Sunday, 27 April 2008
Acı Hayat
Acımasızdır bazen hayat. Dinlemez sizi. Olmaz istedikleriniz. İstemedikleriniz olur, aklınıza gelmeyenler. Mutsuz olursunuz. Bitti sanırsınız, bitmez. Bir daha, bir daha vurur. Tamam dersiniz, artık geçti fırtına. Dinmez aslında, sessizdir sadece, patlar bir anda. Yerle bir eder kalbinizi. Tutunacak yer bulamazsınız. Uzanır eller size, siz yakalayamazsınız. 150 ile giderken gece boş yolda, hafif bir direksiyon hareketiyle bariyerle kucaklaşmak istersiniz. Olmaz, bunu da beceremezsiniz. Zordur cesur olmak. Parçalanmış kaderiniz sıkar boğazınızı, nefes alacak küçük bir yer bırakır, yaşayabilin ki daha çok acı çekin. Yaşa ama kalkma ayağa. Susarsınız sonra, gömersiniz derinlere acıları. Ne gelir ki elden, mecbur. Onlar ölmek istemez, çıkarlar gün yüzüne. Uyumak istersiniz kaçmak için zor nefes almaktan. Kaçamazsınız. Eninde sonunda uyanacaksın, unutma. Unutursan uyanınca hatırlarsın hem kaderini, hem acını. Vazgeçmek olur mu hayattan? Olmaz. Tutunabilecek bir dost, bir sevda varsa vazgeçmezsiniz, isteseniz de vazgeçemezsiniz. Çabalarsın birşeyler yapmaya, olmaz, üzersin etrafındakileri, kaybedersin yavaş yavaş. Yapayalnız kalırsın o an. Sevilmeyi unutursun. İlerleyemezsin, tembelleşirsin, göremezsin, çabalayamazsın, güç kalmaz bir adım ileri atacak. Sitem! Zincirleri kırma zamanı değil mi? Peki ya arkandakiler? Kıramazsın, kurtulamaz, kıvranır durursun keserken demirler tenini. Acın büyür, iz bırakır geçtiği yerde. İyileşir sonra zamanla. Ama bıçak keserken acıtır o yara iyileşse de birgün. Bundan kurtuluş yok. Ağlamaya devam o zaman ...
Labels:
Hayat
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment