herkesin bildiği, Liverpool taraftarı diye geçinen bendenizin bilmediği büyük bir adam çıktı ortaya. Bu adam da İskoç. Merak etmeye başladım şu yeşil mekanı. Suyunda birşey var herhalde. Shankly, aynı Ferguson gibi (daha doğrusu tam tersi), Liverpool'un 15 sene başındaki adammış. Öncesinde yine Ferguson gibi kayda değer olmayan bir kariyer. 2. ligdeki Liverpool'u 14 kişiyle 1. lige ve daha sonra şampiyonluklara taşıyan, Kop'un Kop olmasına bile ivme veren adam. William Bill Shankly. Tesisleri, kültürü, takımı kuran adam. You'll never walk alone yazan Shankly Gates'in onurlu sahibi. Liverpool'u Liverpool yapan adam. UEFA şampiyonu yapan adam. Şimdiye kadar bahsetmemiş olmanın utancıyla aşağıda Liverpool kariyeri...

1962 Second Division champions
1964 First Division champions
1965 FA Cup Winners, European Champions' Cup semi-finalists.
1966 First Division champions, European Cup Winners Cup beaten finalists.
1969 First Division runners-up.
1971 FA Cup beaten finalists, Inter-Cities Fairs Cup semi-finalists.
1973 First Division champions, UEFA Cup winners.
1974 FA Cup winners, First Division runners-up.

Thursday, 17 December 2009

Ceza Budur!

Fluminense maçını 1-1 berabere bitirip küme düşen Coritiba'nın taraftarı sahaya girip hakemi kovalamıştı. Kavga kıyamet ... Federasyon acımamış, cezayı yapıştırmış. 30 maç saha kapatma + 300.000 dolar ceza. İşte bu iş böyle yapılır. Ceza dediğin budur!

Tuesday, 15 December 2009

Beleş Transfer

Rubin Kazan'ın 10 numarası Alejandro Dominguez Valencia'nın yolunu tuttu. Quilmes-River Plate-Rubin Kazan-Zenit-Rubin Kazan ve Valencia. Geçen sene 23 maçta 16 gol atan bir 10 numara. Rusya'da son 2 sezonun şampiyonluğundan birine katkısı olmuştu. Transfer bedelsiz. Silva'nın, Villa'nın gidişi sonrası İspanyol takımına ihtiyacı olan devamlılığı sağlayabilir. Bu transferleri, hem de bedelsiz duyunca ifrit oluyorum!

Monday, 14 December 2009

Ramos? Higuain?

Bu yaz çok transfer yapan Galacticos hafta sonu Valencia'ya konuk oldu. Maçı Kaka ve Ronaldo'suz kazanmalarından bahsetmek yerine farklı bir noktaya dair yazı. Higuain ve Ramos. Önce Arjantinliyle başlayalım. Geçen sezon sürünen takımın 15 maçlık galibiyet serisinde golcü Higuain iyice palazlandı. Büyük baskı ve stres altında, kritik maçlarda müthiş dönüş gollerine imza attı. İlk 11'in oyuncusu değil etiketi yapışmış olmasına ve pazarlaması kötü olması sebebiyle hep iyi yedek olarak görülmesi büyük yanlış. Benzema'nın, ki bence tüm transferlerin en iyilerinden biri, müthiş asistini içeri vurunca tekrar farkettim adamı. Golcü, son vuruşları etkili, vazgeçmeyen ve çok top kapan-kovalayan bir adam. Striker pozisyonunda Benzema dışında tam bir adam olmaması avantajı. Nistelrooy'un biten kariyeri, Ronaldo'nun aslen kanatta verimli olması, Raul'un yaşı, Benzema'nın partnerini Higuain yapıyor. Devre arası ya da sezon sonu büyük isim alınırda yazık olacak ama mutlaka her gittiği yerde Arjantinli ciddi iş yapacak.

Birkaç satır da Ramos için. Geçen senelerde stoper mevkiinde zaten iyi bir performansı vardı. Ancak milli takım ve Madrid'de sağ beke geçişiyle bence dünyanın en iyi oyuncularından biri oldu. Maicon'dan sonra yazarım takımıma. Kafaya çıkışları, korner fırsatçılığı, dinamik ileri çıkışları, bitmek bilmeyen koşuları, pas yüzdesi ve sağlamlığı İspanyolu müthiş bir adam yapıyor. Valencia'yı evinde bu sezon yenmek kolay iş değildi. Hem de 2-3 gibi bir skorla. Rakip hep maçın içindeydi ve maça asılıyordu. Villa'nın golünde Casillas'ın hatası var mı tartışmak lazım ama Garay'ın kafası öyle bir yere gitti ki Madrid haketti. Ama Pepe'yi kaybettiler, ilahi adalet, 6 ay sakat.

Sunday, 13 December 2009

İyi Kaleci Kötü Kaleci

Chelsea ne zaman Cech'in yerine kaleci alacak merak ediyorum. Adı ve oyunu eskiden büyüktü ama kafasına aldığı darbe sonrası ne yazık ki asla eski formunu yakalayamadı. Vefadan mı alternatifsizlikten mi bilinmez, kaleci aramıyorlar. Hatta 2. kaleci kim onu bile unuttuk. Hilario? 16 maçta 22 gol atan Everton Stamford Brigde'de 3 gol buldu. Epeydir PL'in geçen seneki koş koş maçlarından eser yoktu. Drogba ve Anelka iş başındayken, ki nasıl vuruş tekniğiyse adamlardaki; ya yan ağlara ya tavana, Cech'in saçmalamalarına şanssızlık da eklenince Everton kötü sezonunda kıymetli 1 puan aldı.

ManU'nun yenildiği haftada, Arsenal de Liverpool'a Anfield'da geriden gelip mağlubiyet tattırınca ortalık şenlendi. Arshavin Anfield'da ne hissediyorsa coşuyor, coştukça da atıyor. Torres'in dönüşü, Gerrard'ın varlığı genç Arsenal'i pek zorlamadı. Takım savunması Xabi gitti gideli görevini yapamıyor. Zaten orta saha ne hücumda ne savunmada etkin olamayınca takımın sezonu da kötü geçiyor. Aquilani'nin bitmeyen bekleyişi, Mascherano'nun her gün Carlos tadında " Barça'ya gidebilirim"leri, Lucas'ın yetersizliği Benitez'i köşeye sıkıştırıyor. Chelsea hala yukarılarda ama tablo değişecek gibi. ManU ve Arsenal koşuyu bırakmıyor.

Thursday, 10 December 2009

Ayhan Şahenk'te Kaybetmek

Potaları sert. Ona yordum. Gitmek isteyip de gidemediğim maçlardan biriydi. İşe yakın, eve yakın, Ayhan Şahenk. Küçük salon, nasılsa az seyirci diye heyecan vardı içimde. Bitmek bilmeyen 2009 bir cenaze daha getirdi, gidemedim. Takım kötü, Mirsad'sızlık çözülür şey ama Ömer Onan kilit adam. Onun yokluğunu kaldıramamış takım. Giricek'ten 2 senedir verim alamayan Tanjeviç artık uzatmaları oynuyor. Preldziç eline geleni sallıyor, niyeyse? Büyük saygım var kurt koça. Ama artık zaman geldi. 3 yetenekli genç Türk uzunundan 1 üst düzey adam çıkaramamak, üstelik gençleri yetiştirmekle övünürken, kabul edilir değil. İstifaya davet edenleri hep yadırgadım. Bu kadar kariyerli bir adam daha gelmez dedim. Ama artık pozitif katkısı olmuyor, sadece taraftar değil, takım da artık ona inanmıyor. Geçen sezon final oynayan Olympiakos'un guardı Greer takımda, Solomon sonrası skoru yüklenmesini beklemek bence yanlış, kapasitesi ortada. Kinsey bir önceki gelişindeki gibi değil. Formsuzluk bu kadar uzun süren birşey değildir basketbolda. Belki bu gruptan çıkılacak ama bu sezonun her kulvarda sonu hüzün gibi görünüyor. Bu bütçelere yazık oluyor, bir daha bu fırsatlar kulübün eline geçmeyebilir.

Barça-Inter

Messi'nin döndüğü resmileşti. Dinamo Kiev'in gol sonrası kapanan savunmasının ilacı oldu. Tekme yedi, faul aldı, sonunda frikikten noktayı koydu. Çalım atıyor, savunma yapıyor, hızlı, frikik atıyor, şut çekiyor, pas veriyor, daha ne yapsın. Ronaldo'nun ipliğini pazara çıkardı, daha sempatik. Kötüleri de sevenler var mutlaka. Inter de Rubin'î boş gönderince Barça-Inter bir üst tura çıktı. Kimse Dinamo-Rubin olsun istemiyordu zaten.

Biz bıyıklı-bıyıksız Türkler için ise dün geceki en enteresan olay Standart Liege kaleci Sinan Bolat'ın son dakikada kafa golüyle (ama ne gol!) Alkmaar'ı Avrupa'nın dışına itmesiydi. Golü kadar gol sonrası koşusu da enteresan bir performans. Kendi kalesine kadar diri bir koşu, enerji patlaması ve puan. Tuhaf spor şu futbol, nereden ne sevinç yaratabilir şaşırıyor insan. En sonunda televizyonu kapatıp uyuyorsunuz!

Wednesday, 9 December 2009

Adam Adama

Uzun zaman oldu takımlar adam adama savunmayı bırakalı. Alan savunması artık takımın savunma kimliğine ait olan tek tanım modern futbolda. Adam savunan takım oynatmamaya çalışan, puan almaya çalışan takım. BJK ise kazanması gereken taraftı. Anlamsız şekilde CSKA'nın 10 numarası Gazaev'i tutmak ise tuhaf bir refleks. Tutulması gereken Krasic'ti. Zaten golü yiyince anladı herkes. 2 dopingli oyuncunun olmayışı, sağ bekten stoper yapmak, deplasmanda oynamak pek etkilemedi Rus takımını. Çünkü BJK kazanmak için hiçbirşey yapmadı. Tello'nun kaçırdığı pozisyon dışında hiç denemediler ve Denizli'yi haklı çıkaracak hiçbirşey gelişmedi maçta. ManU'nun yedek ağırlıklı takımla, ama bir önceki maç kadar yedek olmayan, Wolfsburg'u dağıtması BJK için Avrupa macerasının Ocak ayı sonrasını görememesi demekti.
Gecenin diğer bombası İtalya'da Juve'yi dağıtan Bayern'e ait. Trezeguet'nin golünden sonra resmen dağılan bir takım savunması. Hücuma çıkarken kaptırılan toplar Buffon'un ellerinde eridi, ilk yarı bu sayede 1-1 bitti. Kaleci Butt'ın penaltısı. Sonrası Buffon ve Bayern arasında. Schweinsteiger uzun zamandır bu kadar şut çekmemiştir. Trezeguet'nin 1-2 iken kaçırdığı altı pas golü maçın kırılma noktası. Ardından son 10 dakikada perçinlenen galibiyet. Juve UEFA'ya giderken Bayern ve tartışılan Van Gaal CL'ye devam ediyor.

Tuesday, 8 December 2009

Dedikodu

Transfer dönemi yaklaşınca fısıltılar da dolaşmaya başladı. FB'nin bildik forvet sorunu, Luca Toni ve John Carew gibi anlamsız isimlerle çözülemeyecek kadar karmaşık. Zaten bu adamların Türkiye'ye gelmeye can attıklarını da sanmıyorum. Gerçek olabilecek dedikodulara bakalım.
  • Carlton Cole-Arsenal
  • Adriano-Roma
  • Elton-Stuttgart, Schalke
  • Pavlyuchenko-Roma
  • Luca Toni-Inter
  • Sidney Govou-PSG
  • Bojan Krkic-Arsenal
  • Ezequiel Munoz-Fiorentina
  • Dzeko-ManU

Sağlam Maç Listesi

CL

BJK-Cska : 08.12 Salı 21:45
Atletico Madrid-Porto : 08.12 Salı 21:45
Juventus-Bayern Münih : 08.12 Salı 21:45
Inter-Rubin Kazan : 09.12 Çarşamba 21:45
Dinamo Kiev-Barcelona : 09.12 Çarşamba 21:45

Monday, 7 December 2009

Serie A'da Olup Bitenler

Maicon'suz Inter Torino'ya giderken favoriydi. 8 puan fark. İtiş kakışla başladı maç, ne de olsa Serie A maçı. Julio Cesar ters ayakta yakalanıp tıngır mıngır bir gol yedi duran toptan. Mourinho faul diye bağrındı, hakem acımadı ve tribüne yolladı. Takımı kendine getirmenin binbir yolunu bilen genç usta. Sağ taç çizgisindeki faulü, uyuyan Juve savunmasına baka baka ileri oynadı deplasman takımı, ceza sahasının sağ köşesinden gelen rahat ortaya havada asılı kalan eski Barcelonalı kafayı çaktı. Yan ağlara sert indi top. Eto'o, ırkçı tezahüratlarına sinir olduğu Juventus taraftarına inat, yumruğunu havaya kaldırdı taraftarına doğru usülen. Heyhat; maç ortada giderken Marchisio öyle bir gol attı ki, ilk yarı sonunda maçı kapattığıma pişman oldum. Önce yumuşak bir sol sağ çalımı, yerdeki Samuel'di. Sonra dünyanın en iyi kalecilerinden birinin üzerinden aşırmak için topun altına giren İtalyan, siyah beyazlıların lige tutunma umuduna ışık oldu.
Doludizgin giden Milan ise yarım saatte San Siro'da Sampdoria'yı üçlük yapmış, adamım Borriello yine çakmış. Pato kah bencil kah müthiş, kurt Seedorf ve kıpırdanan eskitilmiş efsane Ronaldinho. Leonardo Ferrara'nın bir sıra üzerinde. Asıl ilginci Parma 4. sırada. Haftasonu Roma derbisi oynayan iki takımdan ev sahibi Roma 6., Lazio ise 16. sırada. Kafa kafaya giden maçta öne geçen Roma maçı bitirmeden Totti-Riise ile muhteşem bir orta-demi vole izletmese maçın tek ilginç yanı bitiş düdüğü sonra yaşananlar olacaktı. Totti'nin kramponunu çıkaran tekme sonrası maç bitti. Mülayim mülayim dururken Laziolular salça olunca dellendi. Sonra onlara bulaşmayı bırakıp taraftara "coşun inadına" gazı verdi. Lazio'ya bir tekme de Totti vurdu. Serie A'yı sezon başı kimsenin yayınlamaması tuhaftı, neyse ki geri döndü.