Monday, 30 June 2008

Eşofmanseverler

Almanları Pampamladılar!!!

Başlık arıyordum gece, neyse ki yardıma koşanlar oldu. Gerçekten pampamladılar Almanları. Yarı finalde elendiğimize bir kere daha üzüldüm. Finalde pozisyona giremeyen bir takım nasıl buraya kadar gelir ki? Almanlar gibi işte. Campoenes diye bağırmayı sonuna kadar hak etti İspanyollar. La Liga'yı hatırlatan aiiiiii sesleri hiç bu kadar keyif vermemişti. Herkes İspanya kazansın istedi. Torres yine kötü başlayınca dostlara söylemeden edemedim; ne kötü bu Torres! Sonra dirildi, Lahm'dan intikamımızı aldı El Nino. Lehmann son turnuvasında mutsuz ayrıldı, ama umarım futbolu çirkinleştiren Ballack da mutsuz olmuştur. Sahada futbol adına hiçbirşey yapmayan Alman takımı, kaptanını takip etti. İspanya savunması iyi olmasa maçın başında gol bile bulabilirlerdi. Turnuvanın en iyi savunması, özellikle Ramos, harika maçlar çıkardı. Aragones'in yarattığı takımın yıldızlarla dolu olduğunu reddedemeyiz. Ama bu kadar yıldızı basketbolda bile takım yapabilmek zordur. Düşünün ki, Avrupa Şampiyonası finalinde kornerleri ceza sahasına ara pas olarak kullanabilen bir takım! Almanlar utanmasın, İspanya çok iyiydi. Senna ön liberonun savunmayı nasıl bir seviye yukarı taşıyabileceğini hatasız gösterdi. Aureliovari oyunu ile Brezilyalıların aslında sadece hücumda iyi olmadıklarını tekrar hatırlattı. Bu kadar güçlü bir orta saha bu şampiyonaya fazla geldi açıkçası. En azından Yunan savunması yerine İspanyol hücumu kazandı.

Friday, 27 June 2008

News

Draft beklendiği gibi sonuçlandı. Rose Chicago'ya, Beasley Miami'ye gitti. Minnesota ise Mayo'yu seçmesine rağmen draft gecesi 5. sırada Memphis tarafından seçilen Kevin Love'la takas etti. 6. sırada Mike D'Antoni'nin koçluğunu yapacağı New York İtalyan Gallinari'yi seçerek aslında taraftarlarını biraz hayal kırıklığına uğrattı. Draftta bunlar olurken Jermaine O'Neal T.J.Ford ve Nesterovic karşılığı Toronto'ya, Richard Jefferson da Çinli Jianlian ve Simmons karşılığı Bucks'a takas edildi. FB Ülker'li 2 oyuncudan Semih Erden Boston Celtics, Ömer Aşık ise Chicago (Portland draft edip yolladı) tarafından seçildi. Bu sene gitmeleri için erken ancak seçilmiş olmaları umut verici. Ersan İlyasova'nın hatasını tekrarlayıp erken NBA macerasına atılmazlarsa daha başarılı olurlar.

Cesc

Gruptaki maçlarından sonra yarı final daha çekişmeli geçer diye düşünmüştük. Ama Hiddink bizi hayal kırıklığına uğrattı. Aslında Aragones Hiddink'i hayal kırıklığına uğrattı da diyebiliriz. David Villa sakatlanıp çıkana kadar maç mücadele şeklinde geçiyordu. Villa yerine oyuna giren Cesc Fabregas hem maçı hem de benim ona bakışımı değiştirdi. Evet çok ünlü ve iyi bir oyuncu. Defalarca izledik. Ama dün geceki kadar maçı domine ettiğini görmemiştim. Altyapısından yetiştiği Barça'dan arkadaşları Xavi ve Iniesta ile beraber dinamizmlerini skora yansıttılar. Sadece bir maçlık üstün performansla Hollanda'yı saf dışı eden Ruslar ve Arshavin neredeyse hiç ortada yoktu. Çünkü İspanyollar İtalyanlar'a yaptıklarını bu sefer de Ruslar'a yaptılar. İyi savunma. Atak yapmaktan vazgeçen Ruslar'dan dönen topları takım Torres'e taşıdı ama o nedense bu turnuvada bir türlü havaya giremedi. Aragones risk aldı ve yerine Guiza'yı koydu. Guiza da 5 dakika sonra 2. golü ve finali getirdi. Sonra Valencia'nın yükselen genç yıldızı Silva bir çizik daha attı tabelaya. Şimdi final zamanı. Almanya - İspanya. İspanyollar daha iyi oynuyor ama Almanya bu, belli olmaz.

Thursday, 26 June 2008

2008 Draft

Bu sene 'ballarını yerim' şekliyle draftta 1. sırayı alan Chicago. İlk sıradan Derrick Rose'u seçmeleri kesin gibi. 2. sıra ise yine bombastik bir şekilde Miami'nin. Wade'in varsa drafta girmen yasaklanmalı. Kobe'li Lakers'ın 1. sırayı alması gibi birşey bu. Miami de muhtemelen Michael Beasley'i seçecek. Son domdom kurşunu ise O.J.Mayo'yu seçmesi beklenen Minnesota'ya vurmuş. İlk 3 seçimin sadece 2.'si forvet, diğer 2'si guard. Bu sene flaş bir uzun yok. Benim izlediklerim içerisinde en iyi O.J.Mayo. Minnesota'ya gidip ziyan olacak, KG onu da alsın Boston'a.

Varan 1

Aragones ilk günden kızmış kulübe. Niye açıklama yapıyorsunuz, İspanya'nın konsantrasyonunu bozacaksınız diye. Brezilyalı oyuncular savulun, Aragon(es) geliyor! Sıra sizde.

Çok Güzeldi

Rüya gibiydi, sonu da rüya gibi bitti. Uyandırdı bizi Almanlar. Lineeker'in sözleri aklıma geldi, sonra Pierre hatırlattı, kaçınılmazdı zaten, ilk defa bu kadar iyi oynadık.

german

Bu kadar eksikle Almanya'yı, 45-60 arası hariç, sahadan sildik. Öne geçtiğimiz ilk maç turnuvada, ama sanki Almanlar her istediklerinde gelip golü attılar. Öne geçince deli gibi sevindim, birşeyler olabilirdi. Mucizevi bir 2. gol geldi yine, ama nedense sevinemedim bu sefer, sanki biliyordum birşeyler yolunda gitmiyordu.

kazım

ugur

sch

Rüştü yine hata yaptı ve bizi mağlup duruma düşürdü, bunu unutmak lazım, çünkü Almanlar kazanmayı hiç haketmedi. Muhtemelen bundan önce elediğimiz ülkelerin futbolseverleri de satırlarına, gazetelerine benzer cümleler kurup aynı duyguları hissettiler. Sıra bizdeymiş. Finalde elenmekten daha az dramatik. Bu kadar eksik kalmamızın nedenlerini bulup bir sonraki turnuvaya taşımamalıyız. Almanya 11'inin 7 eksikle sahaya çıktığını düşünün, dün maçı rahat kazanırdık. Sesimizi bütün Avrupa hatta Dünya duydu doğru, ama Yunanistan hala bir önceki Avrupa Şampiyonu. Pozitif şeylere bakalım, Semih Şentürk Fenerbahçe'nin altyapıdan Türk futboluna kazandırdığı gelmiş geçmiş en büyük değer örneğin, Avrupa standartlarında bir golcü. Bu turnuva bizim için burada biterken tek dileğim Arda Turan'ın Avrupa'da büyük bir takımda oynaması. Hakemin ne kadar kötü olduğunu ve Schweinsteiger'in ne kadar iyi olduğunu söylemeye gerek yoktur herhalde.

Wednesday, 25 June 2008

Yeni Dönem

Fenerbahçe Aragones ile anlaştığını resmen açıkladı. Guiza da yolda. Basınla ilişkileri çok sert olan İspanyol hocanın oyuncularla da arası pek iyi değil. En güncel haber Ramos ve Torres ile yaşadıkları. Kimse tarafından tartışılmayan bu oyunculara Aragones ile sorun yaşadılar ve gerginlikler basına kadar yansıdı. Raul'un neden kadroda olmadığı sorusuna son 5 turnuvada Raul'un olduğu ve İspanya'nın hiçbir başarısı olmadığına göre kendisinin haklı olduğu cevabını yapıştırdı. Kariyeri tartışılmaz ama Kalli ile yarışacak yaşta. Zico'nun gelişi de soru işaretiydi, bakalım bu sefer aşı tutacak mı?

Bomba

Song Trabzon'da. Yaptıkları en iyi transfer bence. Şu an Türkiye'deki her takımı bir sıra yukarı taşıyacak kadar etkili bir oyuncu. FB ve GS hariç.

Tuesday, 24 June 2008

Dream Team 2008

2008 USA Basketball Senior National Team

Carmelo Anthony
Carlos Boozer
Chris Bosh
Kobe Bryant
Dwight Howard
LeBron James
Jason Kidd
Chris Paul
Tayshaun Prince
Michael Redd
Dwyane Wade
Deron Williams

Bienvenue

Nasri Arsenal'de. Wenger Fransızları Arsenal'e taşımaya devam ediyor. Pozitif ayrımcılık. Arshavin de transfer listesinde. Arda ise turnuva sonrası görünen o ki yurdum topraklarına geri dönecek. Avrupa'da istenmediğimiz çok açık, Platini'nin Hırvat maçında ekşiyen surat ifadesi ona dizdiğim tüm methiyelerin canımı acıtmasına sebep oldu. Yine de buradayız, öyle ya da böyle.

Monday, 23 June 2008

Hasbel Kader

İkisi de iyi savunma yaptı, yaratıcı olamadılar ve iş penaltılara kaldı. Kötü maçtı. İspanyollar sakat numarası yapan Di Natale'nin penaltı kaçırmasına turdan çok sevindiler. FB taraftarı Guiza'nın performansı ve penaltı kaçırması sonrası üzgün. İtalyanlar buraya zaten şans ve Hollanda sayesinde geldiler. Luca Toni turnuvanın gol kralı adayı iken golsüz bir Avrupa Şampiyonası geçirmenin stresiyle kayboldu gitti. Pirlo'nun ne kadar önemli olduğu, ve Aragones'in de dediği gibi Gattuso'nun ne kadar önemsiz olduğu ortaya çıktı. İspanya İtalya'yı aslında kendi silahıyla, savunmasıyla yendi. Casillas - Ramos - Marchena - Puyol - Capdevilla - Senna hiç aksamadı. Hafif Aurelio tadı veren Senna dinamik futboluyla neden Fabregas ve Xabi Alonso'nun yedek kaldığını birazcık olsun açıkladı oyunuyla. Turnuvanın en yetenekli forvet hattı Torres - Villa ise 1. vuruşta gole uzanamadılar, zaten İtalyanlara karşı 2. pozisyonu bulmak zordur. Kısır ve sıkıntılı maçtı. İspanya istediğini zor da olsa aldı, zaten favori de onlardı. İngiltere, İtalya, Fransa, Hollanda, Portekiz'in olmadığı bir şampiyona yarı finalinde Türkiye var. Bu çok daha ilginç.

Vatan Haini

Kendi ülkenin takımını başka bir milli takımla perişan etmenin adı artık profesyonellik. Hiddink Van Basten'in Hollanda'sını yerle bir ederken hiç üzgün görünmüyordu. Turnuvanın en büyük favorisi Portakallar oyunun tek yönünü oynamaya çalışınca üzerine gelen rakibi kalecisiyle bile durduramadı. Van der Sar olmasa maç çok önceden kopabilirdi. Rusya o kadar çok gol pozisyonu kaçırdı ki son dakikalarda yedikleri gollere üzülmemek elde değil. Uzatmayı bile haketmemişti Hollanda. Turnuvadaki en kötü maçlarını oynadılar. Arshavin ve Pavlyuchenko önderliğinde Ruslar o kadar rahat çalım ve pas yaptılar ki ilk maçlarda kim daha iyiydi unuttuk. Hollanda makus talihine bir kez daha yenilirken uzatmalarda Arshavin işi bitirdi. Hem Rusya'yı yarı finale taşıdı hem de kendi transfer piyasasını kızıştırdı. Ölüm grubundan kimse yarı finale çıkamadı. D grubunun ilk 2'si ise yarı final oynuyor. Arshavin 1 Hollandalı 11 Hollandalı'yı yendi diyerek dalga mı geçti kompliman mı yaptı bilinmez.

Saturday, 21 June 2008

Comeback Kings

Hırvatistan - Türkiye maçı başlarken olağan olarak Hırvatlar'ın daha üstün ve agresif olacağını, savunmada açık vermeyeceğini bekliyordu herkes. Ancak maça orta sahada Hamit ile başlayan Türkiye bu turu kolay bırakmayacağını ilk dakikalarda hissettirdi. Oyun oldukça dengeli başladı.

koskos

Tribünlerdeki Hırva üstünlüğü sahaya yansımadı ve tek şansımız olan uzaktan şutlarla rakip kaleyi yoklamaya başladık. Biraz direkler, biraz şans skorun değişmesine müsaade etmedi. Sabri ve Kazım'ın sağ kanattaki defansif hataları çok pahalıya malolabilirdi. Sağ kanadımızı savunmakta zorluk çekmemiz zaten en hassas noktamız olan stoperlerimizi de yıprattı. Emre Aşık oldukça dengeli oynadı ve Gökhan Zan'ın hatalarını kapattı.

koskos2

koskos3

Hakan Balta bir sonraki maç muhtemelen stoper oynayacak ve sol kanadı Uğur'a bırakacak. Oysa sol bekte, en azından savunmada hatalarını minimize etmişti. Bayern Münih'in bile ilk 11'de neden Hamit'ten vazgeçemediğini herhalde maçın adamı seçen UEFA da anlamıştır. Neyse ki Türkçesi kadar ağır aksak değil futbolu. Muhteşem bir dinamizmle Hırvatları bunalttı. Çok emin ve teknik bir profil çizdi. Takımın eksikleri bu kadar çokken bir lider gerekiyordu ve bu maçta ne Arda ne de Nihat'tı. Gurbetçi Hamit gurbette bizi sonuna kadar taşıdı. Topal'ın ligin 2. yarısındaki çıkışını devam ettirmesi ve Tuncay'ın kaos yaratan toplu - topsuz koşuları orta sahayı Hırvatlar'ın ne Modric'le ne de Rakitic'le ele geçirmesine izin vermedi. Hırvatlar maç içerisinde çok net olmasa bile iyi pozisyonlar yakaladılar ama uzatma anları başlayınca bu kadar yorulmuş olmaları televizyondan maçı izleyenleri bile şaşırttı. Herkes maçın penaltılara gitmesini beklerken, buna sahadaki Hırvat futbolcular da dahil, Rüştü Fenerbahçe'de görmeye alıştığımız yanlış ceza sahası çizgisi çıkışlarından birini yaptı. Modric Tottenham'a neden 15 milyon euroya mal olduğunu ispatlarcasına topu aldı, düzeltti, Klasnic'in kafasına yumuşakça kesti. Zan'ın elle kesme çabalarına rağmen Klasnic kafa-omuz karışımı bir vuruşla ters ayakta yakalanan kalecimizi mağlup etti. Herşey bitmişti o an. Artık 2 son dakika mucizesi yaşatan takım yere düşmüştü. Son anların kahramanları son anlarda vurulmuştu bu sefer. Yıkıldık. Santra yaptı kırmızı formalar. Umutsuzca topu ileri doldurduk. Kenardan Bilic'in oyuncu değişikliği gelirken Rüştü 35 yaşına kadar yaptığı en düzgün vuruşla topu rakip ceza sahası içine gönderdi. Stoperlerimiz zaten ilerideydi ama Emre Aşık topa zıplayıp 2 kişiyi kenara aldı ve her zaman iyi pozisyon alan mucize adam Semih, top savunmaya çarpsa da, sol ayağıyla bizleri bu kadar da olmaz dedirtecek bir haykırışa sevk etti. Gol olmuştu. Tuncay'a ne zaman sus yapması gerektiğini konuşmadan anlattı Semih. Dakika 120+2'ydi. Golü yediğimiz dakika ise 118'in sonları. 2 dakika önce çılgınlarca sevinmelerine bin pişman Hırvatlar yerdeydi. Penaltıları kazanacağımız o kadar açıktı ki, kimse acaba bile demiyordu. Elemelerde Rusya ve İngilizler'i ekarte eden, gruplarda Almanlar'ı yenen, genç ve sert, Modric ve Rakiticli yükselen yıldız Hırvatistan Türk liginin gol kralının az kullandığı ayağından çıkan şuta mağlup olmuştu. Sonra beklenen oldu; Modric ve Rakitic kaçırdı, Petric'in vuruşunu Rüştü çıkardı. Arda, Srna, Semih ve Hamit attı. Yarı finale böyle harika bir maçla çıktık. Maçı 90 dakika içerisinde kazansak ne biz bu kadar sevinirdik, ne de Srna hüngür hüngür ağlardı. Şimdi rakip Almanya. Tarihimizde ilk kez Avrupa Şampiyonası'nda yarı final oynayacağız. Yıl 2008.

kopkop

koskos4

koskos5

sus

Arshavin

Zenit ve Rus milli takımının 10 numarası parlıyor. Bakalım turnuva sonrası transfer olacak mı? Yaşı 27.

Terim vs. Bilic

Kim daha karizmatik? Kim daha cool? Kim yarı finalde?

Friday, 20 June 2008

Beklenen Son

Portekiz gruptan kolayca çıkarken karşısına Almanlar'ın geleceğini bilse muhtemelen 2. olmaya çalışırdı. Bu adamlar her zaman üst seviyedeler. Kadroları çok iyi görünmeyebilir ama Almanya her zaman turnuva takımı ve fiziksel üstünlüğüyle rakibini dün akşam da perişan etti. 3. gol öncesi Ballack Chelsea'den takım arkadaşı devşirme sol bek Ferreira'yı hafif itti. Ama Ferreira o kadar kötü pozisyon almıştı ki Ballack resmen gol bu diye diye skoru değiştirdi. Bütün maça hakim olan taraf Almanlar olsa da Nani'nin inanılmaz ortasından gelen Postiga golü sonrası maç biraz çığrından çıktı ama vakit çok azdı. Schweinsteiger 1 gol, 2 asist ile takımı sürükledi. Makamından maçı izlemek zorunda kalan Löw çocuklar gibi sevindi. Bu akşamki maçı kazananın rakibi Almanya olacak.

Wednesday, 18 June 2008

Transfer Listed by the Club

Kader

Hollanda adil bir duruşla Romanya'yı yendi. Ama artık yarı finalde İtalya ile tekrar karşılaşma ve elenme ihtimalleri var. Abidal'dan stoper yapan Domenech'in milli takım kariyeri gibi Thuram-Makalele gibi çınarların da milli serüveni son buldu. İtalya ise herkesin kızgın bakışları arasında bir üst turda, daha üst turlara çıkmaları da sürpriz olmaz. Dolayısıyla Hollanda yarı finalde İtalya'ya elenirse sızlanmaya hakkı yok. Gerçi kimse onları düzgün davrandıkları için suçlayamaz ama biz olsak kesin farklı davranırdık. Yine de Fransa'nın amaçsız futbolundan artık birşey beklemeyeceğimiz için mutluyum. Zaten Ribery'siz takım yavan kalıyor, o kadroya rağmen.

Bitti

Tuesday, 17 June 2008

Pays Bas

Hollanda her turnuvada olduğu gibi bu turnuvada da muhteşem oynuyor ama bu sefer kolay kolay vazgeçecek gibi durmuyorlar. Fransa ve İtalya maçlarında 15'er dakikalık periyotlarda inanılmaz baskı yediler ama Van der Sar takımı sürükleyecek kurtarışlarla maçların dönmesine izin vermedi. Robben, Sneijder ve Van der Vaart orta sahanın yükünü fazlasıyla taşıyorlar. Çok yaratıcılar. Zaten Fransa maçında 2. gol öncesi Van Nistelrooy'un sol taç çizgisinde yaptığı hareketten sonra o maçı daha fazla izlemenin anlamı kalmadı. Futbol orada bitti! Neyse ki finalden önce onlarla karşılaşmayacağız. Ama muhtemel 3 rakibimiz de çok zayıf sayılmaz. Almanya, Hırvatistan ve Portekiz. Almanya grup lideri olsaydı aslında biraz farklı bir durum olacaktı. Çok parlak değiller bu turnuvada ama yine de kimse onları karşılarında görmek istemiyor. Portekiz'in onları eleyeceğini söylemek kahinlik olur. Hırvatlar ise büyük çıkışta. Genç ve dinamik takımları gol yemiyor. Üstelik gol atarken de cömert değiller. Tek avantajımız Çek maçındaki mucizevi geri dönüşümüz. Bu sayede biraz daha kontrollü olabilirler ama ne olursa olsun bizim maçı kaosa sürüklememiz ve düzeni bozmamız gerek. Ancak bu şekilde bir şansımız olabilir.

Lampard

Moratti ve Mourinho onun peşinde.

Respect!

Türk futbol tarihinin en mucizevi maçı oynandı Pazar gecesi. Yine yağmur vardı, ama İsviçre maçına epik dediğim için özür dilerim. Bu maçın eşi benzeri yok. Tüm dünya bizi konuştu. Bu maçı kazanacağımızı iddaa eden tek insan Kazım Kanat'tı. 70 dakika sonrası maçta gol atabileceğimizi bile düşünen kaç kişi vardır bilmiyorum. Son 15 dakikada 2-0'dan 2-3 fantastik bir sonuç. 2006'da Almanlar için çalışan Amerikalı kondisyoner ekibinin milli takıma maç sonlarında ortaya çıkan tempoyu kazandırdığını söyleyenler var. Bu kadar sakata rağmen bu çok büyük bir başarı. Hamit'in orta sahaya geçince gösterdiği performans inanılmaz. Şampiyonada geriden gelen ve maçı çeviren tek takım Türkiye. Gol yiyip kazanan tek takım yine biziz. Arda giderek yıldızlaşırken belki de şampiyona sonrası Avrupa'da nihayet bir Türk yıldız parlayacak. 15 milyon euroluk bir transfer ve İngiltere olması muhtemel. Yabancı forumlarda dostlar Arda ile ilgili methiyeler okuyorlar. Rıdvan Dilmen maç sonrası, bizim değil Çekler'in iyi oynadığını ama bizim kazandığımızı ve Arda'dan başka konuşulacak hiçbirşey olmadığını heyecanla resmen haykırdı. Kimse bu kadar sevinmemişti milli takım için, Dünya Kupası'nda 3. olduğumuzda bile. Nihat'ın Cech'e sezon sonunu zindan eden vuruşları akıllardan hiç çıkmayacak. Şimdi ise çeyrek finalde karşımızda yükselen Hırvatlar var. Çok zor pozisyon veren çok sert bir ekip. Hocaları da inanılmaz "artist". Kaç tane futbol adamı vardır ki gitar çalan, küpeli, hukukçu! Modric ve Rakitic gibi genç yıldızları da cabası.

Zico Kalmalı mıydı?

Çok zor bir karardı bence. Doğru ya da yanlış olduğunu ancak önümüzdeki sezon sonu söyleyebiliriz. Zico FB tarihinin en sevimli antrenörlerinden biriydi. Üstelik en başarılısı da. Yeni gelecek teknik direktör son 5 sezon ligin hep 1. ya da 2. sırasında yer almış ve geçen sezon CL'de çeyrek final oynamış bir takım devralacak. Hem iyi hem de kötü. Beklenti çok yüksek ama potansiyel de. Zico'nun en temel gidiş nedeni ise açıkça geçen sezonun kaybedilmesidir. Hiç duygusal bir karar değil, görünen sebeplerin hiçbirisini geçerli görmüyorum. Esas neden bu. Ki haklı ve yeterli bir sebep. Çünkü bu takım Turkcell Süper Lig'in çok üzerinde ve bu kadar puan kaybetmesi, üstelik derbilerde müthiş bir galibiyet oranıyla, çok başarısız bir tablo oluşturuyor. Takım CL'ye inanılmaz asılırken bu takımı ve oyunu yaratan Zico, yerel ligin aslında onun kadar önemli olduğunu Latin menşeili takımına hissettirememiş anlaşılan. Bunun faturasını yine kendisi ödedi. Kalsaydı muhtemelen takım yine ilk 2'de yer alır, büyük ihtimalle de CL'ye erken veda ederdi. Çünkü geçen sezon sadece CL'ye odaklanan bir takım bu sezon ligde kaybedilen şampiyonluğu daha çok isteyecektir. Kritik nokta, bu cesur kararın verilip takımın daha ileri taşınması için yeterli bir antrenörün Zico'nun yerini doldurması. Ancak şimdiye kadar duyulan isimlerin hiçbirisi Zico kadar etkili değil.

Celtics Şampi...

Hollywood'daki 3 maçta en az 1 galibiyet yeterdi Boston'a. Aldılar da. Pierce, Garnett ve Allen gelince bir üst seviyeye çıktı. Kobe'yi savunup takımın en skoreri olabiliyor aynı zamanda. Kobe ise 30'un altında kaldığında LA maçı alıyor. Tuhaf bir denge. Aslında sebebi basit, Kobe çok iyi bir takım oyuncusu, tabii istediği zaman. Boston'un artık sahasında 1 maç kazanması yeterli. 2 maçı da kaybetmeleri çok zor. Kobe 5. maç sonrası; "Bize sezon başında 2 maç kazanıp şampiyon olacaksınız deseler hemen kabul ederdik, o yüzden şansımız büyük." diyor. Ama Big 3 buna izin vermeyecektir. Bynum olsa finaller çok farklı olabilirdi. Neyse, KG'in artık yüzük zamanı gelmişti zaten. (Cassell'de ölmeye çok yakın sanırım, resimde o kadar yaşlı çıkmış ki yüzük alsın acıdım!)

Transfer

Basketbol sezonu biter bitmez Türk Telekom transfere hızlı girdi. Serkan'dan sonra Asım ve Barış Ermiş'i kadrosuna kattı. Çok başarılı bir sezon geçiren Salyers'ın da Roanne'dan Telekom'a geleceği konuşuluyor. Ama Muratcan Güler takımdan ayrılacak gibi görünüyor. Efes ise Vujanic ile anlaştı. Yani Amerikalı guard yerine bir Efes klasiği Yugoslav ekolüne dönüş. Daha çok uyuyor bu tip adamlar bize. Amerikalıları 2 ya da 3'te tercih etmek daha etkili bir fikir. Banvit ise Erkan Veyseloğlu ve Umut Yenice ile sözleşme imzaladı. Kaf Kaf da Hakan Köseoğlu ve Cemal Nalga'yı bitirmeye çalışıyor. Kadroyu dağıtan tek takım BJK. Schumpert'i Efes'e verecekler mi göreceğiz. Murat Özyer'in takımın başına geçmesi muhtemel. GS ise Erman Kunter ile anlaşmaya çalışıyor. Renkli bir sezon bizi bekliyor sanki.

Thursday, 12 June 2008

Geri Dönüş

Muhteşem bir maçtı. Yağmur başlayınca epik bir oyun olacağını hissediyor insan. Sağanak yağış hızlandıkça ay yıldızlı ayaklar yavaşladı, beceriksizleşti. Tek taktiği uzun toplar olan İsviçre'nin golü bulmasına yaradı. Üstelik neredeyse Hakan Yakın ile 2. Türk işi golü buluyorlardı. Sonra yağmur durdu, devre oldu. Mehmet Topal ve Semih oyuna girdi, saha kurudu. Herşey bir anda terse döndü. Semih kendisinden çok daha uzun Senderos'a kafa topu vermedi, topu ileride ve oyunda tutmayı başardı. O bir golcü ama dün en güzel pasları atana ve oyunu kuran yine o oldu. Volkan çok kritik anlarda öyle kurtarışlar yaptı ki Cech ile Pazar günü aynı seviyede iki kaleci izleyeceğimizin müjdesini verdi bize. Ve tabii ki ondan bahsetmeden bu yazı bitmez; Arda. Bu turnuvaya her takım genç bir yıldız adayı ile geldi. Modric, Gökhan İnler, Gomis, Silva bunlardan sadece birkaçı. Bizimki ise Arda ve bu oyuncuyu ilk maçta kullanmadık. Fiziğine rağmen o kadar teknik ve zeka dolu ki; topu saklayışı, adam geçişi, pasları ve tekniğiyle herkese yeni yıldız adayının kim olduğunu gösterdi. Artık 1 maç daha iyi oynarsa tüm Avrupa ve şampiyona ondan bahsediyor olacak. Artık bizim de bir yıldız yaratma vaktimiz geldi. Modric bile 15 milyon euro ediyorsa Arda en az 30 eder. Artık son maç formalite değil. Berabere bile kalsak penaltılarla bir üst tur şansımız var. Artık Çekleri eleme zamanı. Pazar 21:45!