Tuesday, 29 April 2008
Çıldırdılar #2!
Euro '08 Karalamaları
Monday, 28 April 2008
Çıldırdılar!
Premier League'de maçlar çığırından çıktı! Bu hafta oynanan maçlarda gol ortalaması (Arsenal maçı henüz oynanmadı!) 3,1! NBA Playoffları var diye sanırım Premier League maçların ritmini gazladı. Skorlar ve goller aşağıda, dikkatli inceleyerek bile heyecanlanabilirsiniz.
Chelsea 2-1 Man. United
Ballack 45, 86(p) - Rooney 57
Man. City 2-3 Fulham
Ireland 10, Mwaruwari 21 - Kamara 70, 90, Murphy 79
Sunderland 3-2 Middlesbrough
Higginbotham 6, Chopra 45, Pogatetz 90(o) - Sanli 4, Alves 73
Tottenham 1-1 Bolton
Malbranque 52 - Giannakopoulos 46
West Ham 2-2 Newcastle
Noble 10, Ashton 23 - Martins 42, Geremi 45
Wigan 0-0 Reading
Birmingham 2-2 Liverpool
Forssell 34, Larsson 55 - Crouch 63, Benayoun 76
Portsmouth 0-1 Blackburn
Santa Cruz 74
Everton 2-2 Aston Villa
Neville 56, Yobo 84 - Agbonlahor 80, Carew 86
Kritik maçta rotasyona giden Ferguson kaybetti. Grant Benitez'den sonra Ferguson'u da üzdü ama sonunu getirecek mi 2 ayakta da göreceğiz. Ballack ve Drogba'nın frikik mücadelesi enteresandı. Carvalho Rooney'e gol pasını verirken ne kadar üzüldüyse, Ballack 86'da penaltıyı gol yapınca bir o kadar sevinmiştir. Ballack Lampard'ı aratmadı. Puanlar eşit, averajda uzak ara Man U önde, kalan maçlar aşağıda.
Man U - West Ham
Newcastle - Chelsea
Wigan - Man U
Chelsea - Bolton
Ribery
Sunday, 27 April 2008
TBL Playoff Eşleşmeleri
1. Beşiktaş Cola Turka - 8. Bandırma Banvitspor (1-0)
2. Efes Pilsen - 7. Pınar Karşıyaka (0-0)
3. Fenerbahçe Ülker - 6. Antalya Büyükşehir Belediyesi (0-0)
4. Türk Telekom - 5. Galatasaray Cafe Crown (0-0)
Hakeden Kazanır!
Acı Hayat
Friday, 25 April 2008
Chelsea - Man U
Bu haftasonu çok kritik maçlar var büyük liglerde. İngiltere'de Chelsea - Man U belki de en güzel maç olmaya aday. Bunun yanısıra Madrid şampiyonluğunu ilan edebilir, GS-FB maçı kalp hastalarının izlemesi yasak olan maçlardan. Dönelim en tempolu geçmeye aday maçımızın detaylarına. Chelsea aylardır kovalayıp yakalayamadığı Manchester'ı 3 puan geride Stamford Bridge'de kıstırdı. Manchester uzun zamandır deplasmanda Chelsea galibiyeti alamıyor, ama pek ihtiyaçları da yok aslında. Averaj olarak çok ilerideler Chelsea'den (Man U +54, Chelsea +36). Başka ilginç bir nokta ise Chelsea'nin evinde hala hiç mağlup olmamış olması. Rituel bu sefer bozulursa geçen seneki gibi Kırmızı Şeytanlar'ı alkışlarla selamlamayacakları kesin. Ama Manchester Barça maçını düşünerek yedek ağırlıklı bir kadroyla sahaya çıkarsa bu maçın tüm büyüsü bozulabilir. Alex Ferguson Mourinho gidince sataşacak kimseyi bulamıyor, Grant zaten zor ayakta duruyor, ama Benitez'i üzmeyi başardı, bunu da unutmamak lazım. Tuhaf maçlar denk geldi bu sezon sonuna, Barça belki de şampiyon Real Madrid'i ağırlayacak yıllar sonra evinde.
Sensiz Olmaz Toni!
Bayern onsuz çok eksik kalıyor. Getafe maçı gibi bir ilk maç. Nedense ilk maçlar hep Münih'te. Getafe de bunu yapmıştı, ama Zenit Leverkusen'i çok hırpalamıştı önceki turda. Ribery penaltıyı kaçırıp ancak tamamlayınca öne geçse de Almanlar Lucio kendi kalesine atıp canlarını sıktı. Podolski'nin son dakikada %100 gol pozisyonunu değerlendirememesi bakalım Rusya'daki maçta aranacak mı? 2. maçta Advocaat oldukça önemli bir avantajı elinde tutuyor ve Zenit'i Rusya'da yenmek pek kolay iş değil. Getafe mucizesinin tekrarlanması da zor ama Toni dönecek, o yüzden büyük konuşmamak lazım. Hazır Bayern'den söz açılmışken Lahm ve Schweinsteiger'in gelecek sezon sözleşmeleri sona erecek ancak hala kontrat yenilemediler. Schweinsteiger muhtemelen yeniler ama Lahm'ın İspanya ya da İngiltere'ye gidebileceği konuşuluyor. Hem sağ hem sol bek oynayabilen, A milli genç bir Alman'ı kim istemez ki! Gecenin diğer maçında gol çıkmadı. Glasgow İtalya'da önceki turda yaptığı sürprizi yaparsa 2 eşleşmede de tekerrür söz konusu olacak. Ancak Fiorentina CL hakkı kovalamanın yanı sıra bu kupayı da çok önemsiyor ve Mutu için yeniden doğuş maçları. Sanırım Glasgow'un aklı bu haftasonu oynanacak Celtic maçında kaldı. Evde gol yememek hiç fena strateji değil aslında.
Final 14 Mayıs'ta burada; City of Manchester Stadium ...Sexiest Ever 2008
FHM yapmış, faydalanalım ... Numero uno; Megan Fox!
Thursday, 24 April 2008
Street Kings
Nemanja Vidic
Kadrodaki her adamın adını bildiğiniz bir takımda, hiç ummadığınız biçimde alınan genç yetenek ilk 11'in değişmezi olunca şaşırıyorsunuz. Uzun süredir oynuyor (95 maç olmuş) ve düzenli yer buluyor Vidic Man U'da. Ferguson, Vidic'in sakatlık dolayısıyla (mide) Chelsea maçında oynayamayacağına dair açıklama verince artık bu adam genç değil demek lazım geldi. Ferdinand ile beraber oynamak hayatı ne kadar kolaylaştırsa da (dün akşam Brown'a şuraya git buraya git diyecek kadar hatır sahibi kendileri Nou Camp gibi bir deplasmanda bile), vazgeçilmez olmak Kırmızı Şeytanlar için kariyer ön koşulunu sağlamadan zordur. Meğer milli takımdan sessiz sessiz geliyormuş, ben farkedememişim. Kafa toplarında çok iyi, kornerlerde olmazsa olmaz gol arıyor ve atıyor. Skrtel'in Drogba'yı sahadan silmesini nasıl keyifle izlediysem artık onu da ayrı bir gözle izleyeceğim. İyileştikten sonra tabii ki ...
TBL'de Son Hafta
Playoff öncesi son maçlar oynanacak bu haftasonu. Son yılların en güzel playoff karşılaşmalarını izleyeceğiz belki de. Final Efes - Ülker olacak diyemiyor artık kimse. Favorisi bile yok bu sene ligin. Çok denk ve iyi takımlar eşleşecek. Bir adım ileride olanlar var evet, ama ULEB çeyrek finalinde gördük ki favoriler her zaman kazanamıyor. Son haftanın büyük maçı GS - Efes. Sıralamayı etkileyebilir bu maç. Şu anki sıralama aşağıda. Haftasonu tekrar bakalım, eşleşmeler değişecek mi?
- Beşiktaş Cola Turka
- Efes Pilsen
- Fenerbahçe Ülker
- Türk Telekom
- Galatasaray Cafe Crown
- Antalya Büyükşehi Belediyesi
- PInar Karşıyaka
- Bandırma Banvitspor
- CASA TED Kolejliler
- Oyak Renault
- Mersin Büyükşehir Belediyesi
- Antalya Kepez Belediyesi
- Mutlu Akü Selçuk Üni.
- Darüşşafaka
- Alpella
- TTNet Beykoz
CL Semi Final 1st Leg
Beklendiği gibi az gollü oldu her iki karşılaşma. İngilizlerin kapışmasında zaten alışılageldik kısır futbol tekerrür etti. Chelsea savunması bir kere açık verdi, orada Kuyt golü buldu. Aslında Gerrard ve Torres skoru değiştirebilecek fırsatlar yakaladılar ama talihsiz gündü. Torres'in sırtına gelen Carvalho ve Terry dirsekleri hakem maç içinde kabul etti. Tipik bir Premier League maçı gibiydi, hakem dahil. Herkes maç böyle biter diye düşünürken Chelsea son yarım saatteki üstünlüğünü gole çeviremeyen beceriksizliğini bir Liverpool savunma oyuncusu sayesinde unuttu. Riise, sakatlanan Aurelio'nun yerine girmişti, talihsizlik sağlam kalan sol bekin de peşini bırakmadı. Kendi kalesine attığı golü ondan çok Benitez unutamayacak, çünkü deplasmanda Chelsea'ye gol atma konusunda pek parlak bir geçmişi yok İspanyol teknik adamın.
Gelelim esas karşılaşmaya. Bence tarihi açıdan daha önemli bir eşleşmeydi Barça - Man U yarı finali. Elinde sadece CL ve El Classico kalan Barça varını yoğunu ortaya koydu. Bu sezon oynadığını hiç görmediğim Deco bile hazırdı, iyi oynadı. Esas parlayanlar ise İspanyol orta saha dinamoları Iniesta ve Xavi. Teknik, fiziksel ve mental olarak şu an dünyanın her takımında oynayabilecek, en sorunsuz ve uymlu iki yerliye sahip Katalan ekibi. Ne Eto'o, ne Messi onlar kadar önemli değil Barça için. Onlar daha önce gelip giden Maradona, Ronaldinho veya Ronaldo olmayacak asla. Çünkü Barça'nın yıldızı hep var ama bu kadar yıldız görev oyuncuları hiç oldu mu bilmiyorum. Man U bu sezonki en etkisiz futbolunu oynadı belki de. Mahkum, oyun kuramayan, net olmayan ama yine de hatırı sayılır pozisyonlar veren Kırmızı Şeytanlar, şımarık Ronaldo'nun 2. dakikada kaçırdığı penaltıyla bizi bol gollü bir maç izlemekten alıkoydular. Ama Old Trafford'da sızlanan Ronaldo bir canavara dönüşecek ve belki de kariyerinin en kötü performanslarından birini sergileyen Rooney intikamını alacak gibi görünüyor. Tevez'in bu kadar koşabileceğini de asla hayal edemezdim. Dünyanın en etkili forvetlerini durduran savunma Vidic'ten yoksundu üstelik, ama Ferdinand kesinlikle çok iyi.
Tuesday, 22 April 2008
Devler Kümeye
Owen, Owen, Owen
Monday, 21 April 2008
German Spiele
Friday, 18 April 2008
Yeni Viera
Thursday, 17 April 2008
Daniel
NBA'de Playoff Zamanı
- Denver - Los Angeles (Lakers en son Popovich tarafından methedildi. Üstelik savunmasıyla. Şu an herkes onlardan kaçıyorken, Denver yanlış bir yerde. Ama kimbilir, the Answer hala yaşıyor ...)
- Dallas - New Orleans (Nowitzki Lakers ile eşleşmek istemediklerini, bu nedenle vaziyetten memnun olduklarını söyledi. Chris Paul bu sene boşuna üst sıraları kovalamadıklarını ispatlamak isteyecektir. Kidd karşısında kendini ne kadar geliştirecek heyecanla bekliyorum.)
- Phoenix - San Antonio (Son şampiyon Shaq'e karşı. Nash - Amare - Shaq Duncan'ı durdururlarsa şaşırmam, çünkü o eski hava ve konsantrasyon Spurs'ten uzaklaştı.)
- Utah - Houston (Utah 4. sırada ama 5. Houston'ın galibiyet sayısı fazla ve saha avantajı onlarda. Bence Utah'ın hiç şansı yok, tabii T-Mac yine çıtkırıldım sakatlık çıkarmazsa.)
- Washington - Cleveland (LeBron 2 senedir bu eşleşmede galip, Arenas Cleveland'ı istiyordu, istediği oldu ama Charles Barkley Washington'ın aklından şüphe duyuyor bu eşleşmeyi istedikleri için.)
- Toronto - Orlando (Çok zevksiz geçecek gibi.)
- Philedelphia - Detroit (76ers'ın hiç şansı yok.)
- Atlanta - Boston (8 senelik playoff hasretine son veren Atlanta bu seneki son maçlarını yapacak.)
Tuesday, 15 April 2008
96 Brothers
Monday, 14 April 2008
Forma Savaşı
Bu söylentiler bir yana dursun, başka bir sorun daha var bu transferde. Milan'da 10 numarayı şu an Seedorf giyiyor. Rui Costa'dan devralmıştı formayı. Daha futbolu bırakacak gibi durmuyor, üstelik çok iyi oynuyor ve Ronaldinho transferinden mutlu olsa da forma benim demekten geri kalmadı. Açıkçası Ronaldinho'nun 10'dan farklı bir numara giymesi hoş bir etki yaratmaz. Sponsorlar buna izin vermeyecektir. Seedorf ise belki de o formayı Milan'da en fazla hakeden isim. Aynı sorun aslında Sheva için de geçerli. 7 numara şu sıralar genç yıldız Pato'da. Bakalım Milan bu forma savaşından nasıl galip çıkacak?
Kobe for MVP!
Saturday, 12 April 2008
Bundesliga
W.Bremen : 5 - Schalke : 1
F.Baumann 19'
B.Sanogo 33'
K.Kuranyi 41'
M.Rosenberg 59'
I.Klasnic 76'
I.Klasnic 89'
Gomis
Sayın Barroso Bizi Kurtarın
Pilav, 50 kuruş. Çorba, 50 kuruş. Kuru, 1.5 lira. Zeytinyağlı, 1 lira. Ekmek, bedava.
İlk fiyatlar, piyasadan. Öbürleri, Meclis lokantasından. Evet, enflasyon tek hane ... Ama Meclis’te!
Onlar 2 senede emekli. Bizi 65’te yapıyorlar. İlaç ve tedavi parası ödememek için kendilerini "gazi" ilan ettiler. Memura yüzde 2 verirken, kendi maaşlarına yüzde 50 zam yapıyorlardı, son anda yakalandılar ... Vergilerimizle alınan kontörleri, çocuklarına dağıtmışlar.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, hazır gelmişken, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Barroso’dan rica ediyorum ... Bizim millet olarak etkimiz yok, sizi dinlerler. Malum, egemenlik sizin ... İlla bir reform yapacaksak, önce Meclis’te reform yapılsın ... Avrupa Birliği parlamentolarındaki "etik" kurallar, bize de getirilsin. Çok şey istemiyoruz ... Gariban ülkeyiz, haddimizi biliyoruz; Alman’la, Fransız’la, İspanyol’la eşit tutulmayı talep etmiyoruz ... Anayasamızda bulunan "eşitlik" ilkesi gereği, milletvekillerimizle "eşit" olmak istiyoruz. Hepsi bu. Lütfen.
Yılmaz Özdil, 12.04.08, Hürriyet.
Friday, 11 April 2008
Villa to the Blues
David Villa, Drogba ve Sheva'nın yerine Chelsea yolunda. Anelka'nın ekürisi olabilir. Ücreti mi? 20 milyon €. Bereket versin.
Chevtchenko
Bu Fransızlar komik adamlar. France Football'a göre Shevchenko'nun yazılışı ...
Retour à Milan ? Andrei Chevtchenko serait visiblement à nouveau le bienvenu la saison prochaine au Milan AC où il a déjà passé sept saisons (un scudetto et une Ligue des Champions) avant de rejoindre il y a presque deux ans Chelsea où ses prestations ont été presque constamment fantômatiques. C'est en tout cas l'avis de l'actuel entraîneur rossoneri Carlo Ancelotti : "J'ai parlé avec Chevtchenko et il m'a dit qu'il souhaitait revenir à Milan. Son fils a probablement perdu son italien et souhaite revenir. Il est faux de dire que je ne veux pas de Chevtchenko, j'ai juste dit qu'il avait des qualités similaires à celles de Pato, mais ils pourraient facilement jouer ensemble." (Avec AFP).
Pegasus
Babadan kalma bir yetenek olabilir diye bakıyor insan Kemal Erdenay'ı hatırlayınca. Vardır mutlaka etkisi ama onu aktif spor hayatında izlerken hayranlık duymayan çok azdır. İnanılmaz bir şutör ve harika bir stil. Uçardı gerçekten, boşuna almadı o lakabı. Jübileyi yapmıştı ama duygusal sebeplerle İTÜ için ter döküyor bu ara. Playoffta onun basketiyle galip gelip çeyrek finale çıktılar. Kimbilir belki yine izleme şansımız olur ulu insan Harun Erdenay'ı. Hiç bırakmasın basketbolu.
1/8
Cüneyt Erden'in çeyrek final maçındaki 3 sayı yüzdesi. Tek üçlüğünü son saniyelerde takımı 2 sayı gerideyken buldu. İşte buna istatistik denir.
Ama GS sonuna kadar maçı haketmişti. Maça ilk beşte 5 Amerikalı ile başladılar. Çok dinamik bir savunma favori gösterilen BJK'yi strese soktu ve ivme kazanmalarına engel oldu. Murat Özyer BJK'nin maç boyunca patlama yapmasına hiç izin vermedi. Ataman oyuna ancak sonlara doğru etki edebildi. BJK ilk kez öne geçtiğinde maçın bitimine birkaç dakika kalmıştı. Yine de faul sıkıntısına giren uzunlarına rağmen GS bırakmadı maçı ve BJK'nin kupayı alacağız söylemlerine son noktayı koydu. Nereye kadar gider sarı kırmızılılar belli olmaz ama dün gece hakeden kazandı diyebiliriz. Ayrıca şuradaki "Did You Know" kısmı da ilginç, göz atmakta fayda var.
Luca Toni
Çok seviyorum bu adamı. 26 yaşına kadar İtalya 2. Ligi'nde sürün, sonra milli ol, Bayern'de tavan yap. Tipik İtalyan desem değil, Alman gibi biraz. Dün akşamki Getafe rövanş maçında yaptıkları ondan başkasının imzasıyla çıkmazdı ortaya. Biraz acıklı oldu kabul ama Abondanzierri hediye etti turu. Daha ilk dakikalarda takımın en büyük yıldızı De La Red kırmızı gördü. Bayern salladı biraz rakibi. Contra çıktı sahneye. Sağ bek Romen ilk maçtaki gibi golün buldu. Zaten ancak böyle bir gol atabilirdi Getafe, golcüleri de 30'lu dakikalarda sakatlanmıştı malum. Kendi sahasından aldığı topu 1 yarı saha ve 3 kişiyi geçip futbol kariyeri bitmek bilmeyen Kahn'ın koruduğu kalenin tavanına çakıverdi.
Dalga geçiyorlardı son anlara kadar. Bayern düzensiz bastırıp, oyun kuramayınca artık mucizelere kalmıştı işi. Eee tabii ki mucize oldu. Ribery, Luca Toni'nin zorladığı defansın kafalarından seken top önüne düşünce affetmedi. Köşeye zımbaladı. Uzatma için maç başlayana kadar zap yapma gafletinde bulunan herkes Getafe'nin 3 dakikadaki 2 golünü göremedi. Evet dakika 93, skor 3-1. Herşey bitmiş gibiydi. Laudrup kenarda gülücükler saçıyordu.
Bayern dengesini kaybedip sadece doldur - boşalta başlamıştı ki, Abondanzierri elinden bir topu kaçırınca Toni ayağıyla dürtüverdi ağlara doğru. Arjantinli can verince Almanlara sol kanat ortasında defanstaki kısa boylu rakibini alaşağı etti Toni. Koydu kafayı köşeye. İşte o an herşey bitti. Haketmemiş gibi görünebilir Bayern ama 4 numaralı Belenguer futbolu biraz sinsi oynadı. Onun dışında herşey doğruydu. Adaleti yoktur işte futbolun. Güzelliği burada ...
Thursday, 10 April 2008
Shaq'lı Phoenix
Ahmet Çakar demişti zamanında bu Shaq oyuncu değil diye. Komik insan. Dün gece Phoenix Spurs'ü yenip galibiyet sayılarını eşitleyince aklıma geliverdi. Miami'ye transfer olunca gör bak hiçbirşey yapamayacak diyordu Gürcan Bilgiç'e. Duncan'ın domine ettiği bir ligi paralize edebilecek tek insan yaşlı kurt Shaq. Amare ile beraber biraz tehlikeli oluyorlar tabi. Bir de onlara durmadan çılgın paslar veren Nash olunca iyi bir galibiyet yüzdesi kaçınılmaz. Shaq öncesi de iyilerdi ama küçük devin bırakmadan önce son kez bir efsane yaratma isteği onları biraz yukarı taşıyor. Batı'daki tablo herşeyi anlatıyor zaten. Phoenix 53-26 ile 6., New Orleans 55-23 ile 1. sırada. Aradaki takımlar San Antonio, Lakers, Houston, Utah. Doğu'nun lideri Boston 62-16 ile lider. Batı playoffları finale kadar muhteşem maçlara sahne olacak.
Kırmızı ve Mavi
Sporda forma rengi kırmızı olan takımların istatistiksel olarak daha başarılı olduklarını bir ara yazmıştık. Bu efsane devam ediyor. CL çeyrek finalinde yer alan 8 takımdan 4'ü kırmızı diğer 4'ü mavi renkler taşıyordu diyebiliriz. Mavilerin 2'si kaybetti, kırmızılar ise birbirleriyle karşılaştıkları için 2 fire verdiler. Sonuçta şu an durumlar eşit. Tabi Barça'yı kırmızıya mı maviye mi koysak bilemedim. Finali de kırmızıların oynaması bekleniyor. Umarım maviler sürpriz yaparlar, ama Rijkaard bu ahval ve şerait içinde CL kupasını kaldırırsa Barça'nın beyaz mendillerini sorgulama vaktidir. Tabii 125 milyon euro fiyat biçilen Ronaldo müsaade ederse. Bu kupanın sonucunu şu an Messi'nin yokluğunda en fazla etkileyebilecek adam o. Dün gece Ferguson onu yanında dinlendirirken, Roma lehine penaltı çalındığında neler hissetti acaba? De Rossi kaçırınca biraz rahatlamıştır. Sonra Tevez atmış golünü. Tevez'in kafa golünü uzun zamandır görmediğim bir biçimde atması "Güney Amerika diyarları ne sulak araziymiş!" dedirtti bana. Özlüyor insan eski tarz kafa gollerini. Çünkü şimdilerde moda sert ortalara bir şekilde dokunmaktan ibaret. Totti olsaydı bu tur daha çekişmeli geçebilirdi. Kafasını tek kullanan Man U ve Tevez olmazdı o durumda. Gelelim sonuca, Liverpool'u çok sevsem de, artık finale çıkmasalar üzülmem doğrusu. Alışkanlık yaptı Benitez malum. Bir kırmızı bir mavi güzel olabilir. Görelim kim kazanacak. Ama dün gece benim tercihim maviydi!
Wednesday, 9 April 2008
Torino Derbisi
GS'de Tufan ve Hüseyin büyük ihtimalle oynayamayacak. BJK daha şanslı görünüyor. İki takım da haftasonu lig maçlarını kaybetti.
10 Nisan Perşembe
Beşiktaş Cola Turka - Galatasaray Cafe Crown
DKV Joventut - Pamesa Valencia
11 Nisan Cuma
Dinamo Moskova - PGE Turow
Akasvayu Girona - Unics Kazan
The End
Üst düzey macera dün akşam Stanford Bridge'de nafile çabalarla son buldu. İlk 11'e koymayı hayalimizde göreceğimiz bir sürü adam rakibin yedek kulübesinde otururken sahada dengeli bir maç ve cesur insanlar görmek sevinç verici bir tecrübe oldu. Taca çıkan topların sahaya dönmeyişi, gergin tribünler, kopmayan maçın heyecanı güzeldi. Rakip ceza sahasına giremememiz, Uğur'un yaratıcılığına geç kavuşmamızdan belki de. Alex'in kendini geriye çekmek zorunda kalması ev sahibinin müthiş savunmasından kaynaklansa da Semih ve Kezman'ın aslında bir Drogba kadar etkili olamamasıydı gerçek sebep. Herşeye rağmen 1-2 pozisyon geldi ama değerlendiremedik. Kazım ve Deivid bekleri yalnız bırakıp maçı ileri taşıyamadılarsa aslında bu biraz da rakibin üstünlüğüyle pasifize olmalarındandır. CL'nin asist kralı tek bir etkili duran top kullanamadı ve nihayetinde golsüz kalmak aslında tursuz kalmaktı. Güzel bir deneyim oldu. Takımı dağıtmadan üzerine eklemek mümkün olursa eğer aynı seviyelerde yarışmak da mümkün olacaktır. Takımın en önemli silahından 2 maçta da yararlanamamak yerine koyacak kimse olmayınca acı verici oluyor. Yine de güzeldi. Ama bu rakibin bu kupayı kaldırması sürpriz olur, çünkü Liverpool ve diğer yandan Man U kırmızı rengin şu an maviden daha iyi olduğunu söylüyor. Barça ise gerçek bir sürpriz. Torres'in etkinliğini gördükten sonra neyin eksik olduğu apaçık ortada. Aynı şekilde eledikleri Arsenal'in nasıl bir forvet hattı var herkesçe malum. Man U'da Rooney, Tevez, Saha, hatta Ronaldo. Diğer tarafta Messi, Eto'o, Henry, Ronaldinho. Bir de bu takımlara dün akşamki gibi bir savunma ekleyince adınız G14'e girmekte zorluk çekmiyor. Bir dönem parlayan Lyon gibi olmamak için bu takımlar kadar iyi şekillenmek gerçeğini unutmamalı insan. Terry'nin sade oyununu, Essien'in sağ bekten ortaya geçince oyunu değiştirmesini, beğenmediğimiz Grant isminin şu an yarı finalde ve Premier League'in takipçisi konumunda olması bazen duyguların farklı gerçeklerin önüne geçtiğini gösteriyor. Yine de olabilirdi. Bir üst tur çok uzak değil, başa baş bir turdu. Alınacak çok yol var. Ve umarım bu seneden sonra tek takımla değil.
Teknik Direktör
Bu kavramın da içini boşaltmayı becerdik. Sporda kurumsallık gerekli mi tartışılır, amatör ruhun yaşaması adına. Ama biraz düzen gerektiği kesin. Blatt playofflar yaklaşırkentakımından ayrıldı. Yılların istikrar abidesi Efes Pilsen bu sezonki (aslında uzun süredir devam ediyor) yönetim beceriksizliklerinin faturasını koçuna kesti. Sezon içerisinde yaşanan skandal Partizan maçının yanısıra takımın iyi sonuçlar alamaması, istenen performansa ulaşamaması, üstelik yabancı transferlerinin çokluğuna rağmen takımı ileri taşıyamamaları Blatt için zor anları beraberinde getirdi. Ama Efes sabır için en doğru yer diye düşünürken şaşırdık. Son birkaç yıldaki başarısızlıklar sanırım kulübü ve prensiplerini yıprattı. Feldkamp'ın gidişine benzer bir durum aslında. Gelenekleri olan kulüpler her zaman saygı görmüşlerdir. İstikrarlı çizgi başarı getirir getirmez çok önemli değil ama burası öyle bir ülke ki ani heyecanlarla alınan kararlar bile etkili olabiliyor ve iyi sonuçlar getirebiliyor. Bu sonuçlar da yöneticilere bu yanlış hareketleri yapmaları konusunda cesaret aşılıyor. Efes Aydın Örs sonrası iyi götürdüğü jenerasyonu artık tüketti ve çıkış için Blatt aslında flaş bir isimdi. Bu ayrılık Efes'i daha çok dibe sürükleyecek diye düşünüyorum. Blatt yoluna devam edecektir.