Bildik bir hikaye bu. Takımdaki ilk dönemi başarılı bir hoca tekrar denenir. Ve başarısız olur ikincisinde. 18 gün içinde 3 kere karşılaştığı bir takıma 2 kere mağlup olan, hem de her ikisinde de 3’er gol yiyen bir takım var karşımızda. Takım savunmasının çok alt seviyede kaldığı, oyun temposunu ayarlayamayan, son 5 maçında 3 mağlubiyet-2 beraberlik almış bir şampiyonluk adayından bahsediyoruz. Öne geçtiği iç saha maçlarını bile önde bitiremeyen. Takımda sol bek, sol açık, sağ açık, forvet, stoper yok. Transfer yok. Taraftarı kandıran, daha da acısı kendini kandıran teknik ve idari bir kadro. Üzüntüden başka birşey yok tabii sarı lacivert camiada. Ezeli rakip atılım ve vizyon sahibi işler yaparken Zico sonrası küçülmeye devam eden bir kulüp. Zico’nun lanetidir belki; ne o hayretti ne de kulüp ayrılık sonrası. Haftasonu derbide oynanan futboldan sonra maç güzel de başlamıştı aslında. 2-0 öne geçen ev sahibi ne yapıp edip maçı rakibine verdi. Lille maçındaki olası bir kötü sonuç sezonun tamamının teslim edilmesi demek. Zaten Avrupa hırsı olmayan, belki de Avrupa’da hırs için futbol takımının yetersiz olduğunu bilen yönetim lige odaklanır. Kupaya bir şekilde yine veda edilir. Güiza’ya sahip çıkılır, Santos-Bilica-Vederson-Cristian Brezilya milli takımına her an çağrılabilir. 3 sene şampiyonluk saçmalığı yazılır, çizilir. Başkandan korkan kalemler eleştiremez. Yine kanarız bu masala. Belki istifa edip geri bile gelirler sezon ortasında. En efsanesi de Daum’un yerine Aykut Kocaman’ın geçmesi olur. Zavallı kalbim, dayan…
No comments:
Post a Comment