Bir futbol takımın gücü birçok şeye bağlıdır. Oyuncu kalitesi, istikrar, teknik yönetim kalitesi, yıldız oyuncu sayısı, şans ve daha birçok değişken bunların arasına katılabilir. Dün geceki GS'ın ve uzun yıllardır FB'nin sorunu ise bunlardan hiçbiri değil. Sorun ilk 11'in en ucunda oynayan ayaklar. Bursa'nın ivmesine karşı aslında hiç de kötü olmayan bir performans sergileyen GS'da, atakların verimsiz ve etkin olmayışının sebebi Baros-Nonda ikilisinin olmayışıydı. Pozisyonların yeşil beyaz duvardan dönmesi kanat oyuncularının etkisiz ortalarından da kaynaklanıyordu ama savunmanın göbeğini sağa sola çekiştiren, kendini kaybettiren, ortalara kafa sokan kimse olmayınca Zapo-Ömer her topa rahat rahat vurma fırsatı ve zamanı buldular. Sabri-Keita ve Hakan-Kewell neredeyse hiç pozisyon üretemezken, takım formasyonunda kimin "striker" olduğu meçhuldü. Arda? Keita? Barış? Rijkaardsızlık bir anda santraforsuzluğa dönüşünce golü atan kazanıra döndü maç. Hala üst seviyede kalan eski Bursalı Mustafa Sarp, tek başına parlayan Ozan-Ergiç-Volkan-Sercan dörtlüsünü durduramazdı. Topal'ın şampiyonluk sezonundaki formunu bir türlü yakalayamaması hem Ayhan'a hem Linderoth'a yazık dedirtiyor kenarda. Leo Franco'nun önündeki iki kuleden istediği verimi ve iletişimi alamadığı da kesin. İlk haftalarda yüzyılın takımı ilan edilen 11'in bu hale gelişini erken form tutmayla açıklamak doğru değil.
FB'nin sorunu aynı olsa da ne yazık ki tek maçla sınırlı değil. Pierre'den öncesini bir kenara bırakırsak bu sorun hep mevcut. Takım ne kadar iyi olursa olsun, ileride topu kalecinin ötesine geçirecek bir çift krampon olmadı mı, o takım golsüzlüğe ve başarısızlığa mahkum oluyor. Birçok adam belki de uzun senelerdir tek santrafor oynamanın, kimi zaman da Alex'in gazabına uğruyor. FB tarihinin en büyük oyuncularından biri olarak kabul edilen (benim için en iyi yabancı) Brezilyalı solak kağıt üzerindekinin aksine FB'nin her zaman 2. santraforu olarak yer aldı ve ondan daha fazla üretken kimse etrafında yer alamadı. Kezman, Deivid ve Güiza bilinen hikayeler. Semih'in asla tercih edilmeyişi bir başka hikaye. Kazım ve Tuncay'dan devşirme santraforlar tek maçlık performanslarla sınırlı kaldı. Son dönemlere bakarsak Beschastnykh, Rebrov, İlhan gelip gidenler. Anelka'yı bu klasmana koymamak gerek. O Türk futbol tarihinin en kariyerli yabancısı olmasına rağmen, ve çok iyi maçlar çıkarmış olmasına rağmen, Türkiye ona bir boy ufak geliyordu, esas sorun buydu. FB'yi bir üst seviyeye çıkarmaya en yakın olunan Zico'lu sezonda eksik olan Kezman'ın yerine Luis Fabiano'nun olmayışıydı. Üst düzey herhangi bir santraforun, ki bu adamın kariyerli olması gerekmiyor, FB takımının birçok açığını kapatırdı. Ayağında top tutan, asist yapabilen, iyi şut atan, kafaya çıkan ve yılda 20 gol atan bir uç adama ihtiyaç olduğu açık, ama o kadar yıldızın arasına bu tipte bir adam katılamadı. Belki Alex'in bunları zaten yapıyor olmasından belki hatalardan belki de 14 milyon Euro verip yine de olmamasından. Elbette tek sorun en uç adamın yetersizliği değil ama, Avrupa'nın üst düzey 30 takımını inceleyip kötü santrafora (kötü performans da denebilir : Kezman-Güiza) rastlayamıyorsa insan, gerisi bahane diyor.
No comments:
Post a Comment