Saturday, 21 November 2009

Gözler Santrada

Bir örnek giyinmiş 45bin taraftar stadyumda, tüm gözler sahadaydı...
Fakat bu sefer santra noktasında meşin yuvarlak değil,
beyaz güllerle kaplanmış, son yolculuğuna uğurlanan Enke’nin tabutu vardı.


2003 yılında Frank Rijkaard, Louis van Gaal’den görevi devralınca
Rüştü kiralik olarak Barcelona’ya gitti, Enke de kiralik olarak Christoph Daum’lu Fenerbahçe’ye geldi.
Ancak Fenerbahçe 10 Ağustos günü İstanbulspor’a 3-0 mağlup oldu.
Yediği gollerde hatalı olduğunu düşünen Fenerbahçe taraftarı Enke’yi protesto etti ve tribünden su şişeleri, çakmaklar yağdırdı; kendi sahasında, kendi futbolcusuna.
Ben o sırada tatildeydim, deniz kıyısında rakı içip balık yiyordum.
Maçı rakı soframdan seyretmiş, muhtemelen Enke’ye de sövmüştüm.
Birkaç gün sonra ben İstanbul'a döndüm, Enke de İspanya’ya.

Sonrasında 4 ay Barcelona’da takımdan ayrı olarak çalıştı, 2004 Ocak ayında İspanya ikinci ligindeki Tenerife’ye kiralandı. Tenerife’de iyi oynadı, yükseldi, futbolseverlerin sevgisini kazandı.

Temmuz 2004’te bedelsiz olarak Bundesliga’ya döndü, Hannover 96 ile 2 yıllık anlaşma imzaladı. Kulübün as kalecisi olup Kicker dergisinin düzenlediği ankette spor dünyası tarafından ligin en iyi kalecisi seçildi, başarı ve istikrara kavuştu.
Yükselişi Stuttgart gibi daha büyük bir takıma transfer ihtimalini doğurduysa da Aralık 2006’da Hannover 96 ile 2009-2010 sezonu sonuna kadar anlaşma yeniledi, spekülasyonları bitirdi.

Eylül 2006’da 2 yaşındaki kızı Lara’yı bir kalp hastalığı nedeniyle kaybedince zor günler ve depresyon geri döndü. Aslında eşinin ve doktorunun anlattıklarına göre depresyonun temelleri 2003 yılına kadar gidiyordu.
Eşi Teresa Enke “Depresyon süreci kolay olmadı. Ama birlikte üstesinden geldik.
Çünkü Barcelona ve İstanbul’dan bir süre sonra iyi durumdaydık, doktorların da yardımıyla atlattık. Geleceğe dair umutluyduk. Lara’yı kaybettikten sonra daha da yakınlaştık. Sevgimizle her şeyin üstesinden gelebiliriz diye düşünüyorduk. Ama bunu her zaman yapamıyorsunuz.” dedi.

Doktoru Valentin Markser, birkaç başarısız transfer yaşadığı 2003 yılından beri Enke’yi tedavi ettiğini, kendisinin “depresyon ve başarısız olma korkusu” yaşadığını söyledi. İntihar günü ise iyi hissettiğini ve tedaviye gelmeyeceğini söylemişti.
Anlaşılan Enke’nin kaçırmaması gereken bir treni vardı.

2007-08 sezonunda arkadaşları tarafından takım kaptanı seçilen, 2008-2009 sezonunda tekrar en iyi kaleci ödülünü alan Enke, 10 Kasım'da son atlayışını bir trenin önüne yaptığında halen Hannover 96’nin kaptanı ve Almanya’nın en iyi kalecisiydi.

İntihar ettiğinde yaklaşık 6 yıldır depresyondaydı ve rahatsızlığının ortaya çıkması durumunda Mayıs 2009’da evlat edindikleri Leila’nın ellerinden alınmasından “ölesiye” korkuyordu.


Barcelona, o gece oynadığı maçta 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu.
21-22 Kasım Bundesliga maçlarında ve Benfica'nın oynayacağı ilk maçta da saygı duruşu yapılacağı açıklandı.

Enke’nin Hannover’deki AWD-Arena’da yapılan cenaze törenine 45bin kişi katıldı.
Bizim derbiler dahil birçok maça zar zor topladığımız bir sayıyla, gerçek taraftarlar ve Almanya’nın önde gelen isimleriyle birlikte.

Alman Futbol Federasyonu Başkani Zwanziger;
“Futbol yaşamdaki her şey olmamalı. Siz taraftarlar, kahramanlarınızın günlük hayatlarında karşılaştıkları baskılara daha fazla anlayış göstermelisiniz.
Gelecekte Almanya’nın yıldızları olacak futbolcuların aileleri; eğer çocuklarınızın bir gün milli takım oyuncuları olacaklarını düşünüyorsanız, sadece zaferi düşünmeyin” dedi. Oysa görünüşe bakılırsa bu sözleri asıl duyması gereken Almanya’daki değil, Türkiye’deki tribünleri dolduranlar olmalıydı. Sahada ve özel hayatında sınır tanımadan üzerlerine gidilen genç futbolcuların bir hafta kahraman bir hafta hain ilan edildikleri Türkiye’deki.

Hannover 96 Kulübü Başkanı Martin Kind;
“Enke’yi sadece elde ettiği başarılar popüler yapmadı. Kişiliği bunda büyük pay sahibiydi. Sen kelimenin tam anlamıyla 1 numaraydın. Bu yüzden kalplerimiz çok ağır durumda” dedi.
İşte bu yüzden Hannover 96 kulübü 1 numaralı formayı Enke’nin anısıyla birlikte emekliye ayırmayı düşünüyor.

Törende Hannover 96’nın şarkısı Alte Liebe “Eski Aşk” ve You’ll Never Walk Alone çalındı, The Rose şarkısı esliginde Enke arkadaşları tarafından son yolculuğuna taşındı.
15 Kasım günü, Enke 2004 yılından beri ter döktüğü sahayı son kez terk etti.
2 yaşında kaybettiği kızı Lara’nın yanına gitmek üzere...

Bence o bir kahramandı, belki de bir sihirbaz. Ne de olsa 2004 yılından bu yana iyi bir performans yakalamış, bizim ilk maçında hiç utanmadan ona savurduğumuz çakmak ve şişeleri 45bin kişinin gözleri önünde bembeyaz güllere çevirmişti. Ama galiba hayat çok fazla üzerine geldi.

Hafta sonu “derbi” var.
Biz şimdiden çıkacak olayları, tribünlerdeki küfürleri, hangi futbolcuların göklere çıkarılıp, hangilerinin yerin dibine sokulacağını bekliyoruz. Kimimiz stadyumda bağıracak, kimimiz rakı sofrasından sövecek, “bu takım adam olmaz” diyecek.
Ama kimse “ben gerçek bir taraftar olabilecek miyim, ben Hannover 96 taraftarı kadar vefalı, futbolcusuna sahip çıkan, onu asla yalnız yürütmeyen bir taraftar olabilecek miyim” diye düşünmeyecek.

Zaten insan düşünmeden edemiyor. Bizim “derbi”den önce saygı duruşu olsa ne olur, olmasa ne olur. Zaten yıllardır sessiz sedasız bir saygı duruşunda bulunmaktan bile aciz değil miyiz? Bizim “derbi”ler çook uzun zaman önce traş bıçağı oldu bile.

Enke’nin oynadığı tüm takımlar, tüm ülkeler gibi Fenerbahçe’nin de Türkiye’nin de kendisine bir gönül borcu vardır, olmalıdır.
Maçtan önce yapılacak bir saygı duruşu, kendisine yaptiklarımızdan dolayı üzgün olduğumuzu ama aradan geçen bunca yılda yaptıklarına ve üstesinden geldiklerine, gelebildiği kadarına duyulan saygıyı anlatır belki de. Tabii eğer çıt çıkarmadan yapılabilecek bir saygı duruşu olursa, saygısızlık yerine.

Bir de gönül istiyor ki Fenerbahçeli futbolcular ellerinde Almanca bir pankart ile çıksalar sahaya. Ama üzerinde ne yazması gerekir, insan karar veremiyor.
“keşke burada olsaydın” mı, yoksa “keşke buraya hiç uğramasaydın” mı?
Belki de tüm bunların acısını da içinde taşıyan sadece bir “keşke” bile yeterli olur.

Sen çöküyordun, ben rakı içiyordum. Keşke seni anlayabilseydim.

Beni ve bizi affet.

Hannover 96 şarkısı Alte Liebe


AWD Arena'da You'll never walk alone

The Rose ile veda

BBC Haber

Telegrahp foto galerisi

by eA

No comments: